Neden daha çok Erzincan ile karşılaşacağız?

Hiç istemediğim ifade ama onunla başlayacağım. Bizde en büyük rezalet üç sürer. Üç gün o rezaleti konuşuruz. Sonra unuturuz.

Unutturulur muyuz, yoksa unutur muyuz orası karışık ama rezaletin konuşulması durur.

Rezaletlerin ardı arkası kesilmediğinden, yeni rezaleti bekler konuma geliriz. Fazla zaman geçmez yenisi gelir.

Deprem unutulur. Sonra depremden rant üretme ortaya çıkar.

Mülteci akımı sürer. Yeniden mülteci gelsin diye göndermeyeceğiz açıklamaları gelir. Gelmesini teşvik eder şekilde başka beyanatlar gelir.

Aslında açıklamaların hepsi bir Erzincan faciası kadar önemlidir. Üç gün sürer.

Rezalet alışkanlığı mı diyelim, rezalet bağışıklığı mı diyelim, sürer gider.

Üretim tesislerin iş kazaları olunca, o iş kazalarından ders çıkarılır. Yeni kazaların olmaması için tedbirler alınır. Bu sebepten üretim yerlerinde çıkabilecek tüm kazalar en düşük düzeye indirilir.

Ancak her tedbirin bir üretim karşılığı vardır. Aldığınız her tedbir, sizin üretiminizi olumsuz etkiler. Maliyeti artırır.

İşi özel sektöre vermişseniz, ölen işçinin bedelini öder, geçer. İş yerindeki mühendis veya ustabaşı hapse girer. Hapisteyken şirket onların ailesine bakar.

Gelelim Erzincan sorununa.

Yer altı varlıklarımızın sömürge toprakları gibi kullanılması-burada belki sözcüğü çok gereksiz- ülkenin nasıl yönetildiğinin aynasıdır.

Meclise gelen maden kanunu taslaklarının, çok uluslu şirketler tarafından hazırlandığı anlaşılıyor.

Çok uluslu şirketlerin önünüze koyduğu şartlara göre ülke yönetiyorsanız, daha çok Erzincan rezaleti ile karşılaşırsınız.

Elbette siz yönetenler bedel ödemeyeceksiniz. Bedeli oy aldığınız halkımız ödeyecek.

Amerikalı Firmalar ile yaptığınız şartnameleri bilmiyoruz.  Maden ocağını kapatsanız da kapatmasanız da bedeli ülke halkı ödeyecek.

Firma gidip Londra’da dava açacak. O davayı Türk Halkı değil firma kazanacak.

Neden Firma ile sözleşmelerine Londra Mahkemeleri geçerli diye yazdınız.

Devletin kasasını servet sınıfına teslim ederek devlet yönetmek böyle bir şey. Şirket gibi yöneteceğiz demiştiniz. Feodal Beylik gibi bile yönetilmiyoruz.

Kurumlar ve kuralların olmadığı rejimlerde Erzincanlar bitmez

Çözüm Ülkemizin yer altı kaynakları devlet eliyle yönetilir.

Devlet eliyle yönetilmediği için yağmalanıyoruz. Kimse bilmiyor. Erzincan’dan elde edilen altının ne kadarı ülke halkına kalıyor.

Komisyoncular niye var?

Nereden bakarsanız bakın, bir yağma rejimi içinde yaşıyoruz.

19 Şubat 2024, bulentesinoglu@gmail.com

Hiç istemediğim ifade ama onunla başlayacağım. Bizde en büyük rezalet üç sürer. Üç gün o rezaleti konuşuruz. Sonra unuturuz. - bulent esinoglu 1

Yorumlar

  1. Serap Tümer avatarı
    Serap Tümer

    Çok haklısınız. Bu gibi şartnameler halka açık olmaz mı? Nasıl bir çetenin eline düştük?

  2. Selen Atasoy avatarı
    Selen Atasoy

    Erzincan’ dan elde edilen altının 1 grammı bile ne Türk halkının cebine giriyor, nede İliç Kaymakamlığının kasasına giriyor.

    Türk halkı bu utanç verici ve perişan durumdan zararla çıkacak, cebine 1 gramm altın karı girmeden.
    O topraklar Türk Milletinin bu unutulmamalıdır, Amerika dünyanın ta öbür ucundan gelip ülkeme Atom füzeleri yerleştiriyor, topraklarımıza el atıyor, kimsede Amerikaya şiktir ol git demiyor.

    Karşı gelenleride ya Fırat nehrine attırıyorlar, ya arabalarının altına bomba koyuyorlar, yada suçsuz
    günahsız hapisane zindanlarında
    çürütüyorlar, yada asıyorlar.

    Her şey Natoya girmek için 1950 lililer’ de Amerikan hayranları
    denilen sahtekarlarla başladı.

    Bu halk ayağa kalkmadığı sürece vampir gibi kanımızı emecekler, vatan hainleride içinde..!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir