Günün birinde öğretmen öğrencilerine, kendi seçtikleri bir konuda öykü yazmalarını ister.
En güzel hikâyeyi yazan öğrenciye: “bir çift bot” hediye edecektir.
Öğrenciler, özenle öykülerini yazıp kâğıtları öğretmenlerine verirler.
Öğretmen tek tek hikâyeleri okur, hepsi birbirinden güzeldir; bir türlü en iyi olanı seçemez. Bu olayı sınıfa anlatır ve kura ile çözülmesini ister.
Her öğrenci küçük bir kâğıda, beğendiği öykü sahibinin adını yazıp botun içine atar.
Büyük bir heyecanla, çekilecek kura da çıkacak isim beklenmeye başlar
Atılan isimler karıştırıldıktan sonra, öğretmen öndeki Metehan’a:
-Çek bakalım Metehan!
Metehan, heyecanla elini botun içine sokar ve bir tanesini çeker.
Heyecan doruktadır.
Sınıf merakla öğretmenin okuyacağı isme odaklanır.
Öğretmen yüksek sesle, “AYŞE” diye okur okumaz, sınıfta büyük bir alkış kopar.
Kurayı Ayşe adında bir öğrenci kazanır.
Ayşe botlarına sarılarak mutluluk gözyaşı döker. Arkadaşlarını çok teşekkür eder.
O gün, sınıfın en mutlu günüdür.
Ders bitiminde öğretmen, eve gittiğinde bu olayı, ağlayarak eşine anlatmaya başlar.
Eşi:
“Tamam! İşte, bak ne güzel adil bir çözüm bulmuşsun, niye ağlıyorsun ki?” der.
Öğretmen gözleri dolu dolu anlatmaya devam eder.
“İşte ben de ona ağlıyorum. Çünkü hiçbir öğrencim kendi adını yazmamış ki!
Sınıftaki en yoksul, ayağında doğru dürüst bir ayakkabısı olmayan arkadaşları; Ayşe’nin adını yazmışlar.
–Botları sadece O’nun kazanmasını istemişler. Şu asalete, şu onurlu davranışa bakar mısın? İşte ben bu vicdana ağlıyorum hanım. Demiş.
Değerli takipçilerim! Bu asil milletin özün de, yardımlaşmasın da, iyilik yapmasında da gösteriş yoktur.
Sadelik esastır. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek kültürü vardır.
Türkün o dünyaca tescilli: asaleti, adaleti, erdemi buradan geliyor.
Bugün bizleri bu kültürden koparmak istiyorlar. Ama başaramayacaklar. Zira mayası sağlam bu asil milletin.
Dünyada, ülkemizde böyle güzel kalpli, vicdanlı, merhametli, yardımsever çocukların, gençlerin çoğalması umuduyla!..
Esen kalınız.
Bir yanıt yazın