Uluslararası Para Fonu (IMF), teknik bir ekibin Eylül ayı sonunda Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıklamıştır: “IMF, Türk yetkililerden Fon’dan mali yardım talebinde bulunmayı düşündüklerine dair herhangi bir işaret almamıştır. Teknik bir ekip, 1V. Madde konsültasyonuna hazırlık amacıyla Türk yetkililerle görüşmelerde bulunmak üzere Eylül ayı sonunda Türkiye’ye rutin bir ziyaret gerçekleştirecektir. Bu ziyaret aynı zamanda son ekonomik gelişmeler, görünüm ve makro mali politikalar hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir fırsat olacaktır. IMF, Türk yetkililerden Fon’dan mali yardım talebinde bulunmayı düşündüklerine dair herhangi bir işaret almamıştır.” IMF Anlaşması’nın IV. maddesi, her yıl üyelerle ikili görüşmeler yapılmasını, bir ekibin üye ülkeyi ziyaret ederek, ekonomik ve mali bilgiler toplamasını ve yetkililerle ülkenin ekonomik gelişmelerini ve politikalarını görüşmesini düzenliyor. Bu madde uyarınca, uluslararası para sisteminin etkin işleyişini sağlamak amacıyla üyelerinin ekonomik, mali ve döviz kuru politikalarını denetleme yetkisine sahip olduğuna ilişkin haber 15 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır. “Under Article IV of its Articles of Agreement, the IMF has a mandate to exercise surveillance over the economic, financial and exchange rate policies of its members in order to ensure the effective operation of the international monetary system.15 Feb. 2023”
(https://www.imf.org/en/News/Articles/2023/02/15/pr2342-turkiye-imf-executive-board-concludes-2022-article-iv-consultation)
Türkiye, 1944 yılında kurulan IMF’ye 1947 yılında üye olmuştur. İlk defa 1958 yılında dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan programı yürürlüğe koymuş ve IMF ile Türkiye arasındaki ilk “stand-by düzenlenmesi” (stand-by agreement) 1 Ocak 1961 tarihinde yapılmıştır. (S. Rıdvan Karluk, Uluslararası Kuruluşlar, Beta, 7. Baskı, İstanbul, 2014, s. 319- 373).
18 Haziran 1980 tarihinde uzun süren stand-by düzenlemesi yürürlüğe girmiş, düzenleme 17 Haziran 1983’e kadar devam etmiştir. 18’nci stand-by düzenlemesini 4 Şubat 2002 tarihinde imzalayan Türkiye, bu düzenleme sona ermeden Ocak 2005’de yeni bir düzenleme yapmıştır. Bu kapsamda son kalan borç, Mayıs 2013’te yapılan son taksit ödenmesinin sonrasında tamamlanmıştır.
Türkiye 1961’den 2013 yılına kadar IMF’den toplam 50 milyar doların üzerinde kaynak kullanmıştır. Yukarıda yer alan grafikte 1980-2025 döneminde Türkiye’de reel GSMH artışı ile ortalama tüketici fiyatları cinsinden gelişmeler verilmiştir. Bu dönemde yıllık GSMH değişimi yüzde 2.7 iken (düz çizgi) yıllık ortalama tüketici fiyatları çok dalgalı bir seyir izlemiştir. 2005-2020 döneminde ise istikrarlı bir gelişim göstererek reel gelir artışına paralel olarak değişmiş, 2020 yılından sonra hızla artmıştır.
IMF’nin iktidarın isteği üzerine 6 yıl aradan sonra Türkiye’ye üst düzey bir heyet göndermeye hazırlandığı iddiasına cevap Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gelmiştir. Bakanlık, heyete yönelik resmi bir davet bulunmadığını ancak heyetin Türkiye ekibine yeni üyeler katıldığını, bu nedenle rutin bir tanışma ziyareti olabileceğini açıklamıştır. Böylece, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde sık sık eleştiride bulunduğu IMF’den yüksek düzeyde bir heyetin Türkiye’ye geleceği ve Eylül ayı içinde görüşmelerin gerçekleşeceği ortaya çıkmıştır.
IMF Heyeti, her yıl sonunda veya yeni yılın başlarında rutin olarak Türkiye’yi 1V. Madde kapsamında incelemek üzere ziyaret eder. Ancak 2017 yılından sonra üst düzey IMF heyetleri Türkiye’ye gelmemiştir. Söz konusu ziyaretin gerçekleşmesi durumunda bu, 6 yıl sonra bir ilk olacaktır. Hazine ve Maliye Bakanlığı Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, IMF’den destek istendiği ve bu nedenle bir heyetin Türkiye’ye geleceği iddialarının doğru olmadığını açıklamıştır.
Bakanlık yetkilileri, heyete yönelik resmi bir daveti bulunmadığını ancak heyetin, IMF’nin Türkiye ile ilgili teknik ekibinde kısa süre önce değişiklikler olduğunu ve ekibe yeni üyeler katıldığını, diğer ülkelerde de mutat olduğu üzere, yeni ekibin ülkeyi tanımak, kendi paydaşlarıyla tanışmak ve Türkiye’nin son dönemdeki ekonomi politikalarını daha yakından öğrenmek isteyebilecekleri için teknik ve rutin bir ziyarette bulunabileceğini açıklamıştır.
IMF’nin 2023 Temmuz ayı itibariyle dünya ekonomisi hakkındaki tespiti şöyledir: “Küresel büyümenin 2022’deki tahmini yüzde 3,5’ten hem 2023 hem de 2024’te yüzde 3,0’a düşeceği tahmin ediliyor. 2023 tahmini, Nisan 2023 Dünya Ekonomik Görünümü’nde (WEO) tahmin edilenden biraz daha yüksek olsa da, tarihsel standartlara göre zayıf kalıyor. Enflasyonla mücadele amacıyla merkez bankası politika faiz oranlarındaki artış ekonomik aktivite üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. Küresel manşet enflasyonun 2022’deki yüzde 8,7’den 2023’te yüzde 6,8’e, 2024’te ise yüzde 5,2’ye düşmesi bekleniyor. Ana (çekirdek) enflasyonun daha kademeli olarak düşeceği tahmin edilirken, 2024 enflasyon tahminleri yukarı yönlü revize edildi.” file:///C:/Users/w10/Downloads/text%20(1).pdf
Türkiye, IMF’nin SDR olarak anılan Özel Çekme Hakları’ndan sonuna kadar yararlanmıştır. SDR, IMF tarafından 1969 yılında üye ülkelerin resmi rezervlerini desteklemek amacıyla oluşturulan uluslararası rezerv varlığıdır. Bugüne kadar toplam 660,7 milyar SDR (yaklaşık 943 milyar ABD dolarına eşdeğer) tahsis edilmiştir. Bu, 2 Ağustos 2021’de (23 Ağustos 2021’den itibaren geçerli) onaylanan yaklaşık 456 milyar SDR tutarında şimdiye kadarki en büyük tahsisi içermektedir. Son tahsisin amacı, uzun vadeli küresel rezerv ihtiyacını karşılamak ve ülkelerin COVID-19 salgınının etkisiyle başa çıkmalarına yardımcı olmaktır. SDR’nin değeri beş para biriminden oluşan bir sepete dayanmaktadır: ABD doları, Euro, Çin Renminbisi, Japon Yeni ve İngiliz Sterlini.
IMF’nin verilerine göre Türkiye ekonomisinin son durumu aşağıdadır.
IMF İcra Kurulu Türkiye ile 2022 Madde IV istişarelerini 15 Şubat 2023 tarihinde tamamlamıştır. IMF’nin bu tür politikalara ilişkin değerlendirmesi, her üye ülkenin genel ekonomik durumunun ve politika stratejisinin kapsamlı bir analizini içerir. IMF ekonomistleri, verileri toplamak, analiz etmek, hükümet ve merkez bankası yetkilileriyle görüşmelerde bulunmak için genellikle yılda bir kez üye ülkeyi ziyaret eder. Heyet dönüşünde IMF İcra Kurulu’na tartışılmak üzere bir rapor sunar. Kurul’un görüşleri daha sonra özetlenerek ülke yetkililerine iletilir.
Sözleşme’nin IV. Maddesi uyarınca IMF, uluslararası para sisteminin etkin işleyişini sağlamak amacıyla üyelerinin ekonomik, mali ve döviz kuru politikalarını denetleme yetkisine sahiptir. 1999 yılında kurulan Finansal Sektör Değerlendirme Programı (FSAP), bir ülkenin finans sektörünün kapsamlı ve derinlemesine bir değerlendirmesidir. FSAP’ın temel bulguları, IMF İcra Kurulu tarafından tartışılan Finansal Sistem İstikrar Değerlendirmesi (FSSA) adı verilen bir raporda özetlenir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 14 Mayıs 2013 tarihinde “Türkiye uzun bir aranın ardından IMF’ye olan borcunu ödedi, sıfırladı ve bu borcu kapattı“ açıklaması doğrudur. Fakat bu, Türkiye’nin dış ödeme sorunu yaşaması durumunda IMF ile pazarlığa oturmayacağı anlamına gelmez.
Türkiye’nin, Uluslararası Para Fonu‘na borcunu sıfırlamasının üzerinden 10 yıl geçti. Ekonomik istikrarın sağlanması ve güven ortamının oluşmasıyla IMF ile yarım asrı bulan borç serüveni ve sunulan “acı reçeteler” geride kalmıştır. Türkiye’nin IMF ile 1961’de başlayan stand-by yolculuğuna 8 cumhurbaşkanı ve 37 hükümet eşlik etmiştir. Borcun bittiği tarihe kadar 50 milyar doları aşan kaynak kullanan Türkiye, Uruguay ve Filipinler ile birlikte “en çok anlaşma imzalayan” 3 ülkeden biridir.
Türkiye IMF ile 1947’de İsmet İnönü döneminde tanıştı. İlk destekleme düzenlemesi 1 Ocak 1961’de bir yıllık süreyle imzalandı. 1961-1970 arası her yıl IMF ile düzenleme yapıldı. Anlaşmalar genellikle bir yıl dolmadan sona erdi.1970’ten 1978’e kadar IMF ile düzenleme yapmayan Türkiye, 1978’ten 1980 yılına kadar yeniden birer yıllık anlaşmalara imza atmıştır.
Türkiye’de 1980 yılında 24 Ocak Kararları ile ekonomide değişim süreci başlarken, 18 Haziran 1980’de ilk defa IMF ile en uzun stand-by düzenlemesini gerçekleştirdi. 1983 yılında yeni bir stand-by düzenlemesine giden Türkiye’nin bu anlaşması ancak 1 yıl sürdü. IMF’den kullanılan kaynak miktarı 1980’e kadar daha düşük seviyelerde gerçekleşirken, bu tarihten itibaren daha yüksek miktarlar için IMF’nin kapısı çalındı.
Son düzenlemeye 2005’te imza koyan Türkiye, 2008 yılında IMF ile stand-by düzenlemesi yapmama kararı aldı. IMF Türkiye Yerleşik Temsilciliği, program ilişkisinin sona erdiği 2008’den itibaren, IMF ile üyelik ilişkileri doğrultusunda faaliyetler sürdürüldü. Türkiye’nin bu dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarından aldığı notlarda artışlar yaşanırken, ekonomide de başarılı bir performans sergilendi.
Türkiye’nin IMF’ye olan kredi borcunun son taksitinin transferi, dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından 14 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirildi. Böylece 52 yıllık borç defteri kapandı, Fon’un “acı reçeteleri” tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. IMF kaynaklarına yeniden muhtaç duruma gelinmemesi için sayın Mehmet Şimşek’in göreve gelmesi olumlu bir gelişmedir. Eğer iktisat biliminin gerçeklerine uygun kararlar alınabilirse, yeniden IMF kaynaklarına muhtaç duruma gelinmez. Şüphesiz bu da, sayın Şimşek ve ekibinin ekonomi bilimine uygun olarak alacağı kararlara dışarıdan müdahale olmamasına bağlıdır.
Bir yanıt yazın