DİYANET, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TSK’NIN CELLADI OLDU!

ATATÜRK’ÜN KENDİ ELİYLE KURDUĞU DİYANET, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TSK’NIN CELLADI OLDU!

Son sıralarda Türkiye’de TSK içinde ki tarikatlar ve Atatürkçü Teğmenlerin ihracı tartışılmaktadır.

TSK neden bu hale düştü denmektedir?

Neden gericiler buralarda palazlandı denilmektedir?

Modern TSK’yı Atatürk kurdu bu nasıl olur denilmektedir?

TSK da bal gibi 1971, 1980 lerde olduğu gibi şimdi de gericileşebilir.

Çünkü 2300 yıl önce İslam olmayan Mete Han tarafından kurulan TSK, daha sonra İslam olan Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar’ tarafından TSK içine sokulan İslam, Atatürk dönemide dahil İslam kodlarından bir türlü kendini arındırmamıştır.

Bırakın arındırmayı İslamı baş tacı etmiştir.

Bir kere, TSK’ ya Türk Milletinin Asker Ocağı yerine Türk törelerinde cezası ölüm olan pedofiliyi kendi inanç ve siyasi kitabında ve pratikte “kendi psikopatlık ihtiyacı” için kullanan pedofili hastası olan ve Türk düşmanı Allahtan vahiy geldi diyen hatalci ve yalancı fictional/ mitomanya ( kendi kurguladığına inanıp bir rolü olduğunu sanan ruh hastası ) hastası Muhammed gibi bir kişiyi TSK’ya iliştirerek TSK’ya Peygamber ocağı , işte orada o iş biter ey millet.

Kendimizi kandırmayalım.

Atatürk’ün en büyük hatası İslam için Diyanet İşleri Başkanlığını kurmaktı.

Tüm tarikatlar da işte burada palazlandılar.

Atatürk’ün kendi eliyle kurduğu bu Diyanette, bir laik ülkede olmaması gereken Devlet eli ile din işleri yürütüldüğü ve sünni
İslam ( şimdi Alevilikte devlet eli ile yobazlaştırılıyor, Kültür Bakanlığındaki, Alevilerle ilgili Başkanlıkça) palazlandırıldığı için sonuçta, TSK içinede sirayet etmiştir ve son tahlilde durum şu andaki gibi çok bir kötü hale gelmiştir..

Tabiki Atatürk yaşasaydı bugün, bu hatasını kendiside belirtirdi ve Diyaneti bizzat düşman ilan eder ve lagvederdi.
Diyanetteki düşmanları anasından doğduğuna da pişman eder ve cezalandırırdı.

Bundan kesinlikle eminim.

Atatürk daha önceden, bu konuya ilişkinde böyle bir yapıyla İslamı kontrol altına alamayacağını sezmeli ve kurduğu Diyanet ile İslamı palazlandıran bir tehlike ile karşılaşacağını, kendi insani ömrünün de doğal olarak çok kısa olduğunu, bununla daha sonrakiler tarafından Atatürk’ün kurduğu kurum diye söyleneceği için kimsenin baş edemeyeceğini her insan ve lider gibi bilmeliydi.

Bunu öngörerek Diyanet’i kurma konusunda da daha çok düşünmeli ve daha dikkatli hareket etmeliydi.
Esasında hiç kurmamalıydı.

Kendi ömrünün her insan gibi bir devlet ömründen kısa olduğunu, DİB’nın kendi öldükten sonra asla kurduğu kurumlarlada ve az sayıdaki nitelikli insanlada kontrol edilemeyeceğini idrak etmeliydi.

Diyanet gibi bir İslam kurumu kurmak Atatürk tarafından ve kendi zamanında yapılan en büyük bir hataydı.

Ve Atatürk tarafından yapılan bu hata, şimdi kendisi tarafından kurulan TC’nin ve TSK’nın canına da neredeyse bir cellat gibi mal bile oldu.

Yani DİB, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Cumhuriyeti koruyup kollamakla görevli TSK’nın, TSK içine yerleşen (Diyanet’te yetişen) İslamın, onun TSK içindeki tarikatlarının, yaptıkları ile bir bakıma gelinen noktada gerçekten celladı da oldu.

Çünkü TC ‘ni ve modern TSK’yı yıkmak isteyen tüm tarikatlar buradan palazlandılar ve güç oldular.
Bu bakımdan DİB’nı kurmak o dönem de de çok yanlıştı. Şu anda zaten bu kurum, TC’nin baş düşmanı olarak açıkça hareket etmektedir. Faliyetleri ile yıkıcılığında başında gelmektedir.

Doğruyu söylemek gerekirse, Atatürk bu İslam kurumunu kurmakla, kendi kurduğu modern TC’nin ayağına, kendisi ne kadar iyi niyetli olursa olsun bizzat kendi eliyle kurşun sıkmış ve kendi bindiği dalı kesmiştir.

Atatürk’ün kendiside söylediği gibi milletine, ben yanlış yaparsam bilim ve akılı seçin diyor.

Bu anlamda hem akıl hemde bilim açısından Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığını ( DİB) kurarak yanlış yapmıştır.
Bunu bugün zorunlu olarak belirtmektede Türklük, TC Devleti ve TSK açısından da yarar vardır.

Bu durum bugünkü gelinen noktada çok iyi ve açıkça görülmektedir.

Bu işin bazı aklı evvel ve bedavacı, ucuz yorumcular gibi o zaman öyleydisi, şartlar farklıydısı yoktur..

Kimse böyle bir gerekçeye sığınmasın lütfen. Gelinen nokta, bu konuda ilerisi hesap edilmeden geçmişte yapılan bu büyük hatanın telafisi bugün için çok zordur. Ama imkansız değildir. Diyanet, Türk Düşmanı İslam’ın zararlı ve yıkıcı bir kurumu olarak kapatılmalıdır.

Çünkü DİB, DİB tarafından desteklenen TSK’da ki tarikatçılar ve İslamın nemalandığı, hemen hemen hergün TC’ni yok etmeye yönelik faliyette bulunan bir numaralı İslam kurumu olarak herşeyi ile ortadadır.

Bir kere açıkça söylemek gerekirse, bu konuda, Türkiye Cumhuriyeti’nde, TC’nin kuruluşundan itibaren yapılan en büyük yanlış ve anlayış şudur;

Laiklik gibi önemli bir konuda, hem kendine devlet olarak biz laikiz diyeceksin ve bunu devlette kuruluş felsefesi olarak ilke edineceksin, ama sonrada sadece İslam için resmi bir kurum oluşturacaksın ve birde ben devlet olarak hemde her dine aynı uzaklıktayım diyeceksin.
İşte bu olmaz. Hem Anayasın eşitlik ilkesi hemde laiklik anlamında olmaz. Bu insanları aldatmak olur.
Bu o gün yapılanlarla birlikte göz önünde bulundurulursada, bilim ve akıl açısından da ve her anlamda da saçma bir laiklik anlayışıdır.
Bu konuda işte bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti bu anlamda, gerçekte asla laik bir devlet olmamıştır.

Bunun adı kitabın ortasından söylenirse, alaturka/ arabesk laikliktir.
Böyle laiklik olmaz..

Olduğu zamanda böyle olur.
TSK’da da başka her kurum ve halk arasında da işte böyle yanlış anlaşılır. Ve uygulanır.

Ve İslam, DİB ve onun desteklediği tarikatlar aracılığıyla da TSK’ya ve TC’deki her kurumada hakim olur.

Böylede olmuştur zaten.

Atatürk’ün özellikle bu DİB gibi İslam kurumu konusunda bu tarihi yanlışı yaptığını kabul etmemenin de ve bunu tartışmamanında bugün Türklüğe ve Atatürk’e hiç bir anlamda faydası yoktur. Dahası zararı vardır.

Atatürk’ü de bir insan olarak hiçmi hiç yanlış yapmayan, sadece mükemmel bir kişi olarak algılamak ve yapıcı bir biçim ve içerikte eleştirmemek, Atatürk’ün kendi ilke ve sözlerinede terstir. Ve bugün bu konuda bunu yapmamak Atatürk’e yapılan lüzumsuz yağcılık ve Atatürk’ü putperestlerin yaptığı gibi algılamaktır.Aslında bu bilim ve akıl düşmanlığıdır.

Bu, bu konuda da, şimdiden, lüzumsuz eleştirilere hazırlananlarada buradan duyurulur.

Bugün Atatürk yaşasaydı, bundan eminimki, Atatürk, kendi sofrasında olduğu gibi kendini akılla ve bilimle sorgulayanlara saygılı ve hak veren, bilim ve akıldan tarafa bir kişilik olarak, bu tip putperestlerede zaten prim vermezdi .

Ne diyelim, uzatmayalım diyelim.

Şimdilik bu konuda bu kadar diyelim…..

Sefa Yürükel


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir