“Doğruluk, yönetenin işine gelendir”
“Bugünümüz, dünümüz ve önceki günümüz arasındaki tüm köprüler yıkılmadı ama esas depremden daha çok siyasi ve ahlaki deprem ülkeyi vurdu. Yeni bir dönemeçte, yeni bir bitişte ve yeni bir başlangıç çizgisindeyiz. İnsanlar ve toplumlar, gerçek ve kutsal ölçütlerini kişiler üstü ve gerçekleştirilmesi neredeyse olanaksız ideallerin evreninde bulabilirler. Kaynağını akılda ve ahlaki güçte bulan hiçbir düşünce ve söz, yararsız ve boşuna değildir. Doğruluk her yerde birdir ancak yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir.“ ZWEIG, Stefan
Bürokraside bir çok memur, yüzlerce genç üniversite talebesi bilgi görgü edinmek bakımından Fullbright, AID bursları ile yurtdışına gönderildi. Seneler boyunca yenileşme, modern eğitimi konu eden kocaman seminerlerde, kocaman kocaman insanların doldurduğu salonlarda, kocaman kocaman kelimeler ile kurulan on binlerce cümle söylendi. Her toplumda sen ne dersen de yönetim kimde ise, güçlü O’dur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle… Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler, kendi işlerine gelmeyenlerle geleneklerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diyerek cezalandırdılar. Yetişmiş uzman akedemisyenler dururken Kemal Derviş ithal edildi. Ülkenin yetişmiş değerleri değil, ABD nin gönderdiği eleman baş tacı edildi. T. Özal’ın ABD menşeli prensleri başlarında oldukları bankayı dolandırdı. Partiler bölündü. Muammer Aksoy, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, İsmail Cem gibi değerler yok edildi gitti.
Sonunda okunmuş fasulye ile organik hoşaf dereceye girdi hem de yüksek eğitim almış TÜBİTAK seçim kurulundan olur alarak. Ekmek kapısından olmak işsiz kalmak korkusu genelde çalışanları köşeye sıkıştıran bir husustur. Birkaç idealistin haksızlığa karşı çıkması protestosunu ölüm orucuna kadar götürmesi bir haksızlık yapmayın uyarısıdır. “1 milyon imzaya 800 kişi kaldı siz de imza verin” girişimlerini dikkate almayan yönetim kendi kötülüğünün doğru olduğunu tescil etmeden öteye gidemiyor.. Bir sonuç alınamayan bir zaman tünelindeyiz. Daha çok”, “daha fazla köpü, yol, millet bahçesi ” dedikçe, sistem yol değil yolsuzluk sinyali veriyor. Beslediğimiz sistemce öldürülüyoruz. Kurtuluşu da yine sistemin kendisinden bekliyoruz.
“Atama ile yönetilemeyenin canı çıksın” düsturu ile eğitim veren üniversiteler…Olaylarının ne olduğunu hala çözemeyen kabuğuna çekilmiş Sivil Top Örgütleri ve onlarca batan işletmeciler.
Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüğe karşı mücadele etmeyenler yüzünden kötüleşiyor! Sermayenin hiçbir zaman oligarşi ile sorunu olmamıştır. İslam ülkelerinde oligarjik yapı ülkeye kalkınmayı getirmeyi değil, vakit kaybettirmeyi esas almıştır.
FAYOL, Henri: Türkiye’ye ver “Ilımlı İslam” sloganını ülkeyi tek adam idaresine sok. Halkı eğitimsiz bırak biata, itaata zorla yeşil sermaye terakkümünü arttır. Demokrasi ile ne uğraşacaksın parlemento engel çıkaracak, karşına askeri idare ve hukuk çıkacak ver KHK yı bunları atıl hale getir.
Bir telefonla 19 bin tl yatırım yaptım bir haftada param 39 bin tl. oldu.” Zamanın gençleri,kriptodan para kazanma reklamlarına kanmakta olduğunu uzmanlar belirtilmektedir. Bu kripto platformunu özel yapan şey, binlerce piyasa göstergesine dayalı olarak sizin yerinize sürekli olarak otomatik kripto para alıp satan son derece gelişmiş bir algoritmaya sahip olmasıdır. Bu şebekeyi kendi evinde birkaç kripto internet sitesi kuranın bir çepten diğer cepe işlem yapan bir kandırma mekanazması olduğunu bu işte bir Bitcoin değil bir Bit yeniği olduğunu bankalar bas bas bağırarak medyada anons etmekte.
“Tüm güzel ilkeler, yol gösteren deniz fenerine benzerler. Ancak, deniz fenerleri limanı bilenlerin işine yarar.”
Boşaltılmış vicdanlar… Kaybolmuş etik.
“Doğruluk gün doğmadan yönetenin işine gelendir.”
Sevgiyle kalın.
Erdil Ünsal
Bir yanıt yazın