En yaygın görüşe göre Manas Destanının asıl kaynağı; Mani dinine mensup olan Karahitaylarla Müslüman olan Karahanlılar arasında, XII. yüzyıl başlarında meydana gelen siyasi ve askeri mücadeleler sırasında Kırgızların yaşadıkları olaylardır.
Bazı kaynaklar XVI. yüzyılda yaşamış Manas adlı bir tarihi kişilikten söz ederken, bazı araştırıcılar da Manas destanındaki olayların XVIII. yüzyılın ortalarına değin uzandığı görüşünü ileri sürmektedirler.
Kırgız Türkleri arasında geniş bir kahramanlık destanı olan Manas Destanı, Müslüman Kırgızlarla Putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleleri anlatır.
Destan üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar; Manas, oğlu Semetey ve torunu Seytek ile ilgili bölümlerdir.
Destanın derlenen en hacimli şekli Sayakbay Karalayev’in Manas-Semetey-Seytek üçlemesi olup 500.500 dizedir.
Destanın çeşitli Manasçılardan derlenen 60’tan fazla anlatımının toplam dize sayısının 1.500.000 olduğu kaydedilmektedir.
Manas destanında kahramanlık konusu geniş bir yer tutar. Nogay boyundan çıkan Manas, yalnız kendi yerini, kendi boyunun özgürlüğünü, Kalmuk baskıncılarından korumakla kalmaz, parçalanan bütün Kırgız halkını birleştirip onların özgürlüğü ve eşitliği için çalışan bir bahadır olur.
Onun adıyla bütün halkın birliği, iradesi, gücü birleştirilip dile getirilir.
Manas destanının oluşturduğu gelenek içerisinde, destanı aktarma biçimine göre kavramlar da gelişmiştir. Halk arasında ve sözlü halk edebiyatında Manas destanı söyleyen ozanlara ırçı veya comokçu denmiştir.
Kırgız edebiyatında Manas destanı söyleyen ozanlar ikiye ayrılmıştır. Bunlar comokçu ve camakçı’lardır. Comokçular, Manas destanını kendi devirlerinde yaşamış olan ozanlardan duyup kendilerine göre yorumladıktan sonra okuyan kişilerdir. Manas destanının bazı bölümlerini büyük comokçulardan dinledikten ve belleklerine yerleştirdikten sonra ona eklemeler yaparak veya kısaltarak okuyan ozanlar ise camakçılardır.
Ayrıca Manas destanının birinci bölümünü (Manas) veya üç bölümünü (Manas, Semetey, Seytek) eksiksiz okuyanlara manasçı, destanın sadece ikinci bölümünü (Semetey) okuyanlara ise semeteyci denir.
Manas Destanı (Özeti ve Kolları)
Üç büyük “KOL”dan ibaret olan destanın, MANAS adını taşıyan birinci bölümü:
Manas’ın doğumu, güç sahibi olarak kendisini tanıtması, Kırgızlar arasındaki savaşlarda şöhret kazanması, Kalmuklara karşı elde ettiği başarılar, Kırgızları bir bayrak altında toplaması, ilini düşman istilâsından kurtarması gibi olaylardan oluşmaktadır.
“Kara Han’ın oğlu YAKUP (Çakıp) Han ile Haydar Han’ın kızı, karısı ÇIYRICI’nm çocukları olmaz. Baba Yakup bir çocuk vermesi için Tanrıya yalvarır ve bir erkek çocukları olur. Yeni doğan çocuğa ‘’dört ulu peygamber” tarafından MANAS adı verilir ve çocuğun geleceği hakkında kehanetler yapılır. Beşikte iken konuşmaya başlayan Manas’ı Hızır aleyhisselam korur; kâfirleri (Kalmuk ve Çinliler) yeneceğini bildirir. Baba Yakup oğlunun yetişmesi için BAKAY’ı görevlendirir, ilerisi için tasarlanan iki gâzanın mâhiyeti anlatılır; Manas çabucak büyür ve yiğit bir delikanlı olur; Kaşgar’da bulunan Çinlileri haraca bağlayıp doğuya sürer.
Bu bölümün en güzel kısımları, Kökütey Han Aşı (Kökütey Han’ın yoğ “matem” töreni), Manas’ın yaralanması ve ölümünün anlatıldığı parçalardır.
Manas, KÖKÇÖKÖZ ve KÖZ-KAMAN tarafından zehirlenerek öldürülür. (Bu ölüm olayı, Radloff’un derlediği varyantta, beşinci bölümde etraflı şekilde peniden ele alınıp anlatılır.) Manas, destanda üç defa ölür:
İlk defa, KÖKÇÖ ile savaşırken, aldığı yara onu öldürür;
İkinci defa, zehirlenme neticesinde ölür;
Üçüncü defa, geri dönemeyecek şekilde ölür.
Manas’ın öldürülmesinden sonra, Kırgızlar arasındaki iç çekişmeler artar, iktidar mücâdelesi yeniden başlar. Bu bölümlerde hürriyet savaşları motifinin daha zayıf olduğu görülür.
SEMETEY ve SEYTEK kollarında ise Kırgızlar arasındaki kardeş kavgasının derin izleri görülür. Millî mücâdeleden çok şahsî kavgalar, hanlar ve beyler arasındaki anlamsız iç savaş anlatılır.
SEMETEY’in adını alan yedinci bölümde Manas’ın karısı KANI-KEY ve annesi ÇIYRIÇI (veya ÇIYIRDI), küçük Semetey’i yanlarına alarak Buhara’ya, Manas’ın kaymatası olan TEMİR HAN’a sığınırlar. Seme-tey, Buhara’da dayısı İsmail’in yanında kim olduğunu bilmeden büyür. Ondört yaşına geldiğinde kim olduğunu öğrenir. Babası Manas’m da vasiyeti üzerine TALAS’a geri döner. Uzun mücâdelelerden sonra, iktidarı dedesi Temir Han ile amcalarının elinden alır. Buna rağmen Kırgızlar arasındaki beylik ve benlik mücadeleleri bitmez, sürer gider. Bu mücâdeleler sonunda, akrabalarından birisi olan İLYAS HAN, SEMETEY’i öldürür ve karısı AY-ÇÖRÖK’i de kendisine alır.
Bu bölümün aşıl baş karakteri MANAS’ın karısı, SEMETEY’in annesi KANIKEY ile SEYTEK’in annesi AY-ÇÖRÖK’tür. Her iki bölümde de baş roldeki kadının intikam alması incelenir. ‘
SEYTEK kolu, Manas destanının üçüncü bölümü olup, Seytek’in hayat hikâyesinden ibarettir. Seytek de babası SEMETEY gibi gençlik yaşına gelince, babasının katillerinden intikamını alır, iktidarı eline geçirir, uzun zamandır esir olan dedesi Manas’ın karısı, büyük nenesi KANIKEY’i de esaretten kurtarır.
Üç nesle uzanan destanda MANAS kurucu görevini görür, oğlu SEMETEY iktidarı tehlikeye sokar. SEMETEY’in oğlu SEYTEK ise işleri yeniden düzene koyar. KANIKEY, oğlu SEMETEY’i YAKUP’tan ve onun oğulları ABEKE ili KÖBÖŞ’ün elinden kurtarır, büyük zorluklar sonucu selâmete çıkarır.
Ancak, SEMETEY başa geçtikten sonra işleri doğru düzgün götüremez: önce, âdab, erkân bilmediği için Manas’ın yiğitlerini gücendirir ve uzaklaşmalarına sebep olur. Sonra, akrabası ÜMÜTÖY’ün nişanlısını kaçırır… Töreleri yerine getirmez. Rüyasında uyanlmcaya kadar ölmüş babasının anısına saygıda kusur eder. •
Semetey’in sonu kötü olacaktır. Semetey ile birlikte soyunun da sonu tehlikeye girmiştir.
Semetey’i yenen ER-KIYAZ, Semetey’in yeni doğan oğlu SEYTEK’i öldürmek üzeredir. Tıpkı KANIKEY’in Semetey’i alıp kaçırarak kurtardığı gibi bu sefer de AY-ÇÖRÖK, “KUĞU” şekline gireceğini ve babası AKIN-HAN ile yiğitlerini çağıracağını söyleyerek ER-KIYAZ’ı tehdit eder ve SEYTEK’i kurtarır.
Bu üç büyük kol dışında, Manas dairesi içinde kabul edilen ER TÖŞTÜK ve COLAY HAN destanları da vardır ki, bu son iki kol bazı bilim adamları tarafından “müstakil birer destan” olarak kabul edilirler.
Bazı bilim adamlarına göre bu iki destan da MANAS’m birer epizotu olup, onun etrafında oluşmuşlardır.
***
Kırgız Türklerinin millî destanı Manas, beş yüz elli üç bin mısra olup, büyük bir bölümü manzumdur. Destan;
1. Manas,
2. oğlu Semetey,
3. torunu Seytek
hakkındaki bölümlerden ve yine MANAS dairesi içinde olduğu kabul edilen ER TÖŞTÜK ile COLAY HAN destanlarından ibarettir.
Radloff’un tespit ettiği MANAS varyantında ise destan:
1. Manas’m doğuşu,
2. Almambet’in Müslüman olup Er-Kökçö’yü terk etmesi ve Manas’a katılması,
3. Manas ile Er-Kökçö’nün dövüşü, Manas ile Kanıkey’in evlenmesi, ölümü ve yeniden dirilişi,
4. Bok Murun,
5. Kös Kaman,
6. Semetey’in doğuşu,
7. Semetey
bölümlerinden oluşmaktadır. SEYTEK ile ilgili olaylar SEMETEY bölümünde anlatılmaktadır. güney kıbrıs rum yönetimi
En eski Türk destanlarından, mitolojisinden ve bozkır kültüründen derin izler taşımakla birlikte MANAS, öteki destanlardan bağımsız ve mısra sayısı itibariyle dünyanın en büyük destanıdır. Günümüzde de bu Manas’tan, manzum bazı bölümler anlatılmaktadır. Bu özelliğinden dolayı MANAS, yaşayan ve Kırgızlarca yaşatılan tek destandır.
MANAS’ta hayatları anlatılan göçebe Kırgızlar, henüz bir devlet kurma, dünyayı zapt etme, halklara, ülkelere hükmetme gibi ülkülere sahip olmayıp, kabile hayatı yaşamaktaydılar. Fakat destan, Kırgızların iç ve dış düşmanlan, Budist Kalmuk-Moğollar, Çinliler, kısmen de Uygurlar ve Orta Asya’da yaşayan öteki Türk boylarıyla yaptıkları mücâdeleler, derin vatan ve millet sevgisinin şiirsel söylenişiyle dikkati çeker. MANAS, millî özellikleri itibâriyle çok renkli, kendisine has deyişlerle yoğrulmuş orijinal bir destandır. Kırgızların folkloruna, gelenek ve göreneklerine, inançlarına, törelerine, bozkır hayatına, etnografyasına (giyim-kuşam, çadır hayatı, hayvancılık, deve ve at koşumları, mutfak kültürü vb. gibi), deyimler, terimler, ata sözleri gibi bilgilerin yanında, Türk Dili Tarihi için çok değerli olan dil, edebiyat ve tarih malzemelerini de bünyesinde yaşatmaktadır. Kişi, boy, soy, oymak, cemaat adları ile (Ak-tulpar, Kara-ker, Kıl-ciren, Korcong-boz, Koyon-boz, Kök-ala, Kök-borçuk… vb. gibi at; Ak-şumkar gibi kuş; Ak-taygan, Bay-töböt gibi köpek adlan) özel hayvan adlarım taşıması açısından da bir ONOMASTİK hâzinesidir.
Ayrıca: Abılay, Abeke, Açık, Acıbay, Ak-saykal, Albay vb. gibi pek çok kadın ve erkek kahramanların adlarını da belirtmesinden dolayı önemlidir.
Bu arada, Ak-albars ve Süt-bolot adlı kılıç, Ak-otpok ve Kök-kübö adlı zırh, Ak-tinke adlı hançer özel adlarını da görerek, Kırgızların ad verme geleneğine verdikleri önemin izlerini tespit edebiliyoruz.
MANAS destanında adı geçen Abeke, Abılay, Açık, Ağış, Acıbay, Ak-erkeç (kadın), Akılay/Nakılay (kadın), Ak-nakış (kadın), Ak-kıyaz, Akpay -mamet… vb. gibi bazı kahraman-alplerin hayatı ve özellikleri Oğuz Kağan, Dede Korkut, Alpamış, Köroğlu gibi Türk destanlarındaki kah-raman-alplerin hayatı ve özellikleriyle yakından benzerlik gösterir.
MANAS’ta adı geçen Aç-maral, Agır-min, Ak-bulung, Ak-ermen, Ak-cermen, Balakşan (Bedehşen), Balk/Balık (Belh), Bar-köl, Becin, Boy-barak… vb. gibi coğrafi adlar; Erkeç (keçi halkı), İndi (Hintli), İt (Köpek halkı), Kazak, Kırım, Kıtay, Kızıl-Baş, Nayman, Nogoy, Noygut, Oyrot, Oogan (Afgan), Orus (Rus), Özübek (Özbek), Şürşüt (Mançu), Tecik (Tacik) kavim adları ile yukarıda belirttiğimiz kişi adları Genel Türk Tarihi içinde yer alan tarihî ve coğrafî gerçeklere uygundur. Bu bakımdan, bu destan, yakın tarihe kadar yazılı eserlere sahip olmayan göçebe Kırgızların hayatını bütün yönleriyle aksettiren bir ansiklopedi niteliğindedir. Bu özelliklerinden dolayı Kırgızlar, bir ‘’Manas Ansiklopedisi” hazırlamışlardır.
MANAS ve etrafındaki yiğitlerin mücadele ettiği “kâfir”ler, Moğol asıllı Budist Kalmuklar ve Çinlilerdir. Fakat, destanda, Kırgızlar arasında yapılan kardeş kavgalarının kanlı sahneleri de sık ve geniş şekilde yer alır.
Bütün bu savaş sahneleri anlatılırken sihir ve büyüye, bağlı masalımsı hayalî sahnelere yer verilirse de destanın gerçekçi bir üslûpla anlatıldığı görülür.
Öyle ki, bazı tabiat, eşya, hayvan ve insan tasvirleri, kahramanların bazı duyguları; ümid, korku ve heyecanları çağdaş roman anlatışına benzer bir şekilde ve büyük bir ustalıkla anlatılmıştır.
Baba ile oğulun, kardeşle kardeşin, gelinle kaynananın, yeğenle amcanın, kan ile kocanın biribirleriyle mücadelesi çok açık olarak, hatta bazan dramatik bir şekilde ifâde edilmiştir.
MANASÇI, bu destanda, o devirde görülen sosyal hayatın bazı aksayan yönlerini, âdetlerin, gelenek-görenek ve törelerin, ahlâksızlığın ve zalimliğin tenkidini de sert bir ifâde ile yapabilmiştir.
***
Manas Destanı’nın günümüze taşınması
Manas Destanı’ndan bahseden en eski kaynak Seyfeddin Molla’nın Mecmu’u’t-Tevârih adlı XVI. yüzyılda yazılmış olan eseridir. Bu eserde Manas tarihî bir kişi ve kahraman (alp) olarak gösterilir.
Manas üzerine çalışan bazı bilim adamlarına göre MANAS destanı, Kırğızlann Yenisey ırmağı ile Minusinsk bozkırlarındaki hayatlan sırasında, 840 yılı civarında, büyük bir devlet kurdukları yıllarda, Uygur Türkleri ve Çinlilerle yaptıkları savaşlarda oluşmaya başlamış; daha sonra, XVI-XVII. yüzyıllardaki Kırgızlar ile Kalmukların veya Budist Kalmuk Moğollan ve Çinlilerin Orta Asya’daki Müslüman Türk kavimleriyle yaptıklan savaşlar sırasında bünyesine yeni unsurlan da alarak zenginleşmiş, 1917 Sovyet devriminden önce ve sonra da yönetime yapılan övgülerle, yeniden teşekkül etmiştir.
Daha çok XIX. Yüzyılda destana İslâmî unsurlar girmiştir. Böylece bu büyük destan, alplerle (Müslüman kahramanlarla) kâfirler (Budist Kalmuk Moğollar) arasındaki savaşlar ve kardeş kavgaları şeklinde görünen yeni bir şekil kazanmıştır. Destanın bünyesine sonradan giren İslâmî unsurlar Manas’ın orijinal yapısını ve bütünlüğünü bozmadığı gibi, Kırgızlar arasındaki milliyet duygusunu da olumlu yönde etkilemiştir. Destan, bu heyecanlı duygularla yaşatılarak bugüne kadar getirilmiştir.
Destanın millî ve dinî duygulan beslemesi, canlı tutması, devrin Sovyet hükümetini rahatsız etmiş, 1951-1954 yıllan arasında, (Dede Korkut, Alpamış, Oğuz Kağan vb. gibi) öteki Türk destanlarıyla birlikte okunması, anlatılması ve basılması yasaklanmıştır.
1952 yılında Bişkek (eski adı: Frunze)’de toplanan sözde bir sempozyumla da destandaki gayri İnsanî (!), şovenist (!), feodal cemiyetin duygularını aksettiren zararlı kısımlar (!) tespit edilerek kötülenmiştir. Fakat, halktan ve münevverlerden gelen baskılar sonucunda Manas hakkında bilimsel araştırmalar yapılarak, destandan parçalar yayımlanmış; daha sonra Bok Murutı, Semetey ve Seytek bölümlerinin pek çok varyantı derlenmiştir.
Kırgızların bu ölümsüz destanını bilim dünyasına ilk duyuran Kazak bilgini Çokan VELİHANOĞLU (1835-1865)’dur. Çinggis Kağan’ın soyundan gelen bu Kazak prensi, 1856’da Kırgızistan’da yaptığı seyahatte MANAS DESTANI’m derlemiş, 1861 yılında “Rus Coğrafya Cemiyetinin Yazıları” dergisinin I. ve II. Kitaplarında “Kökütey Han’ın Aşı” (yoğ töreni) adlı kısmım, Rusça’ya çevirerek yayımlamıştır.
Türk dili ve kültürüne büyük hizmetleri bulunan, Orhun yazıtlarının ilk okuyucularından ve “Türk Lehçeleri Sözlüğü” (4 cilt), “Türk Halk Edebiyatı Numûneleri” (10 cilt), “Sibirya’dan”, “Tşastvustuk” gibi büyük eserlerin yazan Alman asıllı Rus Türkoloğu W. Radloff, 1862,1864 ve 1869 yıllarındaki Kırgızistan gezilerinde Manas’tan parçaları derleyerek yazıya geçirmiş ve bunlan “Türk Halk Edebiyatı Numûneleri, C.V” (St. Petersbıırg 1885) içinde Kırgızca-Rusça-Almanca olarak yayımlamıştır.
Manas üzerine pek çok yayın ve derleme yapılmıştır. Bugün Kırgızistan’da yaşayan Manasçılardan pek çoğu bu destanı ezbere okuyabilmektedir. Kırgızistan’da yapılan derleme çalışmaları sonucunda, Manasçılardan derlenmiş ONÜÇ ayn varyant, yazma olarak bulunmaktadır.
MANAS destanı üzerine yapılan en önemli çalışmalardan birisi de Kazak yazan ve bilim adamı Muhtar AVEZOV’undur. AVEZOV, 1930 yılından beri yaptığı çalışmalara otuz yıl devam ettirmiş ve destanın halk arasında yaşayan pek çok varyantım ortaya çıkarmıştır.
MANAS üzerine çalışan pek çok Kazak ve Kırgız bilim adamı bu Ilınmaktadır. Bunların yapmış olduklan çalışmalardan bazılan Kazakça, Özbekçe ve Türkiye Türkçesine de aktanlmıştır.
Türkiye’de MANAS üzerine çalışan bilim adamlannm başında Başkurt Türkü asıllı türkolog Abdülkadir İNAN gelir. Onun Kültür Bakanlığı yayınlan arasında çıkan “Manas’tan Seçmeler” (Ankara 1973; İstanbul 1992) adlı eseri ilk önemli neşirdir.
Bu neşirden yıllar sonra, 1995 yılında, Emine GÜRSOY-NASKALİ tarafından yayına hazırlanan RADLOFF varyantı “Manas Destanı”, TÜRKSOY tarafından büyük boy ebatta, Kiril harfleriyle Kırgızca-Lâtin harfleriyle Kırgızca-Lâtin harfleriyle Türkiye Türkçesi olmak üzere üç sütun halinde neşredilmiştir.
Doç. Dr. Shurubu KAYHAN / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın