Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar.
Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer.
Her Alman çocuğu da bunları yer.
Her iki ülkenin ekonomisi de, sosyal yapısı da ortada. Yönetenler, yönetilenlere tepeden bakamaz. Baktığı an neler yaşayacağını iyi bilir.
Depremin ilk günleri idi. Canları pahasına enkazdan can kurtarmaya çalışan ekipler, harıl harıl çalışırken bir depremzede: “ Yedi deprem de olsa Millet ittifakına oy moy yok” diyebilmişti.
Ülkenin en büyük banknotu 200 TL, bir kg pirzola alamıyor.
Ülkenin en güçlü parası 200 TL bir kg. tulum peyniri alamıyor.
Tarım ülkesi Türkiye’de bir kg domates 35-40 TL olmuş.
Asgari ücret: 8.506 TL iken İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin gibi büyük şehirlerde sıradan ev kiraları 8- 10 bin TL olmuş.
2002 öncesi dünyanın 17. Ekonomik büyüğü olan Türkiye; 2023 başlarında 23. Sıraya gerilemiş.
Yağlı kralları öldüğünde üç gün yas ilan ettiğimiz S. Arabistan, Türk Lirasını: “. Dünyanın en değersiz paralarından” diye tedavülden kaldırmış.
Oğlu ve kızı KPSS’de en yüksek puanları aldığı halde atanamamış
Hastasına ilaç bulamıyor,
Hastaneden muayene randevusu alamıyor,
Depremde evi yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş, çadırı bırak içecek suyu bulamamış.
AVM’ye girdiği zaman, alış veriş yapamayıp ürünlere, müzedeki eserlere bakar gibi bakıyor.
Ormanları yanıyor, söndürülmede geç kalınıyor.
Sel oluyor evleri, tarlaları su altında kalıyor,
Uçağı bile yakından görmemiş ama havaalanı yaptılar diye seviniyor.
Geçmediği otobanlara, para ödüyor. Ama kaymak gibi yollar yapıldı diye göbek atıyor.
Hayır kurumlarında çalışanların bile, üç-beş yerden maaş aldığını biliyor ama çalışıyorlar diyor.
Es kaza bir lokantaya girip, bir porsiyon pirzola yeme şansını yakalasa: elleri titreyerek 135-150 TL ödüyor da, vekilinin aynı pirzolayı 35 TL’ye neden yediğini düşünemiyor.
Mikrofon uzatıldığında , “oyum reise” diyor. Hemen ardından da ucuz et, şeker, yağ kuyruğunda sıraya giriyor.
Ucuz ayçicek yağı, ucuz çay alabilmek için avm avm dolaşıyor.
Sevgili okurlarım! Bütün bunların tek nedeni var. PROTEİNSİZLİK.
Yoksullukla boğuşan halkın, proteine ulaşması da oldukça zor!
Protein ise anne sütü, yumurta, kırmızı et, özellikle kuzu eti, hindi eti, bezelye, chia tohumu, deniz ürünleri, balık, bezelye, badem, fındık, peynir, kabak çekirdeği gibi ülkemizde oldukça çok bulunan ve çok ucuza (!) alınabilen, çok tüketilen(!) gıdalarda var.
Şimdi bu ürünlerin, neden çok pahalı, neden erişilemez olduğunu anladınız mı?
Yönetenler düşünen, itiraz eden, araştıran, eleştiren kitleler ister mi?
Bu çarkın kırılması için; ülke insanına aminoasit yüklemek gerekli.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Bir yanıt yazın