MARX’TA PARA (21)

          Böylece Orta-Çağ ‘profesyonel faizcisi’nin tüccarla çatışması gibi, sanayi kapitalisti de finansçı kapitalistle çatışacaktır: “Kendisi için biriktirdiği para” (1), tüm sermaye biçimlerine uygulanabilen [A -A’] şemasında, bu kez artı-değer, ‘faiz’ olarak sermayeye dönüşmektedir.

          Finans kapitalin, eski ve yeni, bu çifte yönlülüğünü kredinin incelenmesinde de buluyoruz; para çözümlemesindeki aynı yöntemsel sorun, tersine çevrilmiş bir biçimde de olsa, aynı sonucu vermektedir.

          Gerçekten de, Marx kapitalizmde paranın rolünü çözümlemeden önce paranın genel kuramını kurmaya yönelmişti: kapitalist üretim biçiminin ele alınışında, bir yandan üretim dolanım tarafından kuşatılmış ve öte yandan üretim süreçleri aşamalarından biri olarak dolanımla bütünleşmiştir (2).

          Tersine, bu kez ‘modern kredi sistemi’ni, özgül yapılar, kağıt paralar, finansal pazarlar vb  yoluyla kapitalist üretim biçimine en uygun sistem olarak ele alacaktır. Oysa, “varlığı mallar ve paranın dolanımına tartışılmaz bir biçimde bağlı olmasından başka bir koşul gerektirmeyen” (3) faiz getiren sermaye ticari üretim kadar eskidir.

          Marx, ‘ticari sermaye’den ‘kapitalizm öncesi notlar’ında sözetmektedir (4), ancak, bir başka yerde ‘tarihsel ortaya çıkış’ından (5) sözettikten sonra…

          Modern kapitalizme özgü kredi sisteminin işleyişi üzerine ise sadece genel kuramsal belirlemeler yapmaktadır.

          Her iki durumda izlenen yöntem aynı ikili karakteri taşımaktadır. Çünkü  para ve kredinin ilkel biçimleri onların kapitalist üretim biçimindeki işlevlerinden ayrı tutulmuşlardır.

Ancak ‘parasal sistem’ kapitalist üretim biçimini incelemeye hazırlık çözümlemesi gibi ele alınırken, ‘kredi sistemi’ ancak üretim biçimi içinde  ele alınmaktadır.

Marx’ın aynı yöntemsel soruna ikili bir çözüm önerdiğini görüyoruz; ancak yanıtın ögelerini tersine çevrilmiş bir düzende incelemektedir; çünkü parasal sistemin ilkel biçimleri para kuramı içinde ele alınırken, kredi sistemi, kredi kuramının nesnesi olarak, faiz getiren sermayenin gelişkin biçimi olmaktadır.

          Bu tersyüz etme, kredinin işlevinin, kapitalist üretim biçimi içinde sadece ticari sermayenin modern biçimi olarak anlaşılmadığını göstermek içindir.

          Gerçekten de, ticari sermaye kapitalist üretim biçimiyle bütünleşerek “sanayi sermayesi ögesi olmaktan başka bir işlev görmeyecektir’ (6). Ki sanayi sermayesinin dolanımı incelenirken bu konuya değinilmişti.

          “Modern kredi sistemi”, kapitalist yeniden-üretiminin finansmanıyla ilişkilendirilmedikçe bir anlamı olmayacak, yeni bir üretim biçiminin ilkel bir ögesi konumuna düşecektir. Yani finansal sermayenin önceki biçimleri, kapitalist üretim biçimi içinde, kredinin kuramsal incelenmesinin sadece hareket noktası olabileceklerdir.

Ne var ki, faiz getiren sermayenin eski biçimlerinin  incelenmesiyle başlamak olanaklı olmadığı gibi kapitalist üretimle başlamak da mümkün olmayacaktır, çünkü;

          “meta para ve para biçimlerinden tümdengelim yoluyla elde edilecek olanlar, genelleştirilerek ticari ve finansal sermayenin kapitalist üretim biçiminin özgül biçimleri oldukları sonucuna varmak, zorunlu olarak, -ana temeli meta yani para dolanımı olan- üretimin kendi süreçlerinin sonucu olan biçimler oldukları anlamına gelecektir” (7).

          Bu da, tüm meta üretimini kapitalist üretimle karıştırmak demek olacaktır (8).

          O nedenle, ‘kredi sistemi’nin, üretimin finansmanının basit bir teknik olmayan yapılarını incelemek; finansal sermayenin, tüm sistemin ticari temeli, yani ‘parasal temeli’ olmasını koruyarak, özgün biçim olarak işlediği kapitalistik koşulların nasıl olduğuna bakmak gerekmektedir.

          Bu temelin korunması demek, öncelikle faiz getiren paranın varlığını sürdürmesi ve modern kredi sisteminde ise ‘riba’ (*) (usure) pratiğine devam etmesi demektir.

          “Faiz-riba sadece olduğu gibi varlığını sürdürmemekte, dahası gelişmiş kapitalist ülke halklarında engellenmesine yönelik daha önceki yasal sınırlamalardan kurtularak özgürlügüne kavuşmaktadır. Faiz getiren sermaye, kapitalist üretim biçimi içinde, kişi ve sınıfların borçlarını ödememe ya da ödeyememelerine karşın faizci sermaye biçimini korumaktadır.

          (Sürecek)

(1) Ibid., p. 258.

(2) Ibid., tome I, p. 337.

(3) Ibid ., p. 334

(4) Ibid., tome Il, chap. 36.

(5) Ibid., tome I, chap. 20.

(6) Ibid., p. 336

(7) lbid., p. 332

(8) Ibid ., p. 333

(*) Faiz ile riba arasında bir ayırım yapmak gereği duymuyoruz. Çünkü eğer ayırıcı olarak boyut sözkonusu ise, kapitalizmde faizlerin kapitalizm-öncesi ribayı da geçen boyutlara ulaştığı somut gerçekliktir.

          Böylece Orta-Çağ ‘profesyonel faizcisi’nin tüccarla çatışması gibi, sanayi kapitalisti de finansçı kapitalistle çatışacaktır: “Kendisi için biriktirdiği para” (1), tüm sermaye biçimlerine uygulanabilen  şemasında, bu kez artı-değer, ‘faiz’ olarak sermayeye dönüşmektedir. - MARXTA PARA faiz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir