DEPREM-SEL-RAMAZAN

Ramazanlarda iftar sofraları otuz kırk kişinin altına düşmezdi.

Saatler öncesinden iftar hazırlığına başlanır ve evin gelinleri bütün hünerlerini döktürürlerdi.

Mis gibi kokan tarhana çorbasıyla açarlardı oruçlarını. Arkasından yöresel yemek çeşitleri gelirdi. En sonunda da kınalı parmaklarıyla açtıkları baklavayı getirirdi gelinler.

Herkes sofrada beklerdi ezanın okunmasını.Yalnız çocuklar kapı önünde beklerdi nedense.  Ezanın okunmasıyla kaşıklar alınır ve büyük bir neşe içinde iftar yapılırdı. Arkasından kahveler içilip camiye teravih namazına gidilirdi.

Hele sahuru hiç sormayın. Gece saat onikiden sonra meydandaki köy fırını yakılır, gelinler koca koca tepsilerle haşhaşlı afyon bükmesi yaparlardı.  Yanına mutlaka yarma erikten ya da üzüm eriğinden hoşaf olurdu.

Gece boyu fırındakiler ayrı eğlenir, evdekiler ayrı.

Dayım pişmaniye yapardı siniler dolusu.

Çocukluğumdaki ramazanlar hep kışa rastlıyordu.

Sonra dayım deve oyunları düzenler resmen orta oyunu sergilerdi.

 Tiyatro tutkusu dayımdan geçmişti besbelli.

Yaşlanıyorum galiba, geçmişe özlem duymaya başladım.

Sonra dünyanın öbür ucundaki çocuklarım geldi aklıma. Yıllardır ilk defa yalnız ramazan geçirecektim.

Amerika’daki ramazanları hatırladım.

ABD  de Türkler genelde aynı yerlerde oturuyordu.

Evin hemen yakınında  cami vardı. Ramazandan birkaç gün önce hocayla tanıştım.Kalkar kalkmaz soluğu camide alıyordum. Önceleri evde ne varsa götürüp pişiriyordum camide.3-5 kişiyle birlikte iftar yapıyorduk.

Tam 22 yıl geçti aradan.Şimdi her ramazanda hayatın akışını dondurup,ramazanın tadını doyasıya yaşamak istiyor insan.Artık 150 kişiden fazla insan geliyordu iftara.Öğrencisi, işsizi, evlisi, bekarı, kadını, kızı, çoluğu, çocuğu… 

Herkes gücünün yettiğince üç-beş kuruş verir camiye. Bütün ramazan bu paralarla iftar yemekleri hazırlardık.

Üç-beş arkadaş birbirinden güzel yemekler hazırlardık.Iftardan önce mukabele okunur. Akşam namazının arkasından iftar yapılır coşku içinde. Çaylar içilir, dereden tepeden sohbetler yapılırdı tatlı tatlı.

Teravih namazı kılınır. Yine  çay ve meyve eşliğinde sohbetler yapılır. Küçük çocukları olan ve sabah erken işe gidecek olanlar evlerine gider. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız.

Sonra tek başıma sahur sofraları hazırlar,çayları demlerdim.Bir de bakmışsınız ki sahur vakti yaklaşmış.Sahur yapılır sabah namazı kılınıp, herkes evine dağılırdı.

Hani eskiden eş, dost iftara çağrılırdı ya, şimdi gerek yok, herkes camide, hep birlikte iftar yapılıyor.

Önce Corona yüzünden gidemedim iki sene camiye.

Ülkemde büyük bir deprem yalandı,insanlar çadırlarda ne yer ne içer,sağlığım elverse de gidip bir tas çorba pişirebilsem keşke.Boğazım düğüm düğüm…

Deprem ve sel felaketinden sonra seçim telaşı başladı,partiler arası yarışta herkes,unutuldu gitti deprem de sel de…

Şimdi de tedavi için geldiğim ülkemde yedi aydır gezmediğim bölüm kalmadı hastanelerde.Çok şükür tek başıma da kalsam sağlıkla ramazana giriyorum…

Her gün orucumu bu dua ile açarım.”Allahım  ordumuzu, yurdumuzu, cumhuriyetimizi kişisel çıkarlarının üstünde tutacak, ülke topraklarını peşkeş çekmeyecek, yönettiği insanlara adil davranacak, ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltecek, demokrasimizi kesintiye uğratmayacak, ATATÜRK ilkelerine sahip çıkacak, ordusunu hapse gönderip, ülke düşmanlarını baş köşeye oturtmayacak, halkını ötekileştirmeyecek, insanını gruplara ayırıp birbirine düşman etmeyecek, birlik ve beraberliğimizi koruyacak, gençliğine sahip çıkacak, geriye değil, ileriye götürecek, inanıyormuş gibi halkı kandırmak yerine, gerçekten inançlı olup kul hakkı yemeyecek yöneticiler nasip et.”

Ramazanlar bana almak yerine vermenin güzelliğini,düşman olmak yerine her kesimden insanla dostça paylaşmanın hazzını hatırlatır.. Çok mutlu ve huzurluyum.Tek üzüntüm ülkem de yaşananlar. Ülkemin ve insanımın acısını yüreğimde hissediyorum. Ne yazık ki elinden hiçbirşey gelmiyor dua etmekten başka…

Gerçekten inanan,ibadetini Allah rızası için yapan,gerçek müslümanlara,nice saglıklı,huzurlu ve mutlu ramazanlara….

Ramazanlarda iftar sofraları otuz kırk kişinin altına düşmezdi. - umran unlu

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir