Güney Afrikalı Anti Apartheid (ayrımcılık karşıtı) aktivist ve Güney Afrika Cumhuriyeti‘nin ilk siyah devlet başkanı olan Nelson Rolihlahla Mandela, “Yoksulluk, adaletsizlik ve büyüyen eşitsizlik dünyamızda var olduğu sürece, hiçbirimiz dinlenemeyiz”derken haklıdır. Çünkü, Türkiye’de orta gelirliler yoksullaşırken, gelir dağılımı da bozulmaktadır. Gelir dağılımı, bir ülkede hane halklarının veya kişilerin elde ettikleri gelirin nasıl dağıldığını açıklar. Bu dağılım, gelirin adaletli bir şekilde paylaşılıp paylaşılmadığını gösterir. Gelir dağılımı, ekonomik büyüme, sosyal refah, yoksulluk ve eşitsizlik gibi konularla yakından ilişkilidir.
Bir ekonomide gelir dağılımı dengesiz ise, toplumdaki eşitsizlik artar ve yoksulluk oranı yükselir. Bu durum, sosyal istikrarsızlığa ve toplumsal huzursuzluğa yol açar. Gelir dağılımının ekonomik büyüme ile ilişkisi önemlidir. Gelir dağılımının daha adil olduğu ülkelerde, hane halklarının daha fazla gelir elde etmesi sağlanır. Bu durum, tüketimin artmasına ve talebin yükselmesine katkıda bulunur.
Daha yüksek tüketim, ekonomik büyümeyi destekler. Ayrıca, gelir dağılımının daha dengeli olduğu ülkelerde yoksulluk oranı daha düşük olup, bu durum ekonomik kalkınmaya olumlu etki yapar. Gelir dağılımındaki adaletsizliklerin olduğu ekonomilerde durum farklıdır. Yüksek geliri olan kişilerin daha fazla kazandığı bir ülkede, bu kişiler daha az tüketim yapar. Bu durum, talebin düşmesine ve ekonomik büyümenin kısıtlanmasına yol açar.
Bir ülkede gelir dağılımı dengesiz ise, toplumdaki eşitsizlik artar ve yoksulluk oranı yükselir. Gelir dağılımının ekonomik büyüme ile ilişkisi önemlidir. Gelir dağılımının daha adil olduğu ülkelerde, hane halklarının daha fazla gelir elde etmesi sağlanır. Bu durum, tüketimin artmasına ve talebin yükselmesine katkıda bulunur.
Daha yüksek tüketim, ekonomik büyümeyi destekler. Gelir dağılımının dengeli olduğu ülkelerde yoksulluk oranı düşük olup, bu da ekonomik kalkınmaya olumlu etki yapar. Gelir dağılımındaki adaletsizliklerin olduğu ekonomilerde durum farklıdır. Yüksek geliri olan kişilerin daha fazla kazandığı bir ekonomide, bu kişiler daha az tüketim yapar. Bu durum, talebin düşmesine ve ekonomik büyüme potansiyelinin kısıtlanmasına yol açar. Gelir dağılımındaki eşitsizlik, yoksulluk oranını artırır ve toplumsal huzursuzluğu tetikler.
Türkiye’de4 kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda ile beslenmenin yanı sıra diğer ihtiyaçlarını da insan onuruna yaraşır bir şekilde ve yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken harcamaları esas alarak hesapladığı “açlık-yoksulluk sınırı araştırması”nın Mayıs ayı sonuçları açıklanmıştır. Son iki yılda en yoksul yüzde 5 ile en zengin yüzde 10’luk gruptakiler dışında tüm grupların toplam eşdeğer kişi gelirinden aldığı pay azalmıştır. Son iki yılda eşitsizliğin toplumun daha geniş bir kesimine yayılarak gerçekleştiği tespiti doğrudur.
Ülkeler için uygun görülen yoksulluk sınırları, ülke yetkilileri tarafından yapılan tahminler ile hane halkı anketlerinden elde edilen nüfus ağırlıklı alt grup tahminlerine dayanır. Yoksulluk sınırının tanımları ülkeler arasında önemli farklılıklar gösterir. Zengin ülkeler yoksul ülkelerden daha cömert yoksulluk standartları kullanır. Zengin ülkelerde standartlar büyük farklılıklar gösterdiği için sayılar ülkeler arasında sağlıklı bir karşılaştırılama yapmada aynı yöntemi kullansalar bile sorun yaratabilir.
1990 yılında Dünya Bankası tarafından satın alma gücü paritesine göre yoksulluk sınırı günlük 1 ABD doları olarak tanımlanmıştır. Açlık sınırı ise, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. Yaşam maliyeti; konut, gaz, gıda, giyim ve diğer günlük öğeler için ne kadar ödeme yaptığınız miktardır.
Yoksulluk, yaşamak için gerekli olan yiyecek, su, kamu hizmetleri ve barınma gibi hem paranın hem de temel ihtiyaçların eksikliğinden kaynaklanan ekonomik bir durumdur. Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı ihtiyaçların fiyat değişimleri esas alınarak yapılan araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki ihtiyaçlarını “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için gereken harcama tutarıdır.
Açlık sınırının belirlenmesi, normal bir yetişkin kişinin kabul edilebilir bir yaşam sürmesi için bir yılda tüketeceği kaynakların değerinin toplanmasıyla bulunur. Bu kaynakların en önemlisini yaşamak için kullanılan yerin kirası ya da gideri oluşturmaktadır.
Türk-İş ‘in bu konudaki açıklaması şöyledir: “Temel mal ve hizmetlerde görülen artış yılın ilk 4 ayında olduğu gibi bu ay da devam etti. Geçim şartlarının her geçen gün daha da zorlaştığı, alım gücünün azaldığı kaçınılmaz bir gerçek. Yapılan araştırmada; gıda fiyatlarındaki artışın devam ettiği gözlemlendi. Her ay gerçekleşen bu artış başta dar ve sabit gelirliler olmak üzere toplumun tüm kesimini olumsuz etkilemeye devam etmektedir.”
Açlık sınırının hesaplanması, normal bir yetişkin kişinin kabul edilebilir bir yaşam sürmesi için bir yılda tüketeceği tüm kaynakların değerinin toplanmasıyla bulunur. Açlık sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. Yaşam maliyeti; konut, gaz, gıda, giyim ve diğer günlük öğeler için ne kadar ödeme yaptığınızdır. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır.
Mayıs 2024 dönemine ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarına göre temel mal ve hizmetlerde görülen artış yılın ilk 4 ayında olduğu gibi bu ay da devam etmiştir. Türk-İş verilerine göre Mayıs ayında 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 18.969 TL, gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarına denk gelen yoksulluk sınırı 61.788 TL’dir.
Bu ülkede gelirin adil dağılımında söz edilemez. Yoksulluk, sosyal ve ekonomik olarak olumsuz etkileri olan önemli bir sorundur. Geleceği planlarken ülkelerin ekonomik kalkınmalarında dikkate almaları gereken çok çeşitli parametrelerden biri “yoksulluk” diğeri de “gelir dağılımındaki eşitlik”tir.
Ülkede toplam yoksulluk eşiğindeki artış, gelir dağılımı eşitsizliğini arttırır. Bu durumda olan ülkelerde batılı anlamda demokrasiden söz etmek zorlaşır. Yoksulluk, sosyal ve ekonomik olarak olumsuz etkileri olan önemli bir sorundur. Geleceği planlarken ülkelerin ekonomik kalkınmalarında dikkate almaları gereken çok çeşitli parametrelerden biri yoksulluk, diğeri ise
gelir dağılımındaki eşitliksizliğin giderilmesidir.
Bir yanıt yazın