Tarihçi Can Alpgüvenç, yeni kitabı “Abideleriyle Osmanlı İstanbul’u”nda derin bir yaraya parmak basıyor. İstanbul’un ilk camiine ne oldu?
Sırrı Bedir’in haberi…
Günümüz İstanbul’unun sınırları dahilinde olan camilerden ilkini bilen veya duyan belki yoktur. Olanlar varsa da bir elin parmaklarını geçmez.
İstanbul’un ilk camiini dünya gözüyle görenlerin sayısı ise belki o kadar da yoktur.
Bu gün merak edip görmek isteyenler için acı bir haberimiz var. Ne yazık ki bu imkansız.
Neden mi?
Çünkü İstanbul’un ilk camiinin yerinden yeller esiyor.
Daha da kötüsü o ilk camiin yerinde, yılın belli dönemlerinde konserler düzenleniyor.
Onu inşa ettiren Fatih’in, İstanbul’un fethi için canını, malını feda eden ecdadımızın kemikleri sızlıyor.
14 asır öncesinde bu kutlu fethi müjdeleyen Resulüllah (a.s.m.) efendimize, o kutlu müjdeye erişebilmek için binlerce kilometrelik mesafeyi, bin bir zorluğu aşıp gelen Eyüp Sultan ve 20’den fazla Sahabe-i Kiram’a millet olarak bunu nasıl izah edebileceğimizi hiç düşündünüz mü?
Tarihçi Can Alpgüvenç, Nesil Yayınları arasında çıkan son kitabı “Abideleriyle Osmanlı İstanbul’u” isimli kitabında “İstanbul’un ilk camiine ne oldu?” sorusunu yöneltiyor.
Alpgüvenç’e göre bu günkü İstanbul sınırları dahilindeki ilk cami, henüz İstanbul fethedilmeden önce, Rumeli Hisarı dahilinde inşa edilmişti. Kitabın kapak kompozisyonunda da yer verilen bu cami Hisar’ın içinde, iki uçtaki tepelerin arasındaki vadinin düzlük alanında, batı surlarına yakın bir yerde, garnizon ve hisar içindeki mahalle sakinlerinin ibadet ihtiyacını karşılamak için yapılmıştı. Cami, eski bir sarnıcın üzerine kurulmuş, beden duvarları bu sarnıcın seviyesine kadar çıkan temel duvarları arasına oturtulmuştu. Camiin ebadı içten içe 9×9 m. civarındaydı.
Tarihçi Alpgüvenç kitabında bir başka ilginç bilgiye de yer veriyor. Buna göre 1953’te Hisarın burçlar ve kaleleri tamir edilirken nedense Hisar Camii onarılmamış. Onarım gerçekleşmediği gibi, çevresi, amfiteatr şeklinde düzenlenerek açık hava tiyatrosu yapılmış. Mescit alanı ise oyun sahnesi haline gelmiş. O gün bu gün mukaddes Camiin bulunduğu yerde tiyatro oynanmakta, konserler icra edilmekte.
Alpgüvenç kitabında feryadını şöyle satırlara döküyor:
“Hisar Camii fetih ruhuna, ibadet manasına aykırı biçimde kullanılıyor. O cami bir İslâm vakfıdır. Onu vakfeden atalarımız, içinde tiyatro oynansın, şarkı söylensin diye değil, minaresinde ezan okunsun, içinde ibadet edilsin, diye vakfetmişti.”
Kitapta aktarılan ve okurları şaşkına çeviren bilgiler bundan ibaret değil maalesef. Örneğin Osmanlı Devleti’nin ilk şeyhülislamlarından Molla Fenarî’nin torununun oğlu olan Muhiddin Mehmet Efendi tarafından inşa ettirilen bir mescit şimdi tamamen yok olmuş durumda ve yeri dahi belli değil. Tarihi kaynaklara göre İshak Paşa’nın bir hamamı ile üç adet tarihî çeşme Hisar içinde yer almaktaydı. Bunlardan geriye sadece bir çeşme kalabilmiş.
Kitapla ilgili ayrıntılı bilgi için:
0212 551 32 25 (Nesil Yayınları)
Www.Moralhaber.net
Bir yanıt yazın