SADAKA

Bir dakika durup düşünün, ne kadar aşağılayıcı bir durum içindeyiz bu günlerde. Emekli vatandaşların emekli maaşlarına 3 liramı verelim yoksa 5 liramı verelim konusu, bütün medya kuruluşlarının gündem maddesi haline geldi. Ömrünüzün en verimli çağında okuyup , işe giriyorsunuz. Senelerce aldığınız ücretten, daha para elinize geçmeden vergi kesiliyor sonra, maaşınıza kavuşursunuz. Gün geliyor, verdiğiniz vergiler dışında sağlık ve diğerleri için ödediğiniz primler gün sayısına ulaştığında, emeklilik hakkına kavuşuyorsunuz. Birde bakıyorsunuz ki, emekli olmuşsunuz. Bütün verimli olduğunuz günler bitmiş, bir parkın bankında oturuyor bulursunuz kendinizi. Elinize maaşınızın bir yüzdesi geçmeye başlar. Bu miktarda sizin yaşamınızı idame ettirmeye yetmez. 

Alışagelmiş bir yaşam seviyesinden düşüş başlar. Nelerden feragat edersiniz bu durumda bilmemekle birlikte, önce giyim ve sosyal çevrenizden elinizi ve eteğinizi çekmeye başlarsınız. Sosyalleşme azaldığı müddetçe konuşma yeteneğinize bağlı, duyma yeteneğinizde zayıflamaya başlar. Duyma zayıflığını kapatmak için kulaklara takılan duyma aygıtı almak mecburiyetinde kalırsınız. Devlet ise burada bigane kalır. Siz ise mevcut çevrenizden, dostlarınızdan kopmaya başlarsınız. 

Ülkede bir de ENFLASYON gibi bir hastalık ciddi boyutlara ulaşmışsa, siz yaşamınızı aynı seviyede tutmak için, başka konularda fedakarlığı düşünmeye başlarsınız. Hani tekrar işe başlayım da aradaki farkı kapatayım deseniz , yaş ileride olduğu için işe girme şansınız yok denecek kadar azdır. Kimi zaman semt pazarlarında limon satan, orta yaşlı, giyimi bakımından Pazar esnafına benzemeyen insanlar vardır ya , işte onlar, ek gelir için pazarlarda yaşam mücadelesi veren insanlardır.  Hani sorsanız kendilerine, ya öğretmen emeklisi, veya bir sağlık elemanı emeklisi olabilirler. Kimileri ise bir taksinin şoförlüğünü yapıp, ek gelir sağlama peşinde olurlar. 

Bilirsiniz birçok gelişmiş ülkelerde emekli olan insanlar ek gelir için koşmazlar, ellerinde valizleri, çalıştıkları müddetçe gezemedikleri, göremedikleri yerlere gidip , ömürlerinin kalan bölümünde keyif ile seyahat ederler. Bizim emekli vatandaşlarımız ise yaşam mücadelesi verip, ayakta kalmak için azami gayret sarf ederler. Yabancı ülke emeklileri ne sağlıklarından endişe ederler, nede ülkelerinde oluşan enflasyon onları ilgilendirmez. Çünkü onların ülkelerinde olabilecek enflasyon değerleri o kadar düşük olur ki, halk ve bilhassa emekli insanlar bu değerlerden etkilenmez. 

Ülkemizdeki mevcut Devletin İstatistik Kurumu, memur ve emeklilerin, alacakları zamma endeks olacak diye, enflasyon değerinde önemli oynama yapması, başka ülkelerde var mıdır, bilmiyorum.  Ancak kendi halkına yalan söyleyen bir kurumun, gelişmiş bir başka ülkede olabileceğine inanmamaktayım. İnsanları fakirleştirip, 3-5 liraya muhtaç kılan bir sisteme, hala şahsi menfaatleri için olumlu bakmaya çalışanların olması, ülkemde cehaletin hangi boyutta olduğunu anlatmakta. 

Rahmetle andığım Aziz Nesin ustanın söylediği sözler, bu gün gibi hala kulaklarımda,  ‘Türkiye’de yaşayan halkın %70 aptaldır, ne söylesen inanır.’ O günden sonra %70 değerinde bir değişim oldu mu bilmiyorum, ancak aldatıldığını bile bile aynı zihniyete inanların değerlerinde bir değişiklik olmadı. 

Ne kadar aşağılayıcı bir durum, yaşam savaşı veren bir büyük vatandaş kitlesi var Türkiye de. Bakın devletin rakamını sizlerle paylaşayım. Türkiye’de kayıtlı 15.8 milyon emekli yaşamakta. Aslında yaşadıklarına inanmamaktayım. Her gün en ucuz yiyecek nereden temin edebileceğinin arayışında olan 15.8 milyon vatandaş var ülkemizde. 64 Milyon seçmen bulunan Türkiye’de, emekli vatandaşlar toplamda % 24.6 sini teşkil etmekte. Yani ülkemde yaşayan insanların dörtte biri emekli. 

Onlar, aylar boyunca muhtaç halde yaşamlarını sürdürürken, yönetim medya kanalı ile ‘emekliye ikramiye 5 bin liramı olsun, yoksa 7 bin liramı olsun?’ diye oyalayıp, seçmenin oylarını aldıktan sonra unutan bir hafızayı, lanetle anmaktayım. Tıpkı 3600 ek göstergede olduğu gibi. Bunca yıldır vergisini veren Emekli yurttaşın insanca yaşaması gerçeğinde, seçimdeki oy için peşkeş çekilmesini nasıl kabul edebilirsiniz? Bu insanlarla ekranlarda konuşan, hatta röportaj yapan medya kurumlarını da kınamaktayım. Sanki bir ulufe dağıtıyormuşçasına meydanlarda gezen yönetim, bir sonraki seçime kadar 15.8 milyonu unuturlar. Bu insanların üretim gücünü kullanıp, yaşamlarının geride kalan günlerinde, onlarla alay edermişçesine konuşmak, devletin bir aczi olduğuna inanmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir