NERESİNDEN TUTSAN ELİNDE KALIYOR
Hüseyin MÜMTAZ
Hiç üşenmeyin açın dünya haritasını..
Önce Arap yarımadasını bulun, sonra Norveç’in Rusya ile olan sınır noktasını..
Irak ve Suriyeli mülteciler din, dil, ırk, tarih, coğrafya, kültür ve sosyoloji ortaklığı içinde bulundukları ve hemen dibindeki komşuları Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn’e gitmiyorlar; bin zorlukla, türlü cefayla sınırlar aşarak ve bir şekilde Rusya’ya geçerek oradan Norveç’e, ulaşmaya çalışıyorlar.
Ekvator’dan, kutuplara göç ediyorlar.
Arap yarımadasındaki saydığımız en yakın komşuları olan devletler ve insanlar “kardeşleri” değil mi?
Onlar neden gitmiyor, bunlar neden kucak açmıyor?
Üstelik AB’den para almadan gelenlere bakabilecek yeraltı zenginliklerinin de üzerlerinde oturmuyorlar mı?
Siz nedenlerini düşüne durun…
Dönelim Türkiye’ye..
Türkiye’ye yazık oluyor..
Türkiye “işgal, ihraç, istihraç, istiskal” ediliyor… (Kelimelerin anlamını bilmeyen Devellioğlu’na bakabilir lütfen…)
Türkiye “tâciz” ediliyor.
Şimdi Türkiye’nin bütün şehir ve kasabalarında trafik ışıklı kaç kavşak olduğunu hayal etmeye çalışın.
Her kavşakta en az dört lamba olduğunu var sayarak kavşak sayısını dörtle çarpın.
Sonra bu dörtle çarptığınız her bir trafik lambasının altına net olarak; her birinin kucağında en fazla dört aylık bebek bulunan, “geleneksel giysileri içindeki” bir Suriyeli genç kadını; brüt olarak da onun yanında beş altı yaşlarında bir (iki) çocuğu yerleştirin.
Trafik yoğunsa ve yeşil biraz geç yanıyorsa hemen yandaki kaldırımlardan en stratejik konumda olanı arayın, “işveren-gözetmen-kontrolör veya aklınıza ne gelirse” mutlaka sigara içen ama çevreyle, olayla hiç ilgilenmiyormuş gibi görünmeye çalışan şahısı da bulun..
Türkiye’nin bütün kavşakları bu saat itibariyle ve üç senedir işte aynen böyledir kıymetli seyirciler..
Yeşil yandı, bir dahaki kırmızıya kadar seyretmeye ara verin.
*****
Son iki haber ise aynen şöyle…
“Türkiye üzerinden AB’ye yasa dışı yollardan giren göçmenlere yönelik iade süreci, resmen başladı. Yunanistan, ülkelerine yasa dışı yollardan giren Cezayir, Tunus ve Fas uyruk 70 kadar kaçağı İpsala Gümrük Kapısı’ndan Türkiye’ye iade etti.
Türkiye ile yapılan ’Geri Kabul Anlaşması’ gereği Avrupa ülkelerine gitmek isterken Yunanistan’da yakalanan kaçaklar iade edilmeye başladı.
Kipi ve İpsala arasındaki tampon bölgeden alınan kaçaklar otobüslerle Edirne Göç İdaresi barınma evine götürüldü. Türk yetkililerin göçmenleri teslim almasının ardından geri kabul süreci resmen başladı”.
Diğeri;
“Türkiye’ye iade protokolü kapsamında gelen son kaçak grubu Edirne Geri Gönderme Merkezi’ne getirildi. Son iki günde Yunanistan tarafından gönderilen 267 kaçak Türkiye sınırlarına giriş yaptı. Yunanistan’dan, Fas, Tunus ve Cezayir uyruklu kaçakların Türkiye’ye iadesi tamamlandı. İl Göç İdaresinden alınan bilgiye göre, Türkiye ve Yunanistan arasında 2001’de imzalanan ve 2002 yılında yürürlüğe giren ‘Suçla Özellikle Terörizm, Örgütlü Suçlar, Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı ve Yasadışı Göçle Mücadele İş Birliği Anlaşması’ kapsamında, anlaşmanın 8. maddesinin uygulanmasına dair protokol çerçevesinde dünden itibaren Fas, Tunus ve Cezayir uyruklu kaçaklar Türkiye’ye iade edilmeye başlanmıştı”.
Perde gerisini, “ayrıntıları” irdelemeye devam edelim mi?
“Avrupa’ya mülteci geçişini azaltmak için 7 Mart’ta Türkiye ile bir kez daha masaya oturmaya hazırlanan Avrupa Birliği’nin Ankara’dan denizden yapılan günlük geçişlerin binin altına düşürülmesini istediği belirtildi. Hali hazırda günde 2 binden fazla mülteci geçişi olduğu belirtiliyor”.
Devam ediyoruz;
“Avrupa Birliği, Doğu Avrupa ülkelerinin sınırlarını kapatması nedeniyle 10 bin mültecinin sıkıştığı Yunanistan’a mali yardım kararı aldı. Atina, 470 milyon euro talep etti. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Mina Andreeva, Yunanistan’a ve mültecilerin Almanya’ya ulaşmak için kullandığı Balkan rotasındaki ülkelere olağanüstü hal yardımı yapılacağını açıkladı. Andreeva, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın şubat ayında Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker ile yaptığı görüşmede mülteci krizi nedeniyle ‘olağanüstü hâl yardımı’ yapılması kararı alındığını açıkladı. Yardım, mülteciler için kampların kurulması ve bu insanların ihtiyaçlarının karşılanması için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) aracılığıyla Yunanistan’a verilecek. Mültecilerden Sorumlu Bakan Vekili Yiannis Mouzalas, ‘Ülkemizde mahsur kalan bu insanlar için B planına geçmek zorundayız, yani insanca yaşayabilmeleri için altyapı oluşturmamız gerek’ dedi. Yardımın 500 milyon euro’yu aşması bekleniyor”.
Ve yine Türkiye…
“Avrupa ile yapılacak geri kabul sonrası Yunanistan’dan Türkiye’ye gönderilecek mültecilerin Dikili’ye yapılacak merkeze alınacağı iddiaları ortalığı karıştırdı.
Dikili ilçesine Geri Kabul Merkezi yapılacağı iddialarına Dikili’den de tepki geldi. Dikili Belediye Başkanı yaptığı açıklamada bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti.
İzmir Valisi ise Dikili’ye böyle bir merkezin yapılmayacağını, belirterek, ‘Dikili ilçemizde yaptığımız inceleme sırasında, oradaki yöneticilerimiz, bazı günlerde bin 500 civarında mülteci yakaladıklarını aktardı. Nihayetinde, denizden kurtarılan bu kişiler, işlemler içini üç saat beş saat bekletiliyor. Bunun için spor salonu tahsis edilmiş. O da sıkıntı yaratıyor. Gençler, kulüpler spor yapamıyor. Bu mültecilerin birkaç saatliğine tutulabilecekleri bir yer olabilir türünde fikir jimnastiği yaptık. Onun da gerçekleşme durumu şu aşamada yok. Söylentinin buradan çıktığına inanıyorum. Ama bir kamp söz konusu değil’ dedi”.
Geçen hafta Jandarma’nın, Çeşme’de Ege’ye açılmak üzereyken yakaladığı bir sığınmacı teknesinde “bir ilkle karşılaşılıp”; Suriyeli göçmenlerin arasında Nusaybin ve İdil’den 4’er çocuklu 2 Türk vatandaşı aileye de rastlanmamış mıydı? Aile büyükleri, “Can korkusuna düştük. Çocuklarımızın geleceği bizi korkutuyor. İnsan kaçakçılarıyla anlaştık. Yunanistan’ın Sakız Adası üzerinden Almanya’ya gidecektik” dememişler miydi?
Biz işte bunları yaşarken; AB dönem başkanlığını yürüten Hollanda’nın Başbakanı Mark Rutte, Türkiye’nin, sahillerinden Avrupa’ya gelen göçmenlerin sayısının sıfıra doğru inmesini sağlaması gerektiğini söyleyiverdi.
Sıfırlayacağız da nasıl?
Şimdi…
Kayıtlı/kayıtsız 4 milyon civarında Suriyeli’ye son rivayetlere göre 10 milyar Euro harcamışız. Ama AB ile 3 milyar Euro karşılığında “geri kabul anlaşması” imzalamışız..
İşte bu anlaşmaya göre NATO Ege’ye yerleşti, duvar oluyor; Yunanistan zaten Meriç kıyısına hendek kazdı, Bulgaristan telörgü çekti. AB üyesi olan Yunanistan’a “hemen” 500 milyon gönderiliyor.
Ve anlaşma gereği ilk iki kafileyi “geri kabul” ettik..
Kaçakların % 70’i Suriyeli.. Aralarında Pakistan ve Bangladeşli de var.
Ve sıkı durun.. FAS, TUNUS, CEZAYİRLİ var..
Biri bizimle dalga geçiyor..
O en başta incelediğiniz haritaya bir daha bakın lütfen…
Hadi Suriyelileri anladık, Türkiye üzerinden geçiyorlar..
Pakistan, Bangladeşlileri de anladık diyelim.
Ama Fas, Tunus, Cezayir’le Türkiye’nin ne alakası vardır?
Fas, Tunus, Cezayir’den; Avrupa’ya gitmek istersen en yakın İtalya/Sicilya yolunu mu tercih edersin; yoksa sağ elinle sol kulağını gösterip Avustralya-Yeni Zelanda-Türkiye “destination”nu mu?
Pes…
Yakında Somali, Kongo, Gana, Gine, Moritanya’dan da binlerce kişiyi “geri kabul” edersek hiç şaşırmayın…
Aslında Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun şu acı itirafını yazının en başına alıp, hiç fazla uzatmadan, bu kadar da lâf kalabalığına boğulmadan noktayı koymak lâzımdı;
“Diyarbakır Silopi’de bizim 4 numaralı aile sağlığı merkezimizdeki Türk bayrağı hainler tarafından indirildi ve buraya bir paçavra asıldı. Şimdi burada terörist tedavi edemeyiz. Buradaki vatandaşımızı da tedavi edemeyiz. Burada tedaviyi yapabilmemiz için ay yıldızlı bayrak burada dalgalanacak”.
İmparatorluk rüyaları görülürken; Cumhuriyet’in 90 küsuruncu yılında, Cumhuriyet sınırları dahilindeki bir ilçede devlet dairesinden Türk bayrağının indirilip halâ/henüz/bir türlü asılamadığını itiraf ediyor Cumhuriyetin bir bakanı..
Duran Kalkan ve Sırrı Sakık’ın bahar savaşı tehdidini; Demirtaş bir mevsim ileri götürüyor; “Yaza kadar PKK ve hükümet arasındaki gerginlik artabilir. Birçok Kürt ve Türk ölebilir ve bu etnik bir iç savaşı tetikleyebilir” diyor.
*****
Konusu, kapsamı ve hedefi hayli “muğlâk” bir stratejinin alabildiğine derinliğine batıyoruz.
Battıkça boğuluyoruz…
Farkında değiliz… 4 Mart 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın