NECDET BULUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’ya karşı söylediği “Suriye’de destek verdiğiniz PYD güçleri terör örgütü PKK’nın devamıdır. Biz mi sizin müttefikiniziz, yoksa PYD mi buna karar verin” sözleri üzerine Amerika’dan yanıt gecikmedi.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, biz bu konuda Hükümetimizi ve Erdoğan’ın sözlerini destekliyoruz. Ancak, Amerika bütün baskılarımız, ısrarlarımıza rağmen PYD ve onun silahlı gücü YPG’den vaz geçmiyor, desteğini sürdürüyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, başkent Washington’da düzenlediği basın toplantısında, konu ile ilgili kendisine yöneltilen soruları yanıtlarken, Türkiye’nin YPG’yi terörist olarak gördüğünü bildiklerini, ancak ABD’nin YPG’yi terörist olarak görmediğini söyledi. Kirby, “Türkiye’nin, YPG ile ilgili endişelerini anlıyoruz. Ancak YPG, IŞİD ile mücadelede en başarılı güçlerden biri. Biz onları terörist örgüt olarak görmüyoruz ve kendilerini desteklemeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
Amerika açıkça bu noktada PYD’yi Türkiye’ye tercih ettiğini ortaya koymaktadır. Bunun anlamı da “Benim işime kim yarıyorsa o benim için daha önemlidir” anlayışıdır.
Bu noktada şapkamızı önümüze koyup düşünelim:
Bugüne kadar Suriye ve bölge politikalarında ne gibi hatalar yaptık. Bu hataların bedeli ne oldu? Bundan sonra neler olabilir? Kendimizle yüzleşmeliyiz. Eğer, en güvenilir müttefikimiz bile bizi oyalıyor, ikili oynayabiliyorsa buraya bir nokta koymak gerekmiyor mu?
Şimdi gelelim Amerika’nın PYD güçlerine neden destek ve yardımda bulunduğu konusuna:
Amerika, Suriye’de iç çatışmalar başladığında şu görüşünü ortaya koymuştu:
“Biz, Suriye’deki terörist gruplara havadan müdahale ederiz. Ancak, karadan askerlerimizi oraya sürmeyiz. Tek bile Amerikan askerinin ölmesini istemiyoruz. PYD güçleri IŞİD ve diğer terörist gruplarla mücadelede bizim kara gücümüzü oluşturuyor. PYD ve onun silahlı gücü YPG’ye desteğimiz sürecektir.”
Amerika’nın asıl hedefi neydi biliyor muydunuz?
Türkiye’yi kara gücü olarak Suriye’de değerlendirmek ve bizi bu bataklığa sürüklemekti. Biz, buna yanaşmadık. Amerika da bizim terörist gördüğümüz unsurları destekleyerek aslında bize ders vermeye ve burnumuzu sürtmeye çalışıyor. “Siz, bizim isteğimizi yerine getirmezseniz, bu isteği yerine getirecek olanlar var, biz de onlarla çalışırız” demeye getiriyor.
Bizi, iyice köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.
IŞİD tehlikesini önlemek ve çatışmalarda ön planda bulundukları için Batı ülkeleri de PYD’ ye destek veriyor. Kaldı ki, Rusya’nın da PYD güçlerine önemli destek sağladığını biliyoruz. Bu durumda bölgede en sıkıntıda kalan ülke konumuna düşmüş durumdayız.
PYD’nin silahlı gücü YPG Suriye’de kurulan ve faaliyet gösteren, Kürt Yüksek Komitesine bağlı silahlı örgüt. Suriye’nin kuzeyindeki bazı bölgeleri kontrol etmektedir. YPJ, YPG’nin kadın koludur. YPG genel olarak Kuzey Suriye’de kontrolü elinde bulundurmaktadır. Buralar: Afrin, Kobani, Tel Abyad, Resulayn (Serê Kaniyê), Amûdê(Amuda), Dêrika Hemko (al Malikiya), Kamışlı ve Haseke (Hasiçi)’dir. YPG’ye Amerika, Avrupa ve Avustralya’dan silah ve lojistik destek ile militan katılımı olmaktadır. YPG’ye Amerika, Avrupa ve Avustralya’dan silah ve lojistik destek ile militan katılımı olmaktadır.
Bir başka gelişme de şu:
YPG ve Arap milislerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri siyasi oluşuma gitme kararı aldılar. Merkezden bağımsızlık hedefleyen oluşum, Esad rejimiyle müzakerelerden yana tavır sergiliyor. Suriye’nin kuzeyinde YPG milisleriyle Suriyeli Arap gruplardan oluşan ve ekim ayında kurulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) böylece siyasileşiyor. Suriye’nin kuzeydoğusundaki El Malikiye kentinde iki günlük konferansta milislerin siyasi kolu olarak “Suriye Demokratik Konseyi “adı altında bir yapı oluşturulması kararı alınmıştı. IŞİD’e karşı silahlı mücadelede güçleri birleştirmek için ABD’nin desteğiyle ekim ayında kurulan SDG, Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile aralarında Ceyş el Suvar ve Ceyş el Sanadid’in de bulunduğu Arap gruplar ve Süryani birliklerinden oluşuyor.
Şimdi bir başka senaryo sahnelenmek isteniliyor.
Suudi Arabistan öncülüğünde, Katar ve diğer bazı Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin Suriye’ye gireceği iddia ediliyor. Suudi Arabistan’ın 150 bin askerle Türkiye’de konuşlanacağı ve Türkiye sınırından Suriye’de kara harekâtı yapacağı da aynı iddialar arasında yer alıyor.
Bunun da bir Amerikan projesi olduğunu sanıyoruz.
Amerika’nın bilgisi ve onayı olmadan Suudi Arabistan’ın böyle bir adım atması mümkün olabilir mi? Buradaki bütün hesaplar Türkiye’yi Suriye bataklığına çekmektir. Bu konuda son derece uyanık olmak, oynanmakta olan oyunlara gelmememiz gerekiyor.
Ortadaki hedef Müslümanları birbirine kırdırmaktır.
Nitekim bu iddiaların yayılması üzerine Rusya “Bunu biz karşı bir savaş ilanı olarak kabul ederiz” diyor. İran ise “Böyle bir hareket içine girenlerin cesetleri tabutlar içinde geri gönderilir” tehdidinde bulunuyor. Rusya ile İran’ın böyle bir senaryoya karşı önlem almaya başladıkları da gelen haberler arsında yer alıyor.
Görebildiğimiz kadarı ile Suriye konusu daha çok baş ağrıtacak. Bölge daha da ısınacak. Halep’in Esad güçlerince kurtarılması ile sınıra doğru dalga dalga yayılan sığınmacı sayısının 100 bini bulduğu, bunun daha da artarak süreceği de belirtiliyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın