Kahin veya medyum değilim.
Sadece dikkatli bir izleyici ve öngörü sahibi sıradan bir kişiyim.
Bu güne kadar neredeyse hiç yanılgıya düşmedigim gibi, siz okuyucu, takipçi, dost ve arkadaşlarıma karşıda mahcubiyet yaşamadım.
Neler oldu? Neler olacak?
Elbette ki biraz sonra okuyacaklarınız çok ama çok dikkatli gözlemler sonucunda olası gelişmelerin birebir gerçekleşmiş vakaları ile aynı yöntemler kullanılarak gelecekte olması kuvvetle muhtemel olayların öngörüsünden ibarettir.
7 Yıl Önce:
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gelmiş geçmiş en büyük ekonomik krizinin kapıda olduğunu yazmıştım.
O günlerde ekonomik kriz yaşayan Yunanistan Ege Denizinde bulunan adalarını satışa çıkarırken bizim anlı şanlı gazeteciler “Paramız var. Satın alıp o adalara sahip olalım” diyerek Yunanistan ile kafa bulunuyordu.
6 Yıl Önce:
Türk Hava Kuvvetlerinin elinde bulunan F-16 savaş uçaklarının metal ve uçuş ömrünü tamamladığını, önlem alınmaz ise hava gücü olarak savunmasız kalacağımızı yazmıştım.
O günlerde halkımıza dünya’nın süper gücü olacağımız masalları anlatılıyordu.
5 Yıl Önce
Başkanlık sistemi ile tüm kurumların işlevsiz hale geleceğini, iktidar il başkanlarının valilerden bile daha yetkin olacağını, Türkiye’nin bir parti devletinden ibaret olacağını yazmıştım.
O günlerde kanat takıp uçağımız, milli gelirde rekor kırarak dünyanın en büyük beş ekonomisinden biri olacağımız palavraları atılıyordu.
4 Yıl Önce:
Dünya kaynaklarının tükenmek üzere olduğunu, dünyaya yön veren güçlerin ya bir savaş, yada bir virüs ile insan popülasyonu azaltacağını, laboratuvarda üretilecek bu virüsün yaşlı ve genç insanları hedef alacağını yazmıştım.
O günlerde uzaya koloniler kuracağımız, Fırat kenarında otlayan koyunların bile hayatlarının güvencede olduğu yalanları söyleniyordu.
3 Yıl Önce:
Bugünkü iktidarın Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması için her yola baş vuracağını, CHP içindeki yağcı, yalaka ve kaypak takımının da kendi çıkarları gereği Kılıçdaroğlu’nu gaza getireceğini ve seçimlerin hezimetle sonuçlanacağını yazmıştım.
O günlerde CHP teşkilatının tamamı yapılacak olan seçimleri kazanmış, rüyaları görerek hiç kimseyi dinleme ihtiyacı hissetmiyor ve artık telefonlara dahi cevap vermiyordu.
6 Ay Önce:
Bu seçimler köprüden önceki son çıkış, ya var olacağız yada yok olacağız diye yazmıştım.
Ve halen daha o sözümün arkasındayım.
Son çıkışı kaçırdık ve kendi ellerimiz ile sonumuzu hazırladık.
Ben şimdi sizlere önümüzdeki 20 yılı anlatacağım.
2023 Yılı (Bu gün)
Merkez Bankasının faiz artışına gideceği kesinleşince oran üzerinde bahisler başladı.
% 25 olacak, %30 olacak, %40 oranlar bahse açık.
Lafı eğip bükmeye, eveleyip gevelemeye hiç ama hiç gerek yok.
Açık, net ve anlaşılır bir şekilde ifade ediyorum:
Ekonomimiz yerle bir olmuştur ve Merkez Bankası politika faizlerini % 8.50 den %100’e çıkarsa dahi hiçbir şey dünden ve bugünden farklı olmayacaktır. Dolar kuru yıl sonunu 25-28 TL aralığında tamamlayacak, hayat pahalılığı artarak devam edecek.
2024 Yılı
Her şey çok ama çok daha kötü olacak. Hukuk sistemi daha da siyasallaşarak adalet mumla aranacak. İflaslar ile birlikte işsizlik zirve yapacak. Emekli, memur, isçiler ile asgari ücret ile çalışanların %90’ı haciz ve icra işlemleri ile hasbıhal olacak. Sosyal yardımlar kesilecek ve faiz ve vergiler dayanılmaz bir hale gelecek.
2025 Yılı
Avrupa Türkiye’ye olan kapılarını tamamen kapatacak. Dış borç anapara ve faiz ödemeleri artık para ile değil toprak karşılığında yapılacak. Tatil yöreleri yabancıların mülkiyetine geçecek. Köyden şehire ve şehirden şehire göçler yasaklanacak. Vatandaşlar kendi vatanında tatil yörelerine izin alarak ve belli bir süre aralığında giriş çıkış yapacak.
2026 Yılı:
Sığınmacı meselesi diğer tüm sorunları unutturacak ve üzerini örtecek bir duruma gelecek. Hatırı sayılır bir nüfusa erişen sığınmacılar belki yerlerde birikerek baş kaldırıp özerklik talebinde bulunacak. Başer Esad bu insanlara sahip çıkıp ve hatta yüksek miktarlarda maddi destekte bulunarak, Hatay ve Kilis başta olmak üzere Anadolu toprakları ile sınırlarını genişletmeye çalışacak.
2027 Yılı:
İktidar daha önce Fethullah Gülen ve Güneydoğu hendek vakalarında olduğu gibi yaklaşan seçimleri garantiye almak için bu defa sığınmacı operasyonları başlatacak.
Sığınmacı sorunundan muzdarip olarak bunalıma giren halkın %90’ı bu operasyonları memnuniyetle karşılayıp destekleyecek. Erdoğan’ın bir defa daha cumhurbaşkanı olabilmesi için meclise erken seçim teklifi götürülecek ve AKP, İYİ Parti ve diğer grubu olan siyasi partilerin oyları ile karar meclisten çıkacak.
2028 Yılı:
Sığınmacı sorunu tamamen ortadan kalkmış olacak. Bu operasyonların verdiği memnuniyet ile seçimlerde 360 ve üzeri milletvekili çıkaran iktidar anayasanın değiştirilemez ilan ilk 3 maddesi de dahil olmak yeni bir anayasa için referandum kararı alacak.
Sonrası mı?
Hoşçakal Laik Demokratik Hukuk Devleti
Hoş geldin, merhaba tam otoriter parti din devleti
Maalesef, vatan, bayrak, ezan, din, iman, kitap diyerek gurur ve nefis meselesi yaptığımız bu değerlerin hepsini birden ve bir anda kaybedecek olmamız kuvvetle muhtemeldir.
Şimdi Bir fıkra ile yazımıza son verelim.
**
Avrupa aktarmalı olarak, Avustralya’dan Amerika’ya gitmekte olan bir yolcu uçağı denize düşer.
Bir İngiliz, bir Fransız, bir de Amerikalı olmak üzere sadece 3 yolcu sağ kalır.
Akıntı bu 3 yolcuyu Afrika kıtasının balta girmemiş ormanlarında yaşayan yamyam bir kabilenin bulunduğu kıyıya kadar sürükler.
Yamyamlar kumlar üzerinde yatan kazazedeleri tuttukları gibi kabile reisinin huzuruna çıkarırlar. Kabile reisi perişan bir halde duran 3 kişiden Fransız olanına yaklaşarak sorar:
- Ölüm mü, mokoko mu?
Bir an düşünen Fransız belki kurtulurum umuduyla cevap verir: - Mokoko!
Reis kabilesine dönüp seslenir: - Ooo, mokoko!..
O anda tamtamlar çalmaya, yamyamlar bağırarak dans etmeye başlarlar.
Sonra da kabiledeki bütün yamyamlar Fransız’a sırayla tecavüz ettikten sonra serbest bırakırlar.
Ertesi gün kalan iki kazazede bir defa daha kabile reisinin huzuruna çıkarılır.
Bu defa kabile reisi İngiliz kazazede ye sorar:
Ölüm mü, mokoko mu?
İngiliz kazazede Fransız arkadaşı gibi yaşamı seçer ve der ki;
-Mokoko!
Reis kabilesine bir defa daha dönüp seslenir:
- Ooo, Mokoko!..
Aynı işlem İngiliz kazazede için yapıldıktan sonra o da serbest bırakılır.
Üçüncü gün sıra Amerikalı kazazede ye gelmiştir.
Amerikalı kazazede çok öfkeli ve kızgındır.
Sert ve nefret dolu bakışları ile kabile reisinin gözlerinin içine bakarak der ki:
“- Çirkin, iğrenç, vahşi ve ahlaksız yaratık.
Ben dünyanın lideri olan bir ülkenin vatandaşıyım. Tecavüz edilerek özgür kalmaktansa ölümü tercih ediyorum. Yaşasın Amerika”
Kabile reisi bu tepki karşısında hem şaşırır hemde çok sinirlenir.
Kabilesine dönerek:
“- Alın bunu ve ölene kadar Mokoko”
**
Bir yanıt yazın