DOKUZ OĞUZ DESTANI BAZINDA TÜRK DESTANLARINDA VE KUTSAL KİTAPLARDA İNSANIN YARATILIŞI

01.12.2022 günü facebook sayfamda yazdığım “İLK İNSANIN-İLK PEYGAMBERİN ADI NEYDİ?” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

Dün akşam emekli öğretmen olan bir dostumla sohbet ediyorduk. Dostum bende ilim olduğunu vehmederek sordu: “Ömer Bey, hep merak etmişimdir. İnsanlar tek bir ortak atadan, yani Adem ve Havva’dan mı türemiştir? Allah, aynı zamanda birden çok çift yaratmış olamaz mı? İnsanlık, Adem’in çocuklarından türediyse, bu taktirde kardeş evliliği söz konusudur. Kardeşlerin evlenmeleri caiz midir? Hz. Adem, peygamber olmak için neden ümmetinin yeterli sayıya erişmesini beklemiştir?”

Yani dostum demek istiyordu ki; Allah neden insanların tek bir ortak atadan üreyip çoğalmasını bekledi; (tabiri caizse) seri üretime geçemez miydi?

Allah neden seri üretime geçmedi, neden insanlığın aynı özden yaratılan erkek ve dişiden üreyip çoğalmasını bekledi?


Yaratılan ilk insanın aynı zamanda ilk peygamber olması için neden daha sonra (mesela “ol” diyerek) aynı anda birçok insan olmasını sağlamadı da ilk yaratılan erkek ve dişiden doğan insanların yeterli sayıya ulaşmasını bekledi? Bu soruların cevabını en doğru şekilde yine Allah biliyordur herhalde. O’nun hikmetinden sual olunmaz. Eğer isteseydi birden çok insanı aynı anda yaratabilirdi. Zira O’nun gücü sınırsızdır. O “Ol” deyince “Her şey anında olur”(1)
Bizim Tanrı anlayışımız budur.

Kur’an, bize insanoğlunun tek bir ortak atadan türediğini, yani önce erkeğin, sonra da aynı özden, yani erkeğin yaratıldığı madde ve manadan (madde ve ruh) eşi olan dişinin yaratıldığını haber vermektedir.(2)

Daha sonraki insanlar Adem’in çocuklarının birbiriyle evlenmelerinden mi türemiştir ya da Allah daha sonra başka erkekler ve dişiler de yaratmış mıdır?

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının…”(3) ayetinde geçen “ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan” ifadesini nasıl anlamalıyız?

Kur’an’da bu konuda açıklayıcı bir ayet bulunmamaktadır. Ancak bazı Kur’an yorumcuları, yani müfessirler, bu ayetten hareketle; “ilk kadından, birinci batında ikiz doğan bir erkek ve bir kız, ikinci batında yine ikiz doğan bir kız ve bir erkekle evlenmişlerdir. O tarihte başka yolu bulunmadığı için Allah farklı batınlarda doğan kardeşler arasında evlenmeyi câiz kılmıştır” şeklinde yorumlar yapmışlardır(4)

Ancak, insanlığın çoğalması için ilk erkek ve ilk kadının evliliğinden doğan çocukların, yani kardeşlerin ille de birbirleriyle evlenmeleri gerekmemektedir. Zira Meryem’in, İsa’yı babasız bir şekilde doğurmasını sağlayan Tanrı(5), aynı kudretini Adem’in çocukları üzerinde de sergilemiş olabilir.

Yani bazı müfessirlerin Ademin çocuklarının birbirleriyle evlendiklerini açıklarken yaptıkları yukarıdaki izahatta geçen “O tarihte başka yolu bulunmadığı için…” ibaresi, Hz. İsa’nın doğum hadisesi dikkate alındığında geçerliliğini yitirmekte ve Tanrı’nın yaratma sıfatına ve kudretine uygun düşmemektedir.

 
Bazı müfessirlerin dedikleri gibi bile olsa yani ilk batında doğanların sonraki batınlarda doğanlarla evlenmeleri vuku bulmuş olsa bile bunu Kur’an’da yasaklanan akraba evliliği ile açıklamak doğru değildir. Bu durumu ancak zaman içinde, yani insanlığın tekâmülüne bağlı olarak ahlak anlayışlarındaki ve değer yargılarındaki değişimle açıklamak yerinde olur diye düşünüyorum.


Yani eğer bazı müfessirlerin dedikleri gibi Adem’in çocukları, farklı batınlarda doğmak kaydıyla olsa bile eğer birbirleriyle evlendilerse; bunu belki de binlerce yıl önce yaşamış ilk insanlar arasında caiz olan yakın akraba evlilikleri, insanlığın gelişimine paralel olarak ve ortaya çıkan kimi zararlı ve olumsuz sonuçlardan hareketle yine Tanrı tarafından yasaklanmış olmalıdır.

Peki, Tanrı, ilk insanı aynı zamanda ilk peygamber ilan etmek için neden bir erkek ve bir dişiden olmak kaydıyla ümmetinin yeterli sayıya ulaşmasını bekledi ya da bekledi mi?
Aynı zamanda ilk insan olan ilk peygamberin ümmetinin sayısını, ne zaman Peygamber ilan edildiğini, kaç yıl yaşadığını ve Allah’ın dinini kaç kişiye tebliğ ettiğini bilmiyoruz.
Bu peygamberlik, sadece aile bireylerini kapsayan çok sınırlı bir topluluk için geçerli olabileceği gibi, ilk peygamberin yüzlerce yıl yaşamış olma ihtimaline bağlı olarak binlerce/on binlerce kişiye hitap ettiğini de düşünebiliriz.

Adem’in kaç yıl yaşadığına ilişkin bilgi yok elimizde ama “İkinci Adem” kabul edilen Hz. Nûh’un 950 yıl yaşadığını söylüyor Kur’an(6). Ebû Zer’den yapılan bir rivayete göre; Adem’e 10 sayfalık bir kutsal kitapçık gönderilmiş(7); muhtemelen Kur’an’a göre Nuh’un 950 sene yaşadığını dikkate alarak Adem’in de yaklaşık olarak bin sene yaşamış olabileceğini düşünenler çıkmıştır(8). Bin yıl demek, yaklaşık 20 nesil ve herhalde on binlerce insan demek olur.

Evet,  yaklaşık iki buçuk yıl önce de bu konularla ilgilenmiş ve yukarıdaki yazımızı yazmışız. Açık söylemek gerekirse; insanlığın Âdem ve Havva’nın çocuklarının birbiriyle evlenmelerinden, yani aile içi evliliklerden neşet ettiğine ilişkin bilgiler muhtemelen Tevrat kaynaklı bilgilerdir. Üzülerek kabul etmeliyiz ki; başta Tefsir ve Hadis kitapları olmak üzere; dini literatürümüz Tevrat kaynaklı serlerden yapılan intihal ve aktarmalarla doludur! Üstelik İslam uleması, bunu, Tevrat’ın tahrif edilmiş bir kutsal kitap olduğunu bile bile yapmaktadır.

Türklerin Dokuz Oğuz Destanı’nda İnsanın Yaratılışı

Destanlarına geçmeden önce Dokuz Oğuzlar hakkında küçük bir bilgi sunmak gerekirse:

Ünlü tarihçimiz Faruk Sümer İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı “Dokuz Oğuzlar” maddesinde: “Dokuz (Tokuz) Oğuz adına kaynaklarda ilk defa Orhon yazıtlarında rastlanır. Bu tabir, ‘dokuz boydan meydana gelen Oğuzlar’ anlamını taşır. İslâm kaynaklarında ise Toguz Guz şeklinde geçer. Göktürk hânedanı Kutluğ Şad idaresinde yeniden kurulduğu sıralarda Dokuz Oğuzlar Tula ırmağının (Tuğla Ügüz) kıvrım yerinde oturuyorlar ve doğu Türk âleminin en kuvvetli kavmi (budun) olarak biliniyorlardı…” dedikten sonra onların Göktürklerle olan mücadelesi, Göktürkler’e yenildikten sonra Çin’e sığınmaları ve Uygurlarla dostluk ilişkileri kurmaları hakkında bilgiler vermektedir(9)

Dokuz Oğuzlar’ın, On Uygurlarla birleşerek, Göktürkleri ortadan kaldırmak suretiyle Uygur devletini kurduklarını söyleyen kaynaklar da vardır. Bu kaynaklardan birisinde şöyle denilmektedir: “M. VIII. aşıra kadar Dokuz Oğuz boylarıyla birlikte Moğolistan’ın şimalinde yaşayan On Uygurlar, sekizinci asır ortalarında yine Dokuz Oğuzlarla birlikte, Gök-Türk’lerin Türk illerindeki yaygın hâkimiyetlerine son vererek Uygur devletini kurdular. Uygur birliğini meydana getiren kavimler arasında eski Saka kalıntıları ve eski İran topluluğuna dâhil, Türkleşmiş kavimler de vardır. Yeni devlet kısa zamanda geniş ülkelere yayıldı. Kültür, sanat ve medeniyet bakımından Ortaasya Türk tarihine derin izler bıraktı.”(10)

Peki, “Dokuz Oğuz Destanı” nda insanın yaratılışı hakkında hangi bilgiler bulunmaktadır? Daha doğrusu bu destanda insanın yaratılışı nasıl anlatılmaktadır? Bu soruların cevabını biz değil, aynı zamanda Ateist olduğunu söyleyen, Alevi/Kızılbaş olduğunu da reddetmeyen Türk Milliyetçisi dostumuz Rıza Aydın versin isterseniz. Konuya ilişkin “DOKUZ OĞUZ DESTANI” başlıklı yazısını olduğu gibi aktarıyorum:

“Dokuz ışık” tabiri Türklerin en eski yaratılış destanı olan Tanrı Kayra Han destanından gelir; bu destana dayanan dini inanış İsa’dan da, Musa’dan da eskidir. Tanrı Kayra Han Destanı’nı Radlof (1837-1918), Sibirya’da derlemiş. Bu destanı Nihat Sami Banarlı, edebiyat fakültelerinde ders kitabı Olarak okutulan, “Resimli Türk Edebiyatı” adlı kitabının “Destanlar” bölümünde anlatır. Destan İslamiyet’e uygun olmadığı için, hasıraltı edilmiş, bir Türk efsanesidir.

Bu destana göre; bütün insanların atası olan Tanrı Kayra Han, 9 dalı olan ulu (kocamân – büyük) bir ağacın her dalının altında, Tanrı’nın insan halinde görünümü olan 9 Işık insanı yaratır; bunlara “Dokuz Işık” denir. Hıristiyanlıkta İsa nasıl -Tanrı’nın insan biçiminde görünüşü- oğluysa, Türk efsanesinde de bu Dokuz Işık insanı Tanrı’nın insan biçiminde görünüşüdür. Tanrı’nın İnsan donundaki çocukları olan bu Dokuz Işık insanının kaçının erkek kaçının da dişi (yani kadın) olduğu belli değil ama bu Dokuz Işık insanları birbirleri ile evlenerek Dokuz Oğuz Boyunun başlangıcı olduğu Tanrı Kayra Han Destanında anlatılır.

Türklerin Varoluş Destanı (inancı) olan Dokuz Oğuz, buradan gelir. Bu destandan söz etmeden Dokuz Oğuz anlatılamaz. Belki de Alevilerin kendilerine Işıkçı -ışık insanları- demelerinin nedeni bu destan olabilir.

Bu destandan anlaşıldığı kadarıyla; Türkler tek Tanrı inancındadır, bu Tanrı Kayra Handır. Bu destanın Tevrat kaynaklı dinlerden farkı, bence üstün olan önemli bir yanı, Tanrı Adem ile Havva gibi iki insan yaratmamış 9 Işık İnsanı yaratmış, bunlar birbiri ile çocuklarını evlendirerek Dokuz Oğuz’u var etmiştir; bu destanda enses ilişki yoktur.

Tevrat’ta, Adem ile Havva kendi çocuklarını birbirleri ile evlendirerek enses denen kardeşlerin birbirleri ile evliliğine yol açmıştır. Halbuki Tanrı Kayra Han Destanında, Tanrı Kayra Han Dokuz Işık insanı yarattığı için Adem İle Havva Destanındaki gibi Kardeşlerin birbirleri ile evlenmesi yoktur. Tanrı Kayra Han Destanı, Tevrat’ın anlattığı Adem ile Havva destanından daha çok insan ruhuna uygundur. Tanrı Kayrahan Destanı, birçok açıdan Tevrat kökenli varoluş destanından olumludur, üstündür.

Türklerin bu kültürlerini bilmiyor olmaları bir tür cehalettir; bu destan İslamiyet ile çeliştiği için okullarda vs anlatılmamaktadır. Her halkın kendi kültürel değerlerini bilmesi gerekir. Türk Kültüründe “Dokuz Işık” denilince ilk önce Tanrı Kayra Han Destanı anlaşılmalıdır. Bunun bilinmemesi kültürel bir erozyondur. Bu konuyu ben, 2013 yılında Bingöl Üniversitesinin düzenlediği Alevilik sempozyumuna sunduğum, “Kadıncık Üzerine Tefekkür” adlı tezimde işlemiştim.(11)

Rıza Aydın’ın “Türklerin kendi kültürlerini bilmiyor olmaları bir tür cehalettir” şeklindeki yargısına katılıyorum. Türk Milleti, tefsir ve hadis adı altında, orta doğulu kavimlerin rivayet, menkıbe ve efsanelerini din dile kabul ediyor da kendi milli kültürünü ve inançlarını yadsıyor nedense. Oysa Türk Milleti, orta doğulu kavimlerin yaptıkları gibi ne çok tanrılı dinlere tapmış, ne putları tanrıya ulaşmada aracı kılmış ne de kendilerine doğru yolu gösteren peygamberlerini öldürmek gibi sapıklık ve azgınlıkların altına imza atmıştır. Türk Milleti, tarih sahnesine çıktığı tarihten itibaren sürekli tek tanrıyı aramaya çalışmış ve onun göklerde bir yerde bulunduğuna inanmıştır. Tek yaratıcı kabul ettiği Tanrı’ya, Gök Tengri demeleri de bu sebepledir.

Geçtiğimiz Şubat ayında kaleme aldığımız “İSLAM, DİĞER DÜNYA DİNLERİNDEN ETKİLENMİŞ MİDİR?” başlıklı yazımızda da dediğimiz gibi; yeryüzünde görünmelerinin geçmişi, neredeyse günümüzden 6 bin yıl öncesine giden Altay Türklerinin “Yaratılış Destanı” nı okurken, insan sanki günümüzden 1400 sene önce zuhur etmiş İslam’ın yaratılış konusunda vermiş olduğu bilgileri okuyormuş gibi oluyor. Hadise hemen hemen aynı, sadece isimler değişmektedir! Yaratılış Destanı’nı okurken de insanın aklına aynı sorular geliyor; acaba Yaratılış Destanı’nın içinde, destanın ilk oluştuğu devirlerden sonra geçen binlerce yıl içinde, nazil olan ilahi dinlerdeki Yaratılış Hikâyelerinden yansımalar var mıdır?

Hele hele Yaratılış Destanı’nın ilk defa, 1837-1918 yılları arasında yaşamış Alman asıllı Rus Türkolog Vasili Vasilyeviç Radlof (gerçek adı Friedrich Wilhelm Radloff) tarafından 19. Yüzyılda derlenip yazıya geçirildiği dikkate alınırsa (12), bu soru çok daha kuvvetli bir şekilde oluşuyor akıllarda. Eğer öyle değilse (ki; öyle olmaması kuvvetle muhtemeldir), bilinsin ki; Türk Milleti, tarih sahnesine çıkmasından itibaren Türk aklı, kâinatın tek bir yaratıcısı olduğunu ve bu yaratıcının, yetkilerini hiç kimseyle paylaşmayan Tek Tanrı olduğuna keşfetmiş bulunmaktadır… 

26 Mayıs 2024

_____________
1- Kur’an-ı Kerim, Bakara, 2/82.

2- Nisa, 4/1; Rûm, 30/21

3- Nisa, 4/1

4-Tabâtabâî, IV/146’dan naklen https://sorularlaislamiyet.com/butun-insanlar-hz-ademden-geldigine-gore-cocuklari-kardesler-birbirleriyle-nasil-evlendi

5- Enbiyâ, 21/91; Tahrîm, 66/12; Meryem, 19/17; Nisâ, 4/171.

6- Ankebût, 29/14.

7- https://www.islamveihsan.com/hangi-peygambere-kac-sayfa-suhuf-gonderilmistir.html

8-https://www.cnnturk.com/yasam/hz-adem-peygamber-kac-yil-yasadi-hz-adem-kac-yasinda-oldu

 9-https://islamansiklopedisi.org.tr/dokuz-oguzlar

10-https://www.liseedebiyat.com/dvan-edebyati/6477-dokuz-oguz-on-uygur-destani.html

11- Rıza Aydın, bu yazıyı 26.05.2024 günü yayınlamamı rica ile özelden göndermiştir.

12-https://tr.wikipedia.org/wiki/Vasili_Radlov & https://tr.wikipedia.org/wiki/Yarat%C4%B1l%C4%B1%C5%9F_Destan%C4%B1_(Altay) & https://www.turkedebiyati.org/yaratilis-destani/

Foto:  https://www.aksam.com.tr/tarih/oguzlar-kimdir-oguz-ne-demek-tarihte-oguz-boylari-ve-oguzlarin-ozellikleri/haber-970712 & https://www.aksam.com.tr/…/dokuz-oguzlar…/haber-1339619

01.12.2022 günü facebook sayfamda yazdığım "İLK İNSANIN-İLK PEYGAMBERİN ADI NEYDİ?" başlıklı yazımda şöyle demiştim: - t25 130520191836394959657

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir