Kazım Han Kuşçu, Azerbaycan’ın mücadele ve cesaret efsanesi

Urmiye Gölü’nün batı kıyısına gittiyseniz tarihi “Kazım Taşı” kalesine rastlamışsınızdır ya da belki Kazım Taşı’nın adını ve fotoğraflarını sosyal kanallarda defalarca görmüşsünüzdür. Urmiye’ye 70 kilometre uzaklıkta askeri kale şeklinde bir yarımada. Peki bu yarımadanın ve kalenin neden bu isimle anıldığını hiç merak ettiniz mi?!

Urmiye Gölü'nün batı kıyısına gittiyseniz tarihi "Kazım Taşı" kalesine rastlamışsınızdır ya da belki Kazım Taşı'nın adını ve fotoğraflarını sosyal kanallarda defalarca görmüşsünüzdür. Urmiye'ye 70 kilometre uzaklıkta askeri kale şeklinde bir yarımada. Peki bu yarımadanın ve kalenin neden bu isimle anıldığını hiç merak ettiniz mi?! - urmiye golu bati azerbaycan iran
Urmiye Gölü

Kazım Han Kuşçu, 1867 yılında Urmiye’nin Enzel mahalının Kuşçu (kuşçi) köyünde bir çiftçi ailesinde doğdu. Saz diline tanıktı ve avlamaya olan sevgisinden dolayı yetenekli bir atıcı ve eşsiz bir biniciydi. O, kuşçu kasabasında küçük bir kahvehanesi olan vatansever ve sade yaşayan bir adamdı.

Meşrutiyetin çalkantılı döneminde sakin kalmayıp, bazen Rusya İmparatorluğu’nun, bazen de Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını aşmıştır, ve bölgedeki tüm akımlardan ve gelişmelerden haberi vardı. 20. yüzyılın başında ve Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında, Kaçar hükümetinin zayıflığı ve Rus ordusunun Azerbaycan’a (güney) girmesi ve bu bölgenin işgali nedeniyle Kazem Han, bazı gençlerin yardımıyla Enzel Mahalı (Kuşçu, Karabağ, Galgaçı, Boydaş, Güyerçin Kale, Barı ve…) köylerinden bir grup savaşçı oluşturarak, Rus işgaline karşı direniş göstererek Kazım Taşı çevresindeki bazı köyleri korumayı başardılar.

Kazım Han ve müttefiklerinin Rus ordusuyla ilk çatışması 1909 yılında olmuş, bu çatışmada savaşçılar teslim olmayıp kuşçu kasabası toplarla kapatılmış, Kazım Han ve adamları ise “Kırklar” kalesine sığınmışlardır. Daha sonra kalenin adı bu kahramanın adıyla anılan bu mücadele kalesi, yıllar içerisinde işgalci orduya birçok kez ciddi darbeler indirmiştir.

Rus ordusunun 1917’de bu ülkede yaşanan devrim nedeniyle geri çekilmesi ve Osmanlı ordusunun da onun ardından çekilmesinden sonra, İsmail Simitko Şakak önderliğindeki kürtler, ve Marşimon önderliğindeki Cilolular (Asuri) ve Ermeniler, Urmiye, Selmas, Hoy ve çevre köylerde Rus ve İngilizlerin yönlendirmesile binlerce sakin katletdiler. Ancak bu duruma rağmen Kazım Han hikayenin sonuna kadar güçlü kalesini kaybetmemiş ve altı yıl boyunca zalimlere ve işgalcilere karşı direnmiş, mazlum halkın canını ve malını korumayı başarmıştır. İhtiyaçlarını ve yiyeceklerini temin etmek için ve aynı zamanda insanlarl kurtarmak için yirmi otuz kişilik tekneler inşa ederek onları Urmiye Gölü’nün batısından doğu kıyısına (Tebriz) nakletti.

Kazım Han liderliğindeki savaşçı grubu ve Ali Ekber Vekil Başı, Ajdar Han, Can Ali Han, Karadağlı Emir Erşad Han ve Hac Nazım Han Karabaği gibi komutanlar ile Mehemmed Efendi’nin talimatı altındaki üç yüz atlı, Direnişleri ve gerekli tedbirleri alarak ciddi bir şekilde saldırıya geçerek düşmana büyük kayıplar yaşatdılar.

Rıza Pehlevi’nin ortaya çıkışı ve Kazım Hanın teslim olmaması

1920 yılında Kaçar ordusunun Azerbaycan’a girip Kazım Han’ı desteklemesi üzerine bu desteğin Kazım Han ile Rıza Han (Pehlevi) arasında çatışmaya dönüşmesi uzun sürmedi. Çünkü Kazım Han, Rıza Han’ın İngilizler tarafından korunulduğu, Kaçar hükümetinin devrilmesini ve Pehlevi hükümetinin kurulduğunu öğrenmişti, öyle ki bu sürecin ardından Tebriz’de ikamet eden İngiliz konsolosu Kazım Han’a resmi olarak mektup yazarak kendisinden İsmail Simitko’ya teslim olup üssü tahliye edin diye yazdı. Bu mektuba aldırış etmedi ve konsolosun elçisine şu şekilde cevap verdi: Kısa konuş (kes sesini)!

İran’da Kaçar hükümetinin devrilmesinden ve Rıza Han Kazak adında bir oyuncağın iktidara gelmesinden sonra, Rıza Han’ın, Kazım Han’ın varlığına ve onun silahlı ve savaşçı ellerinin devam eden direnişine tahammül etmesi mümkün değildi. Rıza Pehlevi’nin ordusu, en fazla hile, şantaj ve anti-propaganda operasyonlarının yanı sıra maksimum askeri yeteneklere sahip, Kazım Han’ın güçlerinin kuşatma halkasını giderek daha da daralttı, ancak Kazım Han, İngiliz sömürge politikasına karşı bir deniz sığınağıyla savaşan ve kazanan kişiydi ve Rıza Pehleviye bakanda çok deneyimliydi.

Kazım Han, barış ve güvenlik sağlandıktan sonra bile üssünden ayrılmadı, hatta bazı kişiler ona teşekkür mahiyetinde para toplayarak, Rıza Pehlevi’nin eliyle kaleden inip bölgede güvenliği sağlayarak silahsızlandırılmasını istedi ancak o dedi ki:

Ahmet Şah’ı (kaçar) getirirseniz teslim olurum.

Kazım Han, öldüğü ana kadar İngiliz politikalarına teslim olmadı ve sonunda kendi el yapımı bombanın patlamasıyla kutsal bir destan sona erdi.

TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir