FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ SANA BAŞKA NASIL ANLATABİLİRİM Kİ?

Bilinenleri yazmanın hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yok.
Önemli olan hiç bilinmeyen, bilinmesi istenmeyen veya yüzeysel olarak yalan yanlış olarak bilinen gerçekler.
Sabahtan akşama kadar Türk siyasetini ve Türk siyasetine yön veren baş aktörleri birbirimize şikayet eder, sanal bir ağlama duvarı oluşturarak kendi kendimize tatmin olabiliriz.
Bu durum yaşanan ve yaşanacak olan rezaleti değiştirmediği gibi gerçek sorunlarımızı da göz ardı etmemize neden olur.
Peki nedir bizim gerçek sorunumuz?
Bunu anlatmak için öncelikle mini bir tarih gezintisi yapalım.

Masallar ve yalanlarla uyumayı seçen milletler köle olarak uyanır…

İnsanlık tarihinde on binin üzerinde orta ve büyük ölçekte gerçekleşen savaş yaşandı.
Bu savaşlarda 3 milyarın üzerinde insan yaşamını yitirdi.
Yaşanan her 100 savaştan 98 tanesinin başlama nedeni aşırı din ve milliyetçilik akımları olarak kayıtlara geçti.
Dünya tarihinde 200 üzerinde imparatorluk kuruldu ve tamamı ortak olan tek bir sebepten dolayı yıkıldı.

En Uzun Süre Hüküm Süren 4 İmparatorluk ve Yok Oluş Sebepleri
1- Çin imparatorluğu (2.123 Yıl)
Hanedanlık çatışmaları/ Demografik yapının bozulması

2- Doğu Roma İmparatorluğu (1.058 Yıl)
İç bölünme/Mezhep çatışmaları/ Demografik yapının bozulması

3- Roma Cermen imparatorluğu (844 Yıl)
Kavimler göçü ile başlayan saldırılar/Demografik yapının bozulması

4- Osmanlı İmparatorluğu (624 Yıl)
Ekonomik ve siyasal yapının deformasyonu/Demografik yapının bozulması

Görüldüğü üzere asla ve asla yıkılmaz denilen asırlık imparatorlukların üstte görülen yok oluş sebepleri farklı olsa da tamamının altta yatan tek bir tane ortak özelliği var.
Demografik yapının bozulması

Nedir Bu Demografik Yapı?
Demografi, nüfus bilimidir.
Her ülkenin ve her topluluğun kendisine has bir demografik(Nüfus) yapısı vardır.
Bu yapı bir ülkenin veya bir topluluğun yaşam biçimini, ahlakî kurallarını, kaynak kullanım planlarını, kaide ve ilkelerini kapsar.
Dengesiz müdahale edilmesi durumunda önce ekonomi sonra hukuk sistemi ve nihayetinde tüm yönetim organları felce uğrar.
Çok kısa bir süreçte huzur ve düzenin yerini kaos ve kargaşa teslim alır.
Bölünme ve iç çatışmalar kaçınılmaz, sonu ise felakettir.

Adım Adım Sevr Antlaşması Devreye giriyor…
624 yıl hüküm sürmüş 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünü egemenliği altında tutmuş olan Osmanlı İmparatorluğunda demografik yapı iyiden iye bozulmuş, istanbul, Bursa, Edirne gibi yerleşim birimlerinde saray mensupları ve yabancı uyruklular lüks içinde şatafatlı bir yaşam sürerken Anadolu halkı yokluk, sefalet ve açlık ile mücadele ediyordu. İşte bu şartlar altında imzalanan Sevr Antlaşmasının maddeleri Osmanlı imparatorluğunun tabutuna çakılan çiviler gibiydi.
Vahdettin ve Damat Ferit’in saray ve saltanat aşkları koskoca bir imparatorluğu taht, lüks ve altına kurban etmişti.

Fikirler sahibine başka bedenler altında ölümsüzlük imkanı sunar…
Bu bölümü dikkatle okuyalım.
Aradan 100 yıl geçmiş olsa da ne Vahdettin nede Damat Ferit öldü. Her ikisinde fikirleri başka bedenlerde yaşamaya devam ediyor.

Yıl 1954
Türkiye Cumhuriyeti Devleti “Sınırlar Bir Ülkenin Namusu dur” diyerek o yılların sınırlı bütçesi ile Suriye, İran ve Irak sınırına mayınlar döşedi.

Yıl 2010
AKP hükümeti o alanlarda tarım yapılacak bahanesi ile mayınları tamamen temizleme kararı aldı ve çok büyük paralar harcanarak 2011 yılının Şubat ayında Suriye sınır mayınları tamamen temizlendi.

Yıl 2011 Mart ayının 22. Günü
Suriye İç savaşı ve sonu gelmeyecek olan göç başladı. Ne olduğu belirsiz sığınmacılar ellerini kollarını sallayarak sesiz işgali başlattılar.

Yıl 2023
Resmi kayıtlara göre ülkemizde 3,5 Milyon, gayriresmi güvenilir kayıtlara göre ise 6 milyon üzeri Suriye vatandaşı var.
Afganistan ve Pakistan başta olmak üzere diğer kaçak göçmenlerle birlikte bu rakamın 10 milyon üzerinde olduğu iddia ediliyor.

Bu ne demek?
Eğip bükmeye hiç gerek yok.
Potansiyel Afganistan ve Suriye olmamız çok ama çok yakın demek
Kimsenin mal ve can güvenliğinin olmadığı demek.
Çocuklarımızın her an ölümle yüz yüze olması demek.
Enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizliğin kaderimiz olması demek.
Bırakın başımızı sokacak bir yuvamız olmasını kiralık ev dahi bulacak olmayışımız demek.
Kendi toprağımız kendi vatanımızda 5. sınıf vatandaş olmamız demek
Daha da net bir ifade ile;
Hepimizin arefe günü kurban bayramını bekleyen kurbanlıklar olmamız demek

e daha ben sana felaketin büyüklüğünü başka nasıl anlatabilirim ki arkadaş

Bilinenleri yazmanın hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yok.Önemli olan hiç bilinmeyen, bilinmesi istenmeyen veya yüzeysel olarak yalan yanlış olarak bilinen gerçekler.Sabahtan akşama kadar Türk siyasetini ve Türk siyasetine yön veren baş aktörleri birbirimize şikayet eder, sanal bir ağlama duvarı oluşturarak kendi kendimize tatmin olabiliriz.Bu durum yaşanan ve yaşanacak olan rezaleti değiştirmediği gibi gerçek sorunlarımızı da göz ardı etmemize neden olur.Peki nedir bizim gerçek sorunumuz?Bunu anlatmak için öncelikle mini bir tarih gezintisi yapalım. - FB IMG 1693030343284

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir