YUNAN YAYILMACILIĞI

YUNAN YAYILMACILIĞI DURMADAN NORMALLEŞME, YAYILMACILIĞI TEŞVİK EDER.

Yunanistan, Türkiye ile dostluğun temelini teşkil eden Lozan Anlaşmasını defalarca ihlal etti, ediyor…
Adalar Denizi’nde kara sularını 3 milden 6 mile çıkardı, yetmedi, 6 milin üzerine çıkarmak için fırsat kolluyor. Hedefi 12 mile çıkarıp, Adalar Denizi’ni bir Yunan gölü haline getirmek…
Buna, paralel olarak, Adalar Denizi’nde hava sahasını kapatmaya çalışıyor….
Durup dururken FIR Hattı sorununu da yarattı…
Seville Üniversitesi’ne yaptırdığı uyduruk harita ile Türk kıta sahanlığını gasp etti. Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapsetmek ve denizlerdeki doğal kaynaklara el koymak istiyor. Kıta sahanlığımız içindeki Türk balıkçılara hedef gözeterek ateş açıyor…

Türkiye sınırları içindeki 18 adamıza asker çıkararak işgal etti, garnizon kurdu.
Adalar Denizi’nde askersizleştirme şartı ile devredilen birçok adayı askeri üslerle doldurdu.

Adalar Denizi’nde, egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmeyen ada, adacık ve kayalıkların Yunanistan’a ait olduğunu iddia ederek sahipleniyor…
Lozan Anlaşması ile korunan Batı Trakya’daki Türk azınlığının, kendini “Türk” olarak tanımlaması dahil, “Türk” kimliği ile örgütlenmesi, kendi müftüsünü seçmesi yasak.. Türk okullarının büyük çoğunluğu kapatıldı, mezarlıklar tahrip ediliyor, konut yapmaları, arazi almaları, işyeri açmaları binbir yöntemle engelleniyor. En temel insan hakları yok ediliyor. Açılan davalarda AİHM’in Türkler lehine verdiği kararlar uygulanmıyor..

KIBRIS VE LİBYA

Lozan Dengesinin teşmil edildiği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni İLHAK etmek için, 100 yıldır süren bir ENOSİS VE İŞGAL Harekatı başlattı. 1964’de adaya gizlice 20 bin Yunan askeri çıkardı, yüzlerce Türkü katlederek adayı kan gölüne çevirdi, 15 Temmuz 1974 ‘de kanlı ENOSİS DARBESİ yaptı. Baf’ta Andreas Papandreu hava üssü, Terazi’de deniz üssü kurdu, Rum yönetimi ile ORTAK ASKERİ DOKTRİN anlaşması imzalayarak, Kıbrıs’ı Yunan savunma alanına dahil etti. 20 binden fazla Yunan askerini ve komandosunu Güneyde konuşlandırdı.
Doğu Akdeniz ile hiçbir coğrafi bağlantısı olmamasına karşın, Rum yönetimi ile birlikte Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakları gasp etmek için çalışıyor, bu amaçla, İsrail, Mısır, ABD, Fransa ile ittifaklar kurdu, bölgede askeri tatbikatlar yapıyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayıp, tecrit etmeye çalışıyor.
Libya ile Türkiye’nin yaptığı kıta sahanlığı anlaşmasını yok etmek için baskı, tehdit, şantaj politikası izliyor. Meşru hükümet karşıtı güçlere destek veriyor.
Batı Trakya’yı ve askersizleştirme kapsamındaki adaları ABD üsleri ile doldurarak Türkiye’yi kuşattı. ABD ve Fransa’dan aşırı derecede saldırı silahı alıyor.

Türkiye’nin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlamasına bile karşı çıkıyor. Kutlama, mesajı gönderen ülkeleri ve kuruluşları protesto ediyor.
Kurtuluş Savaşımızda, işgal ettikleri Anadolu’da uğradıkları yenilgiyi “KÜÇÜK ASYA FELAKETİ” olarak niteliyor. 14 Eylül’ü sözde “KÜÇÜK ASYA SOYKIRIMI ANMA GÜNÜ”, 19 Mayıs’ı sözde “PONTUS SOYKIRIMINI ANMA GÜNÜ”, 24 Nisan’ı sözde “ ERMENİ SOYKIRIMINI ANMA GÜNÜ” ilan eden yasalar çıkardı ve her yıldönümünde Türkiye’ye karşı nefret kusuyor…
Başta ABD ve AB olmak üzere birçok ülkede, Türkiye aleyhine düşmanca propaganda yapıyor…Türkiye’nin AB üyeliğinin ilerleyişini engelleyerek isteklerini almak için şantaj yapıyor… Türkiye’ye silah ambargosu konması, F-16 satışlarının ve modern askeri teçhizatın satılmaması için yoğun çaba harcıyor.

ERDOĞAN’IN TEPKİSİ

Nitekim bunca düşmanlık yetmemiş gibi, Mayıs 2022’de ABD’ye yaptığı ziyareti bütünüyle Türkiye düşmanlığı üzerine bina eden Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ABD Senatosu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye ‘ye F-16 uçaklarının satılmamasını isteyince bardağı taşırdı.
24 Mayıs 2022’de buna sert tepki gösteren CB Erdoğan, “BENİM İÇİN ARTIK MİÇOTAKİS DİYE BİRİ YOK” diyerek şöyle konuştu:

– “ Biz bu yıl ORTAK STRATEJİK KONSEY toplantısı yapacaktık. ARTIK BENİM İÇİN MİÇOTAKİS DİYE BİRİSİ YOK. Kendisiyle böyle bir görüşmeyi yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak, şahsiyeti, onurlu, siyasetçiler ile yola gideriz. Bundan sonrasını Miçotakis kendi düşünsün. Kimlerle görüşecekse, kimlere nasıl üsler kurduracaksa, buyursun kurdursun. Biz bize yeteriz. F-16 konusunda da ABD herhalde Miçotakis ‘in ağzına bakarak karar vermeyecektir. Kötü siciliyle her iki ülkede de hala devam eden Türkiye karşıtı yaklaşımlar kabul edilemez…. “
CB Erdoğan ‘ın bu çok haklı tepkisinden sonra, yıllardır hiçbir sonuç üretmemesine karşın sürdürülen İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER kesildi. Planlanan YÜKSEK DÜZEYLİ İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI (YDİK) yapılmadı.

ARKASI GELMEDİ

Buna karşın Türk sondaj gemileri, Sevilla haritası dışında ve Doğu Akdeniz’de Türkiye-KKTC kıta sahanlığı içinde sondaj yapmadı. Sondajlar, Yunanistan ve AB’ın dayattığı şekilde Antalya Körfezi içinde kaldı. .
Türk hava kuvvetlerinin kıta sahanlığımız, hava sahamız ve uluslararası sular üzerinde yaptığı ve Yunanistan’ın itiraz ettiği tüm uçuşlar da durduruldu.
Ne ki 6 Şubat depremi ile birlikte herşey bir anda değişti.

Yunanistan’ın yukarıda anlattığım yayılmacı, saldırgan, düşmanca politikaları nedeniyle daha birkaç ay öncesine kadar kopmuş olan tüm diyalog, ABD ve AB’ın da devreye girmesiyle yoğun bir “DEPREM DİPLOMASİSi”ne evrildi.
Yunanistan işgal ettiği 18 adamızdan çekilmeden, askersizleştirme şartı ile kendisine verilen adalardaki askerleri geri çekmeden, egemenliği anlaşmalarla devredilmeyen ada, adacık ve kayalıklardaki işgaline son vermeden, kıta sahanlığımızdaki hak iddialarını ve Libya ile yaptığımız deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması aleyhindeki faaliyetlerini durdurmadan, Batı Trakya Türklerine yaptığı baskıları sonlandırmadan, bu yöndeki AİHM kararlarını uygulamadan, uyduruk Sevilla haritası dayatmasından vaz geçmeden, “DEPREM DİPLOMASİSİ “ diyerek gasp ettiği herşeyin üstüne oturmuş durumda.

Nitekim, “ Yunanistan’ın, Türkiye ile MEB ve kıta sahanlığı dışında hiçbir sorunu yok, bunun için de LAHEY ULUSLARARASI ADALET DİVANI’NA GİDELİM” diyorlar.
Çünkü bu mahkemenin, emperyalist ülkelerin isteği doğrultusunda, kendi lehine, siyasi bir karar vereceğinden çok emin.
Yunan yayılmacılığı, işgaller ve emrivakiler son bulmadan ilişkilerin normalleştirilmesi, aldıklarının yanına kalmasına ve yayılmacı politikasında daha fazla cesaretlenmesine neden olacaktır.
Bakalım bu uyduruk “DEPREM DİPLOMASİSİ” Kıbrıs’a nasıl yansıyacak?
Bu konuyu da yarın değerlendireceğim

SABAHATTİN İSMAİL -KKTC (KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ ) / TURKISHFORUM- ABDULLAH TÜRER YENER


Yazıları posta kutunda oku


“YUNAN YAYILMACILIĞI” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir