ÜÇÜNCÜ BİN YIL   VE  KÜRESEL DEMOKRASİ

Birleşmiş  Milletler 6/ 8  Eylül  2000   tarihli   Binyıl  Bildirgesiyle   21 yy.  hedefleri  bağlamında ;

  • Aşırı yoksulluğun  ve  açlığın   azaltılması,
  • Evrensel  temel  eğitimin  sağlanması,
  • Cinsler  arasında eşitliğin sağlanması ve  kadınların yapabilir  kılınması,
  • Bebek ölümlerinin azaltılması,
  • Ana çocuk  sağlığının  iyileştirilmesi,
  • HIV / AIDS ,  sıtma ve  diğer hastalıklarla mücadele edilmesi,
  • Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması,
  • Kalkınma için küresel bir ortaklık geliştirilmesi… Temennilerini sıralamıştır…

Milenyum  olarak  yeni  bin  yıla  ulaşıldığı 20   yüzyılın  son    günleri  itibariyle,  dünyanın  küresel,  bölgesel  ve yerel  durumu , çatışmalarla  geçen  asırların  sürmekte  olduğunun  örnekleri  ile  dolu   olduğunu  göstermiştir.…Bu  süreç sosyo  politik  ve sosyo ekonomik türbülanslarıyla ele  alınırsa ;

Bin  yıllar  olarak  nitelenecek  olan  dönemler  MÖ.  Basamaklarıyla  da   örneklendiğinde , 

  • MÖ  2000  ile  1000
  • MÖ. 1000  ile    (0 )   MİLAT  
  • MS.  0         ile  1000  Birinci  bin  yıl    (Milenyum ) 
  • MS. 1000   ile  2000  İkinci    bin yıl     (Milenyum )
  • MS. 2000   ile  3000  Üçüncü  bin  yıl  olacağına  göre,  halen  sürecin  2023  yılı  itibariyle  dünyamız   milenyumun  23  yılını , tarihi  yükleriyle  taşımaktadır…

Yaklaşık    4  bin  yıllık  zaman  derinliğinde  sosyal, ekonomik  ve   politik  yaşam,  küresel,  bölgesel  ve  yerel  ölçekte çeşitli  çatışmalara da  sahne  olmuştur…Bu  bağlamda;   Önceleri  Taç  ve  kılıcın   hükümranlığı  olarak  ortaya  çıkan  siyasi  ve askeri  yapılanmanın  zaman  içinde   hakimiyetini  ticaret  ve  sanayi  gücüne ulaşan  burjuvaziye  devrettiği  görülmüştür…Bu  süreç, öncelikle sosyo politik  ve sosyo  ekonomik   türbülanslarıyla ele  alınırsa ;asırlar  sonra  Taç  ve Kılıcın  yerine  hakimiyetini   oluşturan  Ticaret  ve  sanayi  sınıfı ,    içinden,   bu  sürece  özdeş  olarak  kendi  FİNANS gücüne  dayalı yenibir  seçkin  TABAKA oluşturmuştur…

Ulus  devlet kavramının güçlendiği  18 yy. ve  sonrası  dönemde  ticaret ve  sanayi yapılanmasının gelişen milli  oluşumların  ötesinde  ,finansın  artan   küresel  gücü   reel  ekonominin  somut  değerlerinin  ötesine  geçerek    sanal  ekonominin  spekülatif   yapısına etkinlik  kazandırmıştır..

1980 gelindiğinde Milton Friedmen ‘ın  finansı esas  alan ve  para  üzerinden  küresel   etkinlik  oluşturmayı ön  gören  ekonomik stratejisi , üçüncü  bin  yılın ilk  hedeflerinin belirtisi  olarak da   görülmüştür..

Sürece  bağlı olarak     yeni  bin  yıl   mesajlarının   aktarımında  ve  aynı   zaman  kesiti  içinde   belli  inanç  sistemleriyle  bağlantılı  Odet Yınon’un  İsrail  için  hedefler  konusunda ki  ön  görüsü ,  üçüncü  bin  yıl  için  birilerinin beklentilerini  yansıtır  gibi  olmuştur….Diğer  yönden  dönem  itibarıyla  yayınlanmış  olan  bazı  kitapların da , küresel  hesapları  olanların  jeopolitik  hedeflerine    ilişkin  stratejilerinin  belgeleri  niteliğinde  konu  görülmektedir. Konuyla  bağlantılı  olan  bu eserlere  bakıldığında ;

  •  Brezinsky nin    Büyük  Satranç  Tahtası  ile  Küresel  aklın  yeni  dünya düzeni  konusunda ki stratejik  hedeflerin  nasıl tanımlanmış  olduğu, ifade  edilmektedir..
  • Thomas Barnett’ İn      Pentagon un  Yeni  Haritası  adlı  kitabında  paylaşılan  haritada  BOŞLUK  ALANI  OLARAK  belirtilen coğrafi  bölgelerine  bakıldığında   “  Enerji  alanları, Euro  Dolar  hakimiyetine  ve  rekabetine  etkin  olabilecek   ülkelerin  bulunduğu   alanlar, Deniz  yolları  ve  küresel  coğrafi  geçit  alanlarının  olduğu  yerler, BOP  olarak   hedef  gösterilen  ülkelerin  olduğu  yerler,   İslama  fobi     oluşturulacak hedef  bölgeleri…”  Açıkça  görülebilmektedir…Diğer  yönden  Küresel Elitlerin  görevlisi  olarak  ABD   Dış  İşleri  Bakanı C.  Rıce ‘ın    da ,  22  ülkenin  hudutlarının  değiştirileceği  mesajı da  üçüncü  bin  yıla ait  bir  hedef  belirtilmesi  gibi  yansımaktadır…
  • Gene  dönem  yayınları  içinde  çıkmış  olan  John  Nasbitt ‘in  Global  Paradoks kitabında da   üçüncü  bin  yıl   sürecini   kast ederek  ulus devletlerin  tek  tek  parçalanarak  ufak devletçiklerine  bölünecekleri ile ilgili  bir  görüşü  savunduğu görülmüştür…
  • S.  Huntington ‘un  da  dönem itibarıyla   Medeniyetler Çatışması  tezinin  aynı   bakış  açısı  içinde  algı  oluşturmaya  yönelik  bir  paylaşımı  olmuştur….
  • Birbirini  tamamlar  mahiyetteki  görüş  paylaşımları  yanında  küresel,  bölgesel  ve yerel  olarak  izlenen  olaylar,  gösterilen  hedeflerle  örtüşür durumdadır… Yankıları  bu  bağlamda  sürmektedir..

Sürecin  paradoksu ise, gene burada  başlamaktadır… Ulus devletler siyasi liberalizm ile liberal ekonominin çarpanı  olan  demokrasiyi  ulusal  ve  kamu yararı  bağlamında  kabul etmektedirler. Ancak, giderek  güçlenen   finansın uluslar  üstü etkinliği ile   ve ekonomik hakimiyetinin  küresel seçkinler  üzerinden  kullanılır hale  gelmesiyle, siyasi liberalizm ve  liberal ekonominin  çarpanı  olan  politik  anlayış,  farklı  bir  mecrada  ele  alınmaya  başlamıştır…

Ulus  devletler;  siyasi liberalizm    ve  liberal  ekonomi değerlerini ülkelerinin ve  kamunun  yararına  kamusal olarak nitelemektedir…,Küresel   seçkinlerin tanımında ki siyasi  liberalizm  ile  liberal  ekonominin uygulaması  ise,  ülkelerin   içişlerine   karışmak ve ayrıca da; hem siyasal,  hem  sosyal,  hem de ekonomik alanlarda  o  ülkeyi  kontrol etmenin ARACI  olduğudur…  

Kısaca, bu  bağlamda demokrasi ,  Ulus devletler  için   ulusal  ve  kamusal  bir AMAÇ  olurken,   küreselciler (seçkinle )  için  ise,  o  ülkeleri içeriden  kontrol  etmenin  ARACI   olmaya  başlamıştır…  

Bu  bağlamda, SİYASİ  LİBERALİZM   yolu  ile  hedef  ülkenin,  siyasi,  yapısı, sivil  toplum  örgütlerinin  oluşturulmaları,  medyayı  kontrol ederek  toplum  üzerinde  arzu  edilen şekilde  algı   oluşturularak  toplumu  yönlendirmeleri,  siyasi  yönetime  kendi  istedikleri  istikamette  yön verebilecek  kişilerin  önemli  mevkilere  getirilmesi  konusunda  algı  oluşturulması  vb..  yöntemler  ile  siyasi  liberalizmden yararlanmak  küreselcilerin  demokrasi yi ARAÇ  olarak  kullanmalarına  örnektir…Diğer  yönden  aynı  şekilde  LİBERAL  EKONOMİYİ  de  desteklemeleri  ise,  hedef  ülkenin  kaynaklarına kolayca  ulaşabilmenin bir  diğer  aracı  olarak  kullanılmasının  isteğidir…

Michel Chossudovsky’in  Amerika’nın  Terörizme  karşı  Savaşı  adlı  kitabında, (sf.457 ) küresel  elitin    siyasi  liberal  değerleri  ve  anayasa  görüntüsü  altındaki   uygulamaları  ve  bu  bağlamda ki  paradoksu  şöyle    tanımlıyor…( Yurttaşlar  üzerinde güçlendirilmiş bir  veri  bankası  yoluyla  Büyük  Biraderin  gözetleme  aygıtının  kullanılmakta  olması , Adaletin ve hukukun  uygulanmalarının askerileştirilmesi   “ 11 Eylül  olayından  sonra  ABD de  çıkarılan  Patriot  1  ve  Patriot  2  yasaları  gibi “ ,   Yanlış  bilgilendirme  ve  propaganda   şebekesi   “ aynı  yerden yönetilen  medya gibi “ , Terörist  örgütlerin örtülü bir  biçimde  desteklenmesi, Siyasi  cinayetler, işkence  el  kitapları ve  toplama kampları  ,  Yaygın savaş  suçları  ve uluslararası  hukukun  çiğnenmesi… Özetle  Küreselcilerin  siyasi  liberalizm  konusunda ki operasyonel manevra  alanlarına  örnek  olmuştur  ve  olmaya da devam etmektedir… 

MÖ.  İtibariyle   milenyum  dönemleri  içinde  insanlığın  yönetim  arayışlarına  bakıldığında ;

MÖ. 2000      1000   kapsamında  arkaik  dönem toplumlarının  kurallar arayışına  Sümer  tabletleri  ve  daha  sonraları da   Hamurabi  Kanunları   örnek  olabilir.

MÖ.  1000. …..  0  ( Milat)  denk  gelen  örneklere de  Solon  yasaları ,  Efletun un  Devlet  yönetimi  konusunda ki  görüşler, Likurg ‘ün  bir  şekilde  kuvvetler  ayrımı  tanımlaması, ayrıca   Roma’da,  Çiçero,  Seneka, Polybıus un  için  ön  görüleri  sistem  arayışlarına  ait     diğer  örneklerdir…

Süreç  Milat  ve  sonrası  birinci  ve  ikinci  bin  yıllar  döneminde  türbülans  yapıları  içinde   ivme  kazanarak  sürmüştür  Gene    sosyal  düzen  arayışı  konusunda   MS.  Birinci bin  yıl  döneminde  Nizammülk’ün   Siyasetnamesi  bir örnektir…Daha  sonraları   İb ni Haldun un   Mukaddimesi de  bir diğer  sosyal  ve politik düzen  arayışına örnektir….

Batı  toplumunda  Makyavel  farklı bir  biçimde  Prens  adlı  kitabıyla  yönetim modelleri  önermiştir… Thomas  More  ise  Uyopya  adlı eseriyle  ideal  bir dünya  ve  düzeni  örneği  getirmeye  çalışmıştır…

Konunun  öznesi  Demokrasi  olup,  ilk  çağ Yunan  düşünürlerinin  patrisyenler  için   ön  gördüğü demokrasi  tanımının  ötesinde  gerek  siyasi  liberalizm  ve  gerekse  liberal  ekonominin  çarpanı  olarak   siyaset  denkleminde  yer  alması   ancak  17 yy. itibaren  oluşmaya  başlamıştır…

17 yy.  İngiltere sinde  süre gelen  karışıklıklara  karşı  dönem  düşünürlerinden Hobbes  yönetimin  mutlak  mutlakıyetle  sağlanabileceğini  savunurken, bundan yarım asır  sonra   bir  diğer  İngiliz  düşünürü  olan  Locke,  bireysel hakları  ve özgürlüğünü  ele  alan  görüş  ile  siyasi  liberalizmin  ilk  işaret  fişeğini ateşlemiştir…Bu süreçte  sömürgeleşmenin  ivme  kazandığı  emperyalist   ortamda  Adam Smith  de  , liberal  ekonominin  bir diğer  işaret  fişeğini  ateşlemiştir…

Batı  toplumu   yapısında  Taç  ve Kılıcın  karşısına  siyasi  liberal  değerler  ile  liberal ekonominin  çarpanı  olan demokrasinin   temelleri bu  süreç  içinde  atılmıştır…

Locke  un  siyasi  liberal  değerlere  başlangıç  sayılacak  olan  görüşü,  Montesquıeu, Voltaire  ve Rousseau  tarafından  temel hak ve  özgürlüklere  taşınarak,   demokrasi   değerlerini ,  toplumların evrensel değerleri olacak  şekilde    yaygınlaşmasına neden  olunmuştur…

İkinci  binyılın  son asrında , özellikle  küresel  boyutta  Taç  ve Kılıcın   hükümranlığı,   siyasal  liberalizm ile  liberal  değerlerin  savunucusu  olan  sosyal sınıfa  geçmiştir. Ticaret  ve  sanayii   üzerinden gelişen  bu  ekonomik  model giderek  sosyal  sınıf  farklarına neden  olmuş , bu da  Marksist  anlatımla  sınıf  çatışmalarını ikinci bin yılın  son   asrında yüzeye çıkartmıştır…

Süreç bütünü  içinde ele  alındığında  ikinci  bin yılın  son  yıllarında  Marksist  görüşün savunulduğu  Sovyetler  Birliğinin  dağılmasıyla siyasi  yönden   küresel yapı  farklılaşırken  siyasi  liberalizm  ve  liberal  ekonomi  değerleri  rakipsiz  olarak  öne  çıkmıştır…

Birleşmiş  Milletler 6/ 8  Eylül  2000   tarihli   Binyıl  Bildirgesiyle   21 yy.  hedefleri  bağlamında ; - ulus devlet ve demokrasi

Üçüncü  bin  yıla  girme  sürecinde  ulus  devletler  için  amaç  olarak  asırlarca  birçok  türbülansın  içinden  geçerek  gelen demokrasi değerleri  bu  defa  TAÇ  ve KILICIN  yerine  geçmiş  olan  bir  FİNANS     ELİTLERİNİN    örtülü mutlakıyetiyle  karşılaşır  olmuştur…

Tarihi  diyalektik  açısından   bakıldığında  ticaret  ve  sanayi toplumunun  içinden  çıkan  bu  elit  zümre, finans  yönünden üstünlük  sağlayarak, küresel sermayenin  % 60  ++  kontrol eden  bir  sınıf  üstü  tabaka   görünümüne   gelmiştir….Bu  zümre  sahip  olduğu  finans  gücünün  devamı  içim  her  ülkede  DEVLET  YAPISININ  gerektiğinde  müdahaleci  ve  kamu  yararına  olabilecek  uygulamalarına  karşı, merkezi  ve  gerektiğinde  koruyucu  bir  devlet  yapısının  oluşmasına da  karşıdır.. Bu karşıtlık ,  MENSUBU OLDUKLARI  içinde  bulundukları  ülkeleri için de  geçerlidir…

Üçüncü bin  yılın  başından  itibaren  süre gelen  yerel ve  bölgesel  çatışmaların  arka  plan  kurgulayıcılarının  varlığı  bu  bağlamda değerlendirilmelidir… 

Küresel ölçekte  etkin  olan  bu  seçkinlerin genellikle  ortak  yönleri   aynı  çizgiden  geldiklerini  göstermektedir..  Küresel  üst  akıl  olarak da  nitelenebilecek  bu seçkinlerin  yansımalarına  bakıldığında   ortak  bağlantı  noktaları  da  dikkate  çarpmaktadır..

Üst  akıl   öncelikle  eğitim  ile  bağlantılıdır. Bu yönden  1900 yılından  bu  yana  Yahudilerin  kontrolündeki  ABD  ve İNG. Üniversiteleri ….(  Harward, Princeton , Yale, Stanford,  California, Masachusett İnstitute of  Tecnolology, Colombia,Chicago,Cambrige,Oxford..) 

FED   hakim  olan  aileler ( Yahudi  kökenli )  :   (Rochefeller , Rothschild, Goldman, Lehman, Kahn, Warburg, Moses, Lazard.)…

Medya  yapılanmasında kiler..( Yahudi  ko,ntrolunda )..   (   CBS , abc  ,  CNN , The New York Times, The  Washington  Post , Huffpost,    the  guardian,  The  Economist,   BBC ,  VOX, BuzzFeed, Fox  News Channel, Wall Street Journal , Sun ,  Tımes  )…  oldukları  açıkça  görülmektedir…

Küresel  bakış  içinde ; üst  düzey  eğitim   ile etkin  kadrolar  oluşturabilme, FED  ve  diğer   kanallar  üzerinden gene   küresel düzeyde   finans   hakimiyetine  sahip  olma,  ayrıca  merkezi  bağlantılı  bir  medya sistemi  ile  de   küresel, bölgesel  ve yerel  olarak   gereken   durumlarda   ALGI  STRATEJİLERİYLE   toplumları etkileyebilme   gücü,  bu seçkinler  için bir  örtülü  hakimiyet  unsuru  olarak  ortaya  çıkma  imkanı   sağlamıştır….

Bu  kadar  kapsamlı  bir  stratejik  genişlik  içinde   özellikle  ABD   yönetim  kadrolarında küresel  aklın   operasyonel  gücüne  bağlı   örgütlere dikkat edildiğinde    PSİKOLOJİK  HAREKAT  VE  KONTROLLU  KAOS   oluşturabilme  konusunda  etkili  olan   örgütler de  şu  şekilde  görülmektedir :   (  300  ler  KOMİTESİ, CONSİL OF FOREİN RELATİON, THE TRİLATERAL  COMMİSSİON,  BİLDERBERG GRUP , ROYAL İNSTİTUTE FOR İNTERNATIONAL  AFFAİR  “ RIIA”  TAVİSTOCK, ROMA KULÜBÜ, İNSAN KAYNAKLARI ARAŞTIRMA  OFİSİ “ HUMRRO”..)    

MS.  Birinci  bin  yıl  içinde  semavi dinlerin  güçlenerek etkinlik  kazanmaları,  kavimlerin  göç  olayları  ile  coğrafyanın  muhtelif  yerlerinde  Taç  ve Kılıç ile Ruhban  destekli  hakimiyet  alanlarının giderek  yer  almakta  oldukları  görülür…

İkinci  bin  yıl   ise, ilk  asrından  itibaren  Haçlı Seferlerinin   kanlı bir  başlangıcı  ile  görüntüye  gelmektedir.…Bin  yıllık   üst  üste  gelen  kanlı  asırlardan donra   ikinci  bin  yılın  son  asrı   gerek  Birinci  ve  gerekse   İkinci  Dünya  Savaşlarıyla  en kanlı  dönemlerini  yaşamıştır…

İkinci  Dünya  savaşı  sonrası  Yalta  ve Potsdam   Anlaşmasıyla  iki  kutuplu  bir  dünya  yapısına  oturtulan  ve  Birleşmiş Milletler  Teşkilatını   yeniden  düzenleyen  siyasi anlayış  barış korumak  amacıyla  küresel  bir  görüş  ve  düşünce  birliğine  gitmiştir…

Süreç  soğuk  savaş dönemi  olarak   devam etmiş   ancak 1991  Sovyetlerin  dağılması sonucu   tek güç  olarak  ABD  dünya sahnesinde  öne  çıkmıştır…

ABD  etkin  gücü  üzerinden  TEK  KUTUPLU DÜNYA anlayışının  ortaya  çıkmış  olması   ve   bu yapı  içinden  de  giderek   FİNANSIN  mutlak  kontrol edeceği  yeni  bir    dünya düzeni  anlayışı ,  Francis   Fukuyama nın   TARİHİN  SONU  tezi  ile  tanımlanmak  istenilmiştir. Bu  anlayışa   göre,   ULUS DEVLETLERİN   yavaş  yavaş  tasfiyesi ile  küresel  hakimiyetin  süreç  içinde  mutlak  gücü eline  geçirmiş  olan  ELİT  sınıfın sahada   hakimiyetinin  oluşturulacağı  anlamında  görülmüştür..

Ancak  küresel  denklemde   Çin  Faktörünün  coğrafya da etkin  olmaya    başlaması, diğer  yönden   Avrupa Birliğinin  Maastricht  Antlaşması  sürecinde  milenyum  başında  ( ÜÇÜNCÜ  BİN YIL )  EURO  para  birimiyle   kendi   finansal rezerv  alanlarını  oluşturması, süreç  içinde ayrıca   Çin  merkezli Yuan  yeya  bir  başka  küresel  rezerv  para  biriminin  dolar  karşısında    sahasını  oluşturması   yeni  bir   küresel  sayfa  açmıştır..…

ABD  açısından  bünyesinde  hakim  konumda  bulunan  SEÇKİNLERİN  küresel  düzeyde ekonomik  ve politik  baskı  unsurunun  rezerv  konumunda ki dolar olduğu  açıktır…Ancak  üçüncü  bin yılın   başlarından  itibaren   rezerv  konumda ki doların   zaman  içinde  YERİNİ  BAŞKA REZERV PARA  BİRİMİNİN  alması  ihtimali  küresel elitin  TEK  KUTUPLU  DÜNYA  hedeflerinin sonu anlamına da  gelmektedir…

Çok   Kutuplu  bir dünya  denklemi  ise  küresel  aklın hesaplarını  bozduğundan  üçüncü  bin  yıla  girme sürecinde  ve  halen  küresel  ölçekte  olmasa  bile  bölgesel  ve yerel  çatışmalara  destek    verilerek ,  yaratılacak  ekonomik yıkım  ve   daralmalar üzerinden   doların  Pazar  paylarının  devamlılığı sağlanmış  olabilecektir…  üçüncü  Milenyum un   2019 yılında  Covid   salgını  olarak  ülkelerin  en az  iki sene  kapalı  bırakılan  ekonomik  yapıları  sonucu  iflaslar  ve   batan  ekonomiler  ihtiyaç  duydukları  finansal  desteği  Marshall   yardımına  benzeri bir  durumla  karşılaştıkları da  bir  gerçektir…

Üçüncü  bin  yılın 2023   yılında  Türkiye  Cumhuriyetin   100  yılını   kutlarken   süregelen küresel  bölgesel  ve  yerel  fırtınaların  jeopolitik  olarak  tam  merkezindedir… Çok  kutuplu  dünya dengesinde   doğu dan  batıya,  kuzeyden  güneye  ana  jeostratejik  eksen   Anadolu   Topraklarında kesişmektedir…

Küresel  hesapları  olanların    Anadolu  coğrafyasında ki emelleri de  çok  iyi  bilinmektedir…Bu  süreçte,  birilerinin küresel ölçekte  bir savaş  çıkartmasına engel  olan  denge unsuru da  Ankara, Moskova  güvene  dayalı  politikalarını   devamıdır…

Jeopolitik  öğretilerin   bir  disiplin  haline  geldiği  dönemlerden  itibaren  devlet  mantığında  politika  üreten  bütün  ülkeler  coğrafya da  kendi  jeopolitik  derinliklerini  oluşturmaya  çalışmışlardır..

  • Özellikle  Britanya  imparatorluğu  küresel  bakış  açısıyla    jeopolitik ve  jeostratejik  öngörüleriyle  coğrafyada  hakimiyetini oluşturan   önemli  bir  örnektir….Deniz  hakimiyeti  üzerinden  geliştirmiş  olduğu stratejiler  ile  bütün deniz yollarını  ve  geçitleri  kontrol ederek  sömürgeleriyle  ticaret  bağlantılarını  korumuş , okyanuslar  ve  denizler  üzerinden akış   sağlayan  bir stratejik derinlik  oluşturmuştur…Denizlelere  hakim  olmak  stratejik derinliğinde  önemlidir…
  • Fransa  özellikle  Afrika  karasında  ve  kısmen  Viyetnam da  olduğu  gibi   deniz  sahalarında  hakimiyetine  stratejik  derilik   oluşturmuştur….Özellikle  Fransa  Afrika’sı,   bu  ülke  için  çok  önemli ve  hayatidir..  
  • Almanya nın  stratejik  derinliği ulusal birliğini  ancak 1871  kurabilmiş  olmasından  ötürü  emperyalizmin  sömürgeci  ve   paylaşımcı  stratejilerinde  oldukça gerilerde  kalmasına neden  olmuştur…Bir  bağlamda  Kutsal  Roma  Germen   İmparatorluğu  geleneğinden   yararlanarak   İspanya  üzerinden  Latin   Ülkeleri  üzerinde   coğrafi bir  siyasal  derinlik  oluşturmaya  çalışmıştır. Afrika ülkeleri  üzerinde ki  arayışları  ise  yetersiz  kalmıştır..  Üçüncü  Reich  döneminin  hedefleri   içinde Avrupa’nın  tümünden , Urallara  kadar  uzanan bir  hedefi hakimiyetine  almayı  amaçlamışsa da  sonucu  Almanya için  tam  bir  felaket  ile  bitmiştir… 
  • Rusya  ise, çarlık  döneminden  itibaren  yayılmacı  politikalarını  Uralların  doğusuna  Sibirya ya  ve  Büyük  Okyanus  kıyılarına  kadar  uzanan  bir  stratejik  derinlik  alanı  oluşturmuştur… 1945  İkinci  Dünya savaşı bitimi nde,  Yalta  paylaşımı  ile  doğu  Avrupa  üzerinde  batıya  karşı  bir derinlik   sağlamışsa da  1991  Sovyetler   Birliğinin  dağılmasıyla  bu  stratejik  derinliği   kaybetmiştir..   
  • Japonya  20 yy.  başlarından  itibaren  Sanayileşmiş  bir  ülke  olarak  stratejik  derinliğini  TANAKA  PLANINDA     ifade  edildiği  üzere  ülkenin  güneyinde  Endonezya  adaları   ve    “Filipinler  coğrafyasına kadar  uzanan bir  bölge  yanında,  Batısında  da  Mançurya’dan  Sibirya’nın  kuzeyine kadar  uzanan geniş   bir hedef alanı  olarak  belirtildiği  görülmektedir…Pasifik  istikametinde ki  adalar  zincirine de ki  yayılma  hedefleri  ve  işgal  yoluyla elde ettiği  diğer  coğrafi   kazanımları  İkinci Dünya  Savaşı  mağlubiyetiyle  elinden çıkmıştır..
  • Çin  açısından  stratejik  derinlik  bu  ülkenin  öncelikle   bölgesindeki  hakimiyet  alanlarını  genişletmesiyle  görülür. Kuzeyde Mançurya  bölgesi   ile  batısında  Doğu  Türkistan  ve 

Tibet’i  hakimiyetine  alarak coğrafi  bölgesini  genişletmiştir…Mao döneminde  Sovyetlerin  işgal  ettiğini  iddia ettiği  1,5 milyon km2  toprağın  iadesi   konusundaki  talebi  bu  iki ülkeyi 1979  tarihinde  karşı  karşıya getirmiştir…Küresel  konjoktür  güncel  durumu  itibariyle  ABD ye  karşı  ortak  bir politikada  birleştirmiş olduğundan   konu  şimdilik  politik  bir  mevzu olarak  görülmemektedir.. Ancak  Çin  stratejik derinliği  itibariyle politik  hedefleri içinde   bu  konuyu   uygun  zamanda  güncelleyebilecektir.. Diğer  yönden Çin  açısından  en  önemli stratejik derinlik   OBOR  üzerinden Pekin Londra  hattı  bağlantısını  kurmak   Ak Deniz deki  liman  bağlantılarını  arttırmak, Gerek   Hint  Okyanusu  ve gerekse   Ak Deniz de  bayrak  gösterecek  durumu  sağlamak  ve Afrika kıtasındaki  bağlantılarını  da  attırmak  olarak görülebilecektir…  Ayrıca  hem kara  hem de  deniz  hakimiyeti  konusunda   sahada  yer  alarak  ,coğrafyanın  farklı  bölgelerinde      stratejik  derinlik  arayışı  içinde  görülebilir…Ayrıca  Çin’in  hem  karada  hem  denizde  hem de  hava  ve  uzayda ABD  paralelinde stratejik  derinlik  arayışına  girmesi de sürpriz  olmaz…Bu da  her iki  ülkenin  çatışma noktasına  gelecek  olan stratejik  derinlik  kalanlarının  sorunlarını,  küresel  ve  bölgesel  ölçekte  arttırabilir..

  • Özellikle  ABD in küresel  güç  unsuru  olarak  coğrafyada ki  hakimiyet  alanlarına  bakıldığında ise   jeopolitiğin    deniz  hakimiyeti  yanında  kara  hakimiyeti  ve   Hava hakimiyeti  prensiplerinin hatta  uzay  hakimiyeti   parametresinin de   dahil  edildiği , küresel  ölçekte  bir stratejik derinlik  oluşturmuş  olduğu  görülmektedir…Aktif  olarak  bu  hakimiyet  alanlarındaki , “  MERKEZ KOMUTANLIĞI,  AVRUPA  KOMUTANLIĞI, HİNT- PASİFİK  KOMUTANLIĞI, KUZEY  KOMUTANLIĞI, GÜNEY KOMUTANLIĞI   YANINDA  İŞLEVSEL  KOMUTANLIKLAR  OLAN  ÖZEL  OPERASYONLAR  KOMUTANLIĞI,  STRATEJİK KOMUTANLIĞI, ULAŞTIRMA  KOMUTANLIĞI, UZAY  KOMUTANLIĞI “ olmaktadır…Bu  stratejik  derinlik  yapılamasıyla da    coğrafi  bölgeler  üzerinden  küresel  kontrolü sağlamayı  amaçlamıştır…Çok  kutuplu  dünya sürecine  göre  ABD in  bu  yapılanmaları  dikkate  alındığında, özellikle  hava  ve  denizde  hakim  olduğu  alanlardaki   etkinliğinin giderek   Çin  rekabeti  ile  birçok  alanda  karşı  karşıya  geleceği  açıktır…ABD  küresel  ölçekte stratejik  derinliğini   oluştururken  özellikle  deniz  hakimiyeti  konusunda ki  ulaşım  yol  ve  geçitlerini  bi  şekilde  İngiltere ile  paylaşmış  durumdadır…
  • İsrail’in  stratejik  derinliği  ise, dini  inanış  ve  öğretileri  yanında  Siyonist  ideolojinin  politik  hedefleri  ile  birlikte  Ortadoğu  bölgesinde  hakmiyet  alanı  oluşturmayı  amaçlamatadır…Bu  bağlamda,    ODET YINON un milenyum sürecinde    ön  gördüğü  şekilde  bölgesindeki  ve  çevresindeki  devletlerin  bölünerek  İsrail in  politik  hedefi  olan ve BOP  projesinde  belirtilen  şekilde  de  yeni  dünya düzenine  göre coğrafi  hudutların  değiştirilmesi hedefidir….İsrail in   asıl  stratejik  derinliği  ABD  bulunan  güçlü  İsrail  bağlantılı Siyonist  kadrolar  ve  onların  denetiminde ki  finans  ve  küresel  boyutta algı  oluşturma  imkanına sahip  stratejik  düzeydeki  kitle  haberleşme  araçları  ve  imkanlarıdır..
  • Türkiye  açısından  stratejik derinlik  ise  coğrafyanın  tanımı  içinde  olduğu  gibi Türk Dünyasının da  süreç  içinde  aynı stratejik derinlik içinde  yerini almasıyla  bağlantılıdır.  Türkiye’nin  siyasal varlığı , küresel  oyun kurucuların , kendi  stratejik  derinlikleri  üzerinden  bölgede  Türkiye’nin  çıkarlarına  karşı  olumsuz  etki  yapmalarının  önlenmesiyle    bağlantılıdır. Bu süreçte  Türkiye  kendi  stratejik  derinliğini  Batıda  Macaristan  ve balkanlar  üzerinden  oluşturarak  doğuda da   Bütün  Türk Devletlerini de  içine alacak  şekilde   bir  stratejik derinlik   sağlamalıdır… Diğer  yönden  Kuzeyde  Moskova  Ankara  eksenini  tam  bir güvenlik  hattı   olarak   güncelleyerek,  küresel  boyutta  çok  kutuplu bir stratejik  denklem  yapısında  bütün  ülkelerle  istikrarlı  bir  diplomasiyi siyasi, ekonomik  ve  kültürel  boyutlara taşıyarak   ve küresel   siyasetini   barışı  koruyarak sürdürmelidir..

İkinci  bin  yıl   Haçlı  seferleriyle ,    Üçüncü  bin yıla  giriş ise 11 Eylül  2001  olayının  dehşetiyle  başlamış,  süreç   konuyu 7  Ekim  2001  Afganistan  ve daha sonra da 19  Mart  2003  Irak’ın işgali ile  devam  ettirmiştir….Orta doğu  bölgesindeki  olaylarda ,   birileri,  üçüncü  bin yıla,  İkinci   bin yılın  başlarında ki  haçlı seferlerini  çağrıştırır  şekilde,  mesaj  vermiştir… Birleşmiş  Milletlerin  üçüncü bin  yıl için  temennilerini  yansıtan 6 / 8 Eylül 2000 tarihli beyannamesi  ise   çöpe   atılmış,    küresel  elitin  çıkarları   ulus   devletlerin  çıkarlarının  üstünde  tanımlanmıştır..Kısaca,  yeni bin yıl  için  kötü bir  tarihi  başlangıç  olmuştur..

Süreç  sonuç  itibariyle  küresel  düzeyde   ULUS  DEVLETLER  ile   KÜRESEL  ELİTİN ÇIKARININ  savaşı  durumuna  gelmiştir…Sahada  savaşan  ordular  sadece  büyük oyunun  bir  görüntüsüdür… Esas olan  finansal  rezerv  paranın  gücünün  kayıp  olması  durumunda  hangi  elit  zümrenin gerçek anlamda  gücünü  kaybedeceği  anlamındadır….

Uluslar  ;  kendi  varlıklarını  korumanın  savaşını  verirlerken, bu savaş alanının   yerini,  zamanını, aktörlerini ; kendilerinin  sahada  nasıl  kullanıldıklarını  ve  bu  bağlamda  da  oyun  kurucu  olan    küresel elitin varlığını      anladıkları   zaman,   oyun  kuranların  oyunları  bozulacaktır…

Siyasi liberalizm  ve liberal  ekonomi   demokrasi  sürecinde    uluslar  için  bir   AMAÇ  OLURKEN       küreselciler   için  örtülü    bir  MÜDAHALE   ARACI    olmamalıdır…    29   EKİM  2023

                                                                                                                     ERGUN  ÖZGEN

Birleşmiş  Milletler 6/ 8  Eylül  2000   tarihli   Binyıl  Bildirgesiyle   21 yy.  hedefleri  bağlamında ; - Screenshot 2020 03 19 ergun ozgen pictures in turkish forum — Yandex 2 million results found

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir