Her şeyden önce, 82 yaşında olmama ragmen, bilim adamlarına, araştırmacılara ve Türk Dünyası sevdalılarına hitap etme imkanını bana nasip ettiği için Tanrı’ya şükr ediyorum.
İkinci olarak, böyle bir kritik anda bu konferansı düzenleyenleri, özellikle de Dr. Yasemen Karakoyunlu’yu, Türk kimliğine olan sevgisi ve onu ortaya koymadaki cesareti için kutluyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
Ömrümün son yarım asırını sürgünde geçirmiş, Urmu doğumlu bir Afşar Askeri olarak İran Türkleri adına konuşuyorum. Milli kimlik açısından, Cemşid Han Mecdüssaltana Afşar Subutay ve kızı Doktor Olcay Afşar’ın Türkçülük ve Turancılık mektebinin yetiştirmesiyim. Olcay Afşar bütün varlığı ile güçlü ve modern bir Türk Dünyası’na, Turan birliğine inanmakta idi. Ben de size İran Türkleri Kongresi adına konuşuyorum. Bildiğiniz gibi tarihi açıdan İran, Türklerin toprağı ve yurdudur.
Türkler bu coğrafyanın tarihinde başat bir konuma sahip olmuş ve bugün de bu coğrafyanın hemen hemen her yerinde ve köşesinde yaşamaktadırlar. Bu tarihi ve günümüz İran’ndaki Türklerin gerçek varlığını inkara kalkışmak akıl işi değildir. İbn-i Haldun’un da vurguladığı gibi “İran Türklerin toprağıdır.”
İran’da Türklerin nüfus olarak nisbi ekseriyette olmaları, ister tarihte ve ister bugün bilinen bir gerçekliktir. Bu inkar edilmez hakikat özellikle son yirmi yılda adeta ispatını bulmuştur. Eski İran dışişleri bakanı Salihi İran’ın %40’ının Türklerden oluştuğunu itiraf etmişti. Ki bu da yaklaşık 35 milyona denk gelmektedir. İran içişleri bakanı da seçimlerdeki toplam 27 milyonluk oydan 13,5 milyonunun Türklere ait olduğunu özellikle belirtmişti. Onun da verdiği bilgiyi esas alırsak İran’da yaklaşık 40 milyonluk bir Türk nüfüsü olmalıdır. Hakeza İran eğitim bakanı da Farsların nüfusunu %30 ile sınırlamıştır. Onun da verdiği bilgiye göre biz Türkler en az 35 milyonuz ve tabi ki nisbî çoğunluk olarak da ülkede birinci yerdeyiz.
Bu nüfustan Brenda Shaffer’e göre 6 milyonu kuzeybatıdaki altı eyalette yaşamaktadırdır. Elbette Shaffer’e göre söz konusu 6 eyaletin sadece yarısını Türkler oluşturmaktadır. Bize göre ise şimdiki 3 eyaletten (Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan ve Erdeil illeri) oluşan “Güney Azerbaycan”daki toplam nüfusunun yaklaşık %75’ini Türkler oluşturmaktadır ki bu da 7.5 milyona tekabül etmektedir. Bilmiyorum bayan Brenda Shaffer, Batı Azerbaycan’ı Azerbaycan toprağı olarak mı görüyor yoksa Kürdistan olarak mı görmek istiyor?
Her halükarda Azerbaycan bölgesindeki Türk nüfusu İran’daki toplam Türk nüfusunun yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır. İşte en az sayarsak bile 35 milyonluk İran’daki Türk nüfusu ve bu coğrafyadaki 1000 yılı aşkın Türk devletçilik geleneğini de göz önünde tutarsak cesaretle Türk Dünyası’nın kayıp halkasının İran’daki Türk nüfusu ve coğrafyası olduğunu söyleyebiliriz.
Bilindiği üzere herhangi bir şey inşa ederken, öncelikle malzemelerinin kalitesi ve yeterliliği iyice değerlendirilmelidir. Büyük Turan’ı oluşturmaya talip olan bizler, onu oluşturan tüm unsurlarıyla değerlendirmeliyiz.
Hayatımın son elli yılını dünyanın dört bir yanında sınır tanımadan geçirmiş olan ben, burada Türk Dünyası’nın imkanlarını, engellerini, sorunlarını da göz önünde tutarak yaşım ve tecrübelerim gereği her zaman olduğu gibi düşüncelerimi açıkça ifade etmek istiyorum.
Biz Turan’ı ilk önce kalbimizde başlamalı ve buna samimiyetle inanmalıyız.
Mevlana şöyle diyor:
“Sevdiğine layık olmak için baştan ayağa can olmalısın.”
Açıkça söylemem gerekir ki sadece kendi hükumetleri ve yöneticilerinin çıkar ve amaçlarına hizmet eden İttilaat, Mosad ve KGB gibi istihbarat kurumlarının projeleri Turan ülküsünün habercisi (müjdecisi) olamazlar. Unutmamalıyız ki liderlerimiz ömür boyu süren konuşma, davranış ve niyetlerinin aksine ve sadece saltanatlarının devamı için bir gecede “Turancı” olamazlar.
Birgün Şeytan kendi misyonerlerini yeryüzüne gönderiyor. Misyonerler, “Ey Şeytan, senin adını nerede andıysak yüzümüze tükürüp seni lanetlediler.” Şeytan şöyle cevap verir: “Siz misyonerler doğru yapmamışsınız, insanlara Allah’ı anlatınız ama pratikte yol olarak benim yolumu onlara gösteriniz.”
Bu görünürde Turan, Turan demek gibi bir şey olsa da aslında hala Stalin’e uyarak anayasada, Türk milleti ve Türk dili yerine Satalinizm’in ürettiği sahte Azerbaycan milleti ve Azerbaycan dilinin doğru olduğuna inanmaktır.
Evet diktatörlerin ve yozlaşmış yöneticilerin insanları kontrol etmek için üç kutsal unsuru kullandıklarını biliyoruz.
Din, Meram (Ülkü) ve Vatan
Biz dünya Türkleri, son bin yılda elde ettiğimiz her başarıyı “Allahu Ekber” çağrısı eşliğinde elde etmişiz. Bizim Buckingham ve batılı ajanların ikiyüzlüce ve İslam’da bölünme için uydurulmuş dinlerine asla ihtiyacımız yoktur. Biz Nadir Şah Afşar’ın çocuklarıyız ve entelektüel ve siyasi olarak onun takipçileriyiz. Doğu’dan ve Batı’dan ithal fikirlere ihtiyacımız yoktur. Ulu Dede Korkut’un öğretileri, adalet, dürüstlük ve cesaret bizim inancımızdır. Vatan kutsal bir olgudur ve sadece insanların rahatı ve esenliği için vardır. Görünüşte vatan adına ve pratikte kendi otoritesini kurmak için komplo, ikiyüzlülük, insanları protesto etmekten, karşı çıkmaktan, eleştirmekten alıkoymak Turan’ın prensibi değildir ve olamaz da.!
Türk tarihinde, son birkaç on yıla kadar liderlerimiz milletin kalbinden ve milletin iradesiyle yükselmişlerdi. Bu nedenle onların temsilcileri ve taraftarları olan Türk Milleti üyeleri de önderlerimize yakışır insanlar olmuşlardır.
Mete, Attila, İlteriş Kağan, Tuğrul Bey, Alparslan, Çengiz Han, Osman, Nadir Şah, Abbas Mirza ve Atatürk hakikat ve adalet arayan liderler olmuşlardır.
Baskıcı ve terörist kalemşorları yanına almak Turan liderlerinin meramı olamaz ve bu tarz yaklaşım asla Turan liderlerine yakışmaz. Urmu’da bizim bir deyimimiz vardır. “Elçisi gülüm olanın, başına külüm olar” Elinde copu olan kaba saba insanlar ipekten elbise giyseler ve şık bir masanın arkasında fotoğraf için iyi pozlar verseler de yine bu onların kabadayı oldukları gerçeğini değiştirmez. Urmu’da şöyle deriz: “eşek aynı eşektir, ama semeri değişmiştir.”
Şarlatan, sabıkalı, şahsiyetsiz ve lümpen aktörleri istihtam etmek çok ucuz ve kolay görülse de aslında insanları bizden, taleplerimizden ve liderliğimizden uzaklaştırır ve tiksindirir ve onların güvennini kırar. Turan’a yakışan ahlakı özlemek adına ardı arası kesilmeyen tehditler alacaksak ve manen kişilik terörüne maruz kalacaksak bu bizim için büyük bir onur ve şeref sayılmalıdır.
Son olarak İran Türkleri Kongresi adına Türk Dünyası’nın dikkatini, İran’ın şimdiki hassas konumuna çekmek isterim. Evet şimdiki İran rejimi milli ve mezhebi açıdan rasist ve faşist bir yönetimdir. Fakat bu bakışımızın oradaki Türkleri de kapsamamasına özen göstermeliyiz. Üç Türk denizinin Kenger Körfezi, Umman Denizi ve Hint Okyanusu’na bağlanması Büyük Turan’ın en büyük ekonomik ve askeri garantisi olabilir.
Biz İran Türkleri’nin amacı ve isteği hükümetteki faşist ve ırkçı düşünceyi ortadan kaldırmak ve “Türk”dilini tüm ülke genelinde resmi dil haline getirmektir ve bu isteklerimize ulaşana kadar bir an bile olsun mücadeleden vaz geçmeyeceğiz.
Bugün İran’da iktidar ya da muhalefet fark etmez, İran’daki nüfusun yüzde 75’ini düşman olarak görmektedir. Ki bu nüfusun da yüzde 40’ını Türkler oluşturmaktadır. Bu konuda Pehlevi şahçıları, mollalar ve kendilerini Halkın Mücahitleri olarak tanıtanlar arasında hiçbir fark yoktur. Bir önceki neslin ihaneti ve ihmali yüzünden baba evimizde tilki yuva yapmıştır. Evimizi bırakıp da kaçmayacağız. Tilkiyi evimizden kovacağız.
Zengezur Koridoru’nun açılması ve işgalcilerin Karabağ’ımızdan tamamen çıkarılması, biz İran Türkleri’nin kırmızı çizgisini oluşturmaktadır. Bu yolda ise kadın erkek, yaşlı ve genç demeden hayatımızın sonuna kadar mücadele edeceğiz. İran hükümeti, Ermeni işgalcileri tarafından Aras Nehri’nin radyoaktif kirlenmesine de engel olmalıdır.
Tanrı’ya şükürler olsun ki Azerbaycan’ımız zengin bir ülkedir ve yine çok şükür ki sevgili cumhurbaşkanımız da zengin birisidir. Keşke Londra banliyöleri, Manhattan ve Birleşik Arap Emirlikleri yerine bu altmış yetmiş milyar dolarlık sermayemiz Karabağ bölgesinde kullanılsaydı.
Bugün İsrail ve müttefiklerinin uyguladığı Batı Azerbaycan’ı Doğu Kürdistan’a dönüştürme planı, Turan idealine indirilmiş bir başka darbedir ve tıpkı Türklerin Erivan’dan çıkarılması gibi, ne yazık ki bu çalışmalar içeriden olan kişiler tarafından yapılmakta ve desteklenmektedir.
Ne yazık ki Urmu’nun adının Azerbaycan şehirleri listesinden tekrar tekrar çıkarılması eğilimine Bakü medyasında sıkça rastlıyoruz ve Güney Azerbaycan medyasından da malum bazı kesimler bu sürece adeta destek de vermektedirler. Bu malum kesim İran’ın dört bir yanında yaşayan milyonlarca Türkler ile birleşmek yerine ne yazık ki gizli ve açık İsrail’in “Büyük Kürdistan” perojesine destek vermektedirler. Bugün Türk Dünyası, Türkiye’mizin ve Türk Milleti’nin önderliği ile şanlı tarihimizde olduğu gibi tekrar “İslam’ın kılıcı” olarak sahneye dönmüş gözükmektedir.
İnanıyorum ki önümüzdeki 20 yılda 3 kutuplu bir dünyaya tanık olacağız. Bir yanda Amerika, Avrupa ve Rusya’nın Hıristiyan kesimleri ile Batı’nın Hıristiyanları ve İsrail, diğer yanda Çin ve müttefikleri, öbür yanda ise Türkiye’mizn önderliğindeki İslam Dünyası ve Türk Dünyası olacaktır. Başka bir ifade ile gelecek dünyamızın üç kutuplu iktidar odakları bizce şunlar olacaktır: Batı, Doğu ve Güney kutupları, daha doğrusu Hıristiyanlık, Budizm ve Türk-İslam Dünyası gelecekte dünya gücünün merkezleri olacaklardır. Burada Turan ve İslam’ın güç kutuplaşmasındaki rolü belirleyici olacaktır.
Bu nedenle, bir İran Türkü olarak ve siyasi tecrübeme dayanarak, Putin’in eylemlerine, Türk Ülkeleri Birliği’ndeki nüfuz etme komplolarına ve Rusya’nın bölgedeki yıkıcı rolüne karşı nefretimi beyan ederken, aynı zamanda tüm endişemle NATO’nun bölgedeki varlığı ve Türk topraklarının Çin ve Rusya ile yıkıcı yüzleşme için mücadele alanı olarak seçilmesine de karşı çıkıyorum.
Tanrı Türk’ü Korusun!
İran Türkleri Kongresi
Dr. Alireza Amir Nazmi Afşar
6/24/2023 – Kalifornia
Bir yanıt yazın