Sayın Muatafa Ataç Beyin 17.10.2023 tarihli yazısına katılıyor, özellikle „artık Siyasi Parti değil, sadece ADAY’A bakacağım oy vermek için!„ sözünü kutluyorum.
ABD yönetimindeki Batı ülkeleri DEMOKRASÍ altında sadece „çok partili ve seçimli“ ülkeleri anlarlar. Bu ülkelerde tek parti rejimini ve onunla yönetilen devletleri övmek, „gizli yöntemlerle“ yasaklanmıştır.
Halbuki son yüzyıldaki gelişmelere bakınca görürüz ki, genelde „tek parti“ yönetimleri, ülkelerin kalkınmasında çok başarılı olmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti Batı devletlerinin işgalinden „harap ve bitap“ halde, kurtulmuş, Atatürk’ün tek parti rejimi altında kendi halkının beslenme, giyinme, barınma, eğitim sorunlarını çözüp kendi uçak sanayiini, bile kurmuştur. Türkiye’nin çökmesi, 1946 da, ABD baskısı altında çok partili rejime geçmesiyle başlamıştır. (23 Şubat 1945 Ankara Anlaşması)
Rusya 1917 de Çarlığı yıktıktan sonra tek parti yönetimiyle hızla kalkınmış ve atom bombası yanında, uzaya ilk insanı (Yuri Gagarin) göndermeyi başarmıştır.
Kızıl Çin de 1949 da, Japon işgalinden perişan bir halde kurtulup, tek parti yönetimiyle kalkınmış, atom bombası yanında Ay‘ın arka yüzüne uzay aracı göndermeyi ve dünyanın en güçlü ekonomisini kurmayı başarmıştır.
„Çok partili“ yönetim, demokrasinin gerçekleşmesi için tek yol değildir; aksine emperyalist ABD’nin, sömürgelikten kurtulan ülkeleri yönetmek için kullandığı en elverişli „modern işgal“ yöntemidir.
Yeni bir Anayasa hakkında fikir üretenlerin, öncelikle Çin Anayasası ve seçim sistemini okumalarını önemle tavsiye ederim. Türkiye’nin 20 misli, farklı etnik halklardan oluşan 1,5 Milyar nüfuslu bir ülkenin kaos olmadan başarıyla yönetilmesinden öğrenilecek çok şey var.
Bir yanıt yazın