Ramazan-Oruç! Kurban! Hac! Kandiller? Namaz?
KUR’AN bu konularda neler söylüyor?!
Ramazan, Tanrı’nın Kitabı KUR’AN’ın yeryüzüne inmeye başladığı ay olduğu için önemlidir. KUR’AN’ın insanlığı onurlandırması nedeniyle oruç tutulmaktadır. KUR’AN’ın önemini, nelerden söz ettiğini unutup, sadece oruca odaklanmak, orucu kutsallaştırılıp-tapınmak; asıl yapılması gerekeni ikinci plana atmaktır ve çok büyük hatadır. Yeme-içme ziyafetlerine, orucun nasıllığına takılıp kalma ve KUR’AN’ın Arapça; anlamını bilmeden okunup hatim(!) indirmelerle bu ay geçirilmektedir.
KUR’AN’ın ruhuna uygun oruç; her türlü bedensel ihtiyaç aşırılığından(yeme-içme-cinsellik) ve ahlâksızlıklardan uzak, kendini tutabilmenin disiplin yöntemidir.
Orucun erdirici atmosferi içinde, KUR’AN’ın ana ahlâkî ile donanabilmektir!
Kurban da; mitolojik hikayelere dayanan on bilgilerle büyük bir sorun olarak karşımızda durmakta! Küçücük çocukların gözleri önünde vahşice, hayvanlar katledilecek ve bunun adı ‘ibadet’ olacak! Evrenin muhteşemliğine; doğanın güzelliklerine, estetiğine bakınca, ‘ibadet’ adı altında hayvanlara bu zulmü ALLAH’a fatura ettiğimizi düşünelim de uyanalım, utanalım!
Et ve kan bayramına(!) dönen bu vahşet için, Yüce Yaratıcı KUR’AN’da bakın ne söylüyor!
(Hac,37)”Kestiğiniz kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz.”
KUR’AN’da yer almayan şeytan taşlama gibi uygulamalar, ‘Hacca gidenin tüm günahlarının af edileceği!’ gibi söylemler; aslında ‘ALLAH için tam bir TEVHİD eğitimi’ olması gereken Hac’cın da içeriğinin nasıl boşaltıldığının ve ticarî seyahat gibi pazarlandığının acı göstergelerinden!
(Hud,109)”Atalarının tapındıkları gibi tapınıp duranların yanlış yolda olduklarından en küçük bir şüphen olmasın.”
Sistemin kurucusu Yüce Yaratıcı, yaşamın zorluklarla dolu olacağını ve insanın isterse-çabalarsa bu zorlukları aşabileceğini öngörmüştür. Bu yüzden insanın görevi zor olanı başarmaktır ve bu da çalışmak, emek-çaba harcamakla olur. Yani bedavacılık, kolaycılık, zorluklardan kaçma yoktur.
Bir geceyi ibadetle geçirmekle tüm günahlardan sıyrılmak(!) kolaycılığı, kutsal geceler(?)-kandiller bedavacılığını doğurmuştur.
Kutsal geceler hakkında uydurmaların sınırsızlığına en kötü örnek olan miraç kandili; ALLAH tarafından yaratılmış ve görevlendirilmiş Peygamberimizi göklere uçurup-ALLAH ile pazarlık(!) yaptıracak kadar akla, KUR’AN’ın içeriğine, fizik kanunlarına, TEK Yüce ve TEK Kutsal ALLAH’ın, ALLAH’lık vasıflarına aykırı, korkunç ve ürpertici bir olay olarak insanlara sunulmaktadır!!??
KUR’AN’da önemle anılan tek gece vardır; o da Kadr gecesidir ve üstelik bu gece önemini KUR’AN’dan almaktadır. Yani geceye önemini veren KUR’AN’dır. Yani kutsal olan gece değil KUR’AN’dır. KUR’AN’ın şerefiyle nurlandığı için gece önem kazanmıştır.
En büyük sorun ise, artık bir tapınç haline gelmiş ve KUR’AN’ın önüne geçmiş, aslı ‘dua’ olan namaz!
KUR’AN’ın, Arapça orjinal metni incelendiğinde görülecektir ki, ‘namaz’ diye çevirisi yapılan kavramın aslı ‘salât’tır; destekleme-dayanışma-sosyal yardım-aydınlatma-KUR’AN’a bağlılık-KUR’AN’ı anlayarak sürekli okumak ve ‘dua’ gibi, insanı-insanlığı ayağa kaldıracak muhteşem derin anlamlara sahiptir.
Namaz’ konusunda ‘Peygamberimizin örnekliği’ denilerek, KUR’AN dışı kaynaklara(?) bakarak, bu uygulamaları KUR’AN’a onaylatmaya-KUR’AN’a uydurmaya çalışmak; ‘din’ konusunda her şeyi ama her şeyi KUR’AN’da bulmamız gerekliliği-şartı ile çelişir.
(Kehf,26)”Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.”
(Zümer,3)”Arı-duru din sadece Allah’ındır.”
(En’am,38)”KUR’AN’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”
(Yusuf,40)”Dinde hükümleri sadece Allah koyar.”
(En’am,114)”Allah size Kitabı-Kur’an’ı en ayrıntılı-içinde her şey ayrıntılı bir şekilde açıklanmış-uzunca anlatarak göndermişken, Allah’tan başkasının sözlerine mi uyayım?”
KUR’AN, ‘dua’nın nasıl olması gerektiği ve zamanı konusunda neler söylemiş bir de ona bakalım!
(A’raf,55-56)”Rabbinize içtenlikle-boynu bükük halde ve gösterişsiz-gizlilik içinde dua edin. Allah, aşırı derecede gösterişli dua edenleri sevmez. Allah’a ürpererek ve umutla yalvarın. Allah’ın rahmeti güzel davrananlara yakındır.”
(A’raf,205)”Rabbini, içinden-gönülden yalvararak-alçakgönüllülükle-tevazu göstererek-öz benliğinin içinde-yalvarıp ürpererek ve korkarak-sessizce sabah-akşam an; şakın duyarsızlardan-umursamaz kimselerden-gafillerden olma.”
Aslında, Yaratıcımızla yalnız-başbaşa olmamız gereken en derin buluşma halimiz olan dua-‘namaz’ı; bir imamın, -ne okuyacağımıza, ne zaman yatıp-kalkacağımıza- komutlar eşliğinde yönettiği, cemaatle ibadet uygulaması da KUR’AN’da yer almamaktadır.
‘Cemaat namazı(!)’na dayanak gösterilen (Cuma,9).ayetinde ALLAH’ın Zikrine koşulması istenen KUR’AN’dır; Vahyin inmeye devam ettiği Peygamberimiz döneminde Peygamberimizin aldığı Vahiyleri toplanan kalabalığa anlatma-ezberletme uygulamasıdır.
Geleneksel bakış açısı ile KUR’AN çevirisi yapanların, ‘Namazı kılın, zekatı verin’ diye Arapçadan Türkçeye çevirdikleri ayetlerde; “Vahye bağlı kalın-Kuran’ı anlayarak okuyun ve ortak koşucu düşüncelerden Kur’an ilkeleri sayesinde arının!” anlamı KUR’AN’ın ruhuna çok daha uygun değil midir?
Anlamını bilmeden kıldığımız ‘namaz’ mı insanı yanlıştan uzaklaştırır yoksa KUR’AN’ı anlayarak okumak ve Yaratıcımızın uyaran, öğüt veren Sözleri olan Ayetler mi insanı kötü olandan-yanlıştan alıkoyar!?
(Ankebut,45)”Vahye bağlı kalmak-o Vahiy, insanı kötülük yapmaktan-hayâsızlıktan alıkoyar ve Allah ile bağlantıyı ve O’nu hiç hatırdan çıkarmamayı sağlamış olur. Gerçekten Allah’ın Vahyi-Allah’ın Zikri-Kur’an en büyüktür.”
Bir yanıt yazın