NECDET BULUZ
BDP Eş Gelen Başkanı Selahattin Demitraş ile HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü’nün ard arda yaptıkları açıklamalara baktığımızda bu ikili açıkça “Öcalan serbest bırakılmadıkça barış süreci işlemez ve Kürt halkı da Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına evet oyu vermez” diyorlar. Ağustos ayında yapılacak olan ve halkın oyları ile seçilecek Cumhurbaşkanlığı konusunda öyle görülüyor ki sıkı bazı pazarlıklar da gündemde bulunuyor.
“Barış süreci” ile başlatılan görüşmelerin şimdi Bakan düzeyinde hızlandırılacağı ifade ediliyor. Ancak, PKK ve yandaşlarının, siyasi uzantılarının istekleri bitmiyor. Gerek PKK, BDP ve gerekse HDP sözcüler, “Öcalan’a özgürlük” konusunda bastırıyor. Aynı zamanda ana dilde eğitim ile anayasada değişiklik yapılmasını da “olmazsa olmaz”ları arasında sıralıyor. Kürtlerin Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına “evet” demeleri için isteklerinin yerine getirilmesini istiyorlar.
AKP Sözcüleri ve Başbakan Erdoğan daha önce yaptıkları açıklamalarda “Öcalan’ın ev hapsi veya serbest kalması gibi bir konu söz konusu değildir” demişlerdi. Bugün de bu açıklamalardan geri adım atılmaması gerektiği görüşündeyiz. Çünkü PKK ve yandaşları bunun için sürekli olarak bastırıyorlar, bir şeyler koparmanın peşindeler. Yapılan son görüşmelerin içeriğini bilmediğimiz için bu konuda fazla bir şey söyleyemiyoruz.
Burada ince nokta şu:
Eğer Erdoğan PKK’nın isteklerini yerine getirirse Kürt düşmanı olmayacak. Getirmezse Kürt düşmanları arasında yer alacak. Kürkçü, bunları ifade etmeye çalışıyor. “Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimseyle ortaklık yapmayacağız. Kendi adayımızı çıkaracağız. 2.tura HDP adayının kalmamsı halinde Kürt düşmanlarına tek bir oy vermeyeceğiz.”diyor.
PKK, BDP ve HDP yöneticileri şunu düşüyor olabilirler:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi kritik bir seçim. Kürt oyları da belirleyici olacak. Bu nedenle eğer Erdoğan Kürt oylarını almak istiyorsa isteklerimizi seçim öncesine kadar yerine getirecek adımları da atmak durumundadır. Bu bizim için önemlidir. Önümüzdeki birkaç hafta içinde bunların netleşmesi gerekiyor. Yoksa ne süreç kalır, ne de barış ortamı. Bugün, açılımın mimarı Öcalan cezaevindedir ve özgür değildir. Çözümün başarıya ulaşması için bugüne kadar beklenen adımlar atılmadı. Hep oyalama ile geçiştirildi. Sürecin pamuk ipliğine değil, sağlam urganlara bağlı olması için çaba gösteriyoruz. Eğer barış isteniliyorsa Hükümetin de verdiği sözleri yerine getirmesi ve iradesini kullanması gerekiyor.”
Görünen o ki, PKK ve yandaşları Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce belirledikleri isteklerin yerine getirilmesinde ısrarcı olacaklar. Yapılan açıklamalar ve ortaya konulan eylemler bunu açık biçimde gösteriyor. Hatta isteklerin yerine gelmemesi halinde yeniden silahlı çatışmadan bile söz ediliyor. Dikkat edilecek olursa son günlerde dağa çıkanların sayısında da büyük bir artışın olduğuna dikkat çekiliyor. mx
Konu bu kadarla da sınırlı değil. Güneydoğu’da yol kapatan, kimlik kontrolü yapan, araç yakan ve güvenlik güçleri ile çatışan PKK’nın gençlik yapılaşmasının bu eylemlerinin de PKK’nın siyasi uzantıları tarafından desteklenmesi ve teşvik edilmesi de önemsenmelidir. BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş açıkça “Biz, yapılan bu eylemleri destekliyoruz ve arkasındayız” diyebiliyor. Sonra da “Devler artık buralarda karakol inşa edemez, etmemelidir. Bu eylemler bunlara karşı yapılmaktadır” diye de ekliyor.
Terör örgütlerine ve onların destekçilerine meydanı bu kadar boş bırakırsanız olacağı da budur, şaşırmamak gerekiyor. PKK ve yandaşları iyiden iyiye şımarmışlardır. Devlete meydan okur haline gelmişlerdir. Biz, içimize sindiremiyoruz ama Başbakan için söyledikleri de yenilir yutulur gibi değildir. Tehditler ve hakaretlere varan açıklamalar yapılıyor. “Süreç zarar görmesin” diye bütün bunlara sessiz mi kalınmalıdır?
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın