EŞİT VATANDAŞLIK

            Sayın Haluk Dural, ‘Eşit vatandaşlık’ konusunda bilgi rica etmişsiniz.

            Kuşkusuz bu konuda çok geniş felsefî ve politik bir yazın var. Uluslarrası kayıtlar falan var.

            Ancak Türkiye özelinde bu kavramın ne anlamda kullanıldığına ilişkin, izninizle bir değerlendirme de ben yapmak isterim.

            Türkiye’de ‘eşit vatandaşlık’ anlayışının olmaz olmazı ‘anadilde eğitim’dir.

            ‘Anadilde eğitim’ ise Türkiye’de çeşitli ‘halk’ların varlığı ve her halkın kendi dilinde ‘eğitim’ görmesi demektir.

            Böyle olunca, örneğin Türkiye’de Kürt, Ermeni, Arap, Rum, Laz, Çerkez vb onlarca ‘halk’ın kendi dillerinde ‘eğitim’ görmeleri gerekecek demektir.

            Yani onlarca dilde ‘okul’, ‘öğretmen’in yanısıra, resmi kayıtlarda onlarca dilde ayrı evrak düzenlenmesi demektir.

            Bir an için, onlarca değil de sadece Türkçe ve Kürtçe gibi iki dil olduğunu varsaysak bile, o zaman okul, öğretmen ve resmi evrakların ikiye katlanması gerekecektir.

            Oysa, sizin de belirttiğiniz üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nin değiştirilemez başlangıç ilkelerine göre resmi dil ‘Türkçe’dir.

            Ve bu tek resmi dil, Cumhuriyet’i kuranların keyfî tercihlerine göre değil, ‘Ulus’ olmanın bir gereği olarak belirlenmiştir.

            Yüzyılın başında yapılan hemen hemen bütün ‘Millî Demokratik Devrim’ler ve kurulan  bütün ‘Millî Devlet’’lerin (Devlet-Ulus) temel hedefi, farklı ‘halk’lardan oluşan kendi nüfuslarını ‘Ulus’ olarak yeniden örgütlemek idi.

            Türkiye’de ise bu durum, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk(lar)a Türk Ulusu denir’ özsözüyle dile getirilmişti.

            Bu, Türkiye’de çeşitli ‘halk’ların olduğunu yadsımak değil, tersine Cumhuriyet’i kuran ‘kurucu halklar’ olduğunu, ama tümünün birarada bir tek ‘Ulus’ oluşturacağı anlamında kullanılmıştır.

            Ne var ki, İkinci Dünya Savaşı ertesinde, Cumhuriyet’in bu ‘ilke’si, özellikle Demokrat Parti tarafından, ne yazık ki yavaş yavaş çiğnenmiş ve ‘eğitim ve öğretim’ alanına gerekli ilgi gösterilmemiştir.

            Tam da bu nedenle, bugün bile ‘benim anam Türkçe bilmiyor’ diye övünen (ya da yakınan) yurttaşlarımız bulunmakta ve en çok da bu kesimler ‘Anadilde eğitim’i bir hak olarak öne sürmektedirler.

            Sözü uzatmadan, sizin de bildiğiniz bu gerçekleri anımsatmak istedim.

            Bitirirken, ‘Anadil’, ‘anaların ak sütü gibi helal’dir ama bu, bir ‘Ulus’un birliğini bozmak için kullanıldığı zaman bir ‘hak’ olmaktan çıkıp bozgunculuk yapmak üzere bir ‘araç’ konumuna düşer, ki Türkiye’de yapılmak istenen bundan başkası değildir.

            Selam ve saygılar

            Sayın Haluk Dural, ‘Eşit vatandaşlık’ konusunda bilgi rica etmişsiniz. - Habip Hamza ERDEM

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir