Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline dönüşmüş gibi duruyor.
Nefisler terbiye edilirken bunu başarabilenlerin-başarabildiği zannedilenlerin peşine takılma, onları rehber edinme, yüceltilmişlerin sözlerini, uygulamalarını ALLAH-KUR’AN yerine yasa gibi kabul etme ile KUR’AN ilkeleri çizgisinden çıkılmış.
Halbuki yaratılmış bir kul, öğretici olarak devreye girince kişisel özgürlükler kayboluyor.

(Kaf,16)”Biz insana şah damarından daha yakınız.”

Bu kadar yakınımızda Yaratıcımız varken; bizim gibi yaratılmış bir kulu ALLAH’ın yanına-yerine koyup-ilâhlaştırıp, neden bizi eğitmesini-yönetip yönlendirmesini kabul edelim?

Din eğitiminde; tek eğitici-öğretici ALLAH olursa ve sadece bizzat ALLAH’ın, örneklerle-ilkelerle-sınırlarıyla-uyarılarıyla açık-net bizlere seslendiği Kitabı KUR’AN ile eğitilirsek; bireysel özgürlüğümüzü kazanmış olarak; dayatılan geleneksel tüm yalan-yanlış bilgilerden kurtulmuş olmaz mıyız?

Filozoflar ve felsefeleri, Dalay Lama-Konficyus-Buda ve öğretileri, Said-i Nursi ve risaleleri, İmam-Buhari-Müslim ve Peygamber hadisleri(?!), Marks-Turan Dursun ve eleştirel söylemleri, Mevlâna ve Mesnevisi gibi; ‘din-tasavvuf’ konusunda sayısız-sınırsız, konuşmuş-yazmış olanların kitapları ilgi ile okunuyor, inceleniyor-kabul görüyor ve yalan-yanlış anlatımlarla ‘din’ konusunda ahkâm kesenlerin anlattıkları dinleniyor da nedense; Din’in gerçek Sahibi, evrenin-sistemin Kurucusu-Yönetip Yönlendiricisi olan Yüceler Yücesi Yaratıcı Güç ALLAH-TANRI’nın Kitabı Din konusunda TEK gerçek kaynak KUR’AN; aynı ilgi ile kabul görüp-okunup-araştırılıp incelenmiyor, anlama özgürlüğünün oluşması için çaba gösterilmiyor, emek harcanmıyor!?

(Ra’d,16)”Ey ortak koşucular! Allah’ı bırakıp da kendilerine bile yarar ve zarar verme gücüne sahip olamayan kimseleri yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar-kayırıcılar-dostlar-veliler-evliyalar mı edindiniz?”

KUR’AN, kişi kutsallaştırmayı-ilâhlaştırmayı asla kabul etmez. TANRI, görevlendirdiği-gönderdiği Peygamberlerinin insan ve ölümlü olduklarını, tek farklarının Yüce Kaynak’tan Vahiy almak olduğunun ısrarla altını çizmiştir.
Ama maalesef ki tarihi süreç içinde, önce Peygamberlerin kutsallaştırılıp ilahileştirilmesi ile iş bitmemiş ve yetmemiş ki din adına konuşan herkes; papaz, rahip, haham, imam, hoca, şeyh, şıh, molla, pir, dede, hazret vb.leri ile tasavvuf ehli büyükler; evliya, eren vb.leri sürekli ALLAH’a ulaşmada(!) aracı, yapay kutsallar olarak eklenmiş. Hâla, değişik sıfatlara sahip-yaratılmış kullar oldukları unutulan, mucizeler-kerametler(?) sergileyenlere tapınma(!) devam ediyor!

(İsra,56)”Allah’a ulaşmada aracı olarak kabul ettiklerinize-tanrı-ilâh sandıklarınıza yalvarın bakalım, onlar hiçbir şekilde sizin başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de önleyebilirler.”

Bahar bayramı olarak şenlikle kutlanması gereken Hıdrellez de, şirk görüntüleri ile dolu, hızır adlı uydurulmuş bir karaktere dileklerin sunulduğu bir güne döndürülmüş. Yaratıcımız tek dilek-istek makamı değil mi?

(En’am,94)”Şu gerçeği kafanıza iyice yerleştiriniz. İlk defa dünyaya gelirken sizi, nasıl çırılçıplak yarattıysak, yine Bize öyle geleceksiniz. Size dünyada verdiğimiz tüm varlıkları-mallarınızı-size bahşettiğimiz her şeyi arkanızda bırakacaksınız. Allah’a ulaşmak için aracı kıldığınız-şefaatlerini beklediğiniz ya da size şefaat edeceklerini söylenenleri de yanınızda göremeyeceksiniz. Aranızdaki bağlar kesilecektir. Ve şefaatlerini umduklarınızın hepsi sizi terk edecektir.”

(Zümer,44)”Şefaat tümden ve sadece ALLAH’a aittir-Allah’ındır-Şefaat etme tamamıyla Allah’ın elindedir.”

Hayat, gerçekte; acı, sert, zorlayıcı, bazı zamanlar dibe vurdurucu! Birilerinin peşine takılıp, ondan duyup öğrendiklerimizi tek doğru kabul edip umutsuz-huzursuzluklar içinde zorlu hayat yolunu yürümeye çabalıyoruz.
Bu zorluklarla dolu yaşam sürecinin nedenlerini ve dayanma gücümüzün artması için çıkış yollarını, çare kaynaklarını Yaradan, KUR’AN içine yerleştirmiş. Gönül, düşünce sıkıntılarımıza; rehberlik-kılavuzluk edecek, gerçeği öğretecek ilacımız, şifamız, çare-umut-güç kaynağımız, huzura kavuşturacak, sevgisi ve şefkati ile sarıp kucaklayacak Yaratıcımız; KUR’AN ile yanı başımızda yardıma hazır bekliyor ama bizler, kendileri de yaratılmış, çoğu ölmüş kişilerin-kulların etrafında dolanıp duruyoruz!?

(A’raf,3)”Rabbinizden size indirilen bu KUR’AN’ın bildirdiklerine uyun. O’nu bırakıp da evliyanın-kutsallık payesi verdiğiniz kişilerin peşinden gitmeyin-O’nun yanı sıra başka velîlere uymayın-kendinize Allah’tan başka dost aramayın. Öyle az düşünüyorsunuz ki-ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!”

Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline dönüşmüş gibi duruyor.Nefisler terbiye edilirken bunu başarabilenlerin-başarabildiği zannedilenlerin peşine takılma, onları rehber edinme, yüceltilmişlerin sözlerini, uygulamalarını ALLAH-KUR’AN yerine yasa gibi kabul etme ile KUR’AN ilkeleri çizgisinden çıkılmış.Halbuki yaratılmış bir kul, öğretici olarak devreye girince kişisel özgürlükler kayboluyor. - orman doga sis

Yorumlar

  1. yusuf geyik avatarı
    yusuf geyik

    Selamlar Yasemin Çin hanım,
    yorumunuza ek olarak;

    (Zariyat, 47) : “Göğü güçlü bir şekilde biz bina ettik (yükselttik) ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.”

    Bu ayet, evren ile ilgili teorilere ışık tutan ve evrenin aslında genişlemekte olduğu bilimsel gerçeğini bize sunan muhteşem bir ayettir. Bilindiği gibi Einstein, evrenin genişlemesini ilk başlarda karşı çıkmış ve sonra da bunu kabul edip “hayatımın en büyük hatası” demiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir