Türkiye’de 129’u devlet, 75’i Vakıf, 4 Vakıf MYO ile 207 üniversitede 183,493 öğretim üyesi ve görevlisi 8,3 milyon öğrenciye eğitim vermektedir. Nitelikli bir öğretiminin yapılabilmesinin ön şartı, akademik kadroların birikimi yeterli, intihale bulaşmamış, sorun çözücü ve yaratıcı olmasıdır. Nitelikli bir eğitim için fen ve matematik bilimlerin yanında sosyal bilimlere de (felsefe, sosyoloji, psikoloji) önem verilmelidir.
Son yıllarda basına yansıyan haberlerde öğretim üyelerinin nitelikleri sorgulanır olmuştur. Akademik kadrolar liyakate dayalı olarak kullanılmamaktadır. Üniversitelerde bilim jürilerinin nitelik eksenli, liyakate dayalı olarak seçilerek belirlenmemiş olması buradaki en önemli sorundur. Bu süreçte bilimsel üretkenlikten kopma beraberinde üniversitesinin kurumsal yapısına yabancılaşmayı da tetiklemektedir. Belli sayıda nitelikli makale yayımlamak, akademik terfi için ön koşullardan biri olup, “akademik teşvik” adı altında yayınlanan makale ve bildiri sayısına göre prim alınan bir sistem, akademisyenleri yayın yapmaya teşvik etmektedir.
Bu kapsamda Turkish Forum’da 17 Ekim 2022 tarihinde yayınlanan yazımın başlığı “Dünya Üniversite Sıralamalarında Türk Üniversiteleri Neden Alt Sıralarda?”idi. (https://www.turkishnews.com/tr/content/2022/10/17/dunya-universite-siralamalarinda-turk-universiteleri-neden-alt-siralarda-2/) “Üniversiteler Açılırken Eğitimde Kalite Sorunu” başlıklı yazımda da üniversitelerimizde kalite sorunu gündeme taşınmıştır. https://www.turkishnews.com/tr/content/wp-login.php?redirect_to=https%3A%2F%2Fwww.turkishnews.com%2Ftr%2Fcontent%2Fwp-admin%2Fpost.php%3Fpost%3D759370%26action%3Dedit&reauth=1)
Şimdi önemli bir konuya değinmek istiyorum. Ankara’da değerli bir öğretim üyesinin ismini taşıyan bir vakıf üniversitesinde “belli sayıda makale yayımlamak, akademik terfi için ön koşullardan biri” olmasına rağmen bu yok sayılmış, 9 kriter icat edilerek YÖK tarihine kötü bir örnek olarak geçecek bir atama yapılmıştır. Ayrıca, “…en az üçü başka üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünden olmak üzere ilan edilen kadronun BİLİM alanı ile İLGİLİ en az beş profesör” hükmü de yok sayılmıştır.
YÖK tarihine örnek olarak geçecek olan 9 “gülünç” ve “bilim dışı” kriterler aşağıdadır. Söz konusu kriterler ile Hukuk Fakültelerinde profesör atanırsa, o ülkelerde hukuktan söz etmek mümkün değildir. Hakim hakimliğini, avukat avukatlığını, savcı savcılığını yapamaz. Profesör olacak aday “genç”, “dinamik” ve “yetkin” ise ataması yapılacak, değilse atanmayacak. Bu durumda acaba üniversiteye öğretim üyesi değil de “atlet mi” alınmak isteniyor sorusu akla gelmektedir. Bu “bilim dışı” kriterler dünyanın hangi saygın üniversitelerinde geçerlidir diye bir soru sorulursa, cevap basittir: Hiçbirinde.
- Dosyanın düzenli olması,
- Taşınır bellek,
- Adayın genç olması,
- Adayın dinamik olması,
- Adayın projeci olması,
- Adayın yaşı,
- Adayın dinamikliği,
- Adayın lisans programlarında ders vermesi,
- Adayın yüksek lisans programlarında ders vermesi.
Bu konuda YÖK’e başvuru 18 Ekim 2022 tarihinde yapılmıştır ama aradan 3 aya yakın bir zaman geçmesine rağmen karar verilememiştir.
Atanmayan aday ile atanan aday arasında uluslararası kriterlere göre “bilimsel uçurum” varsa (3010-541=2.469), bu atama YÖK mevzuatına uygun olmadığı gibi, üniversite açısından da bir kayıp demektir. Bilim dışı 9 kriter esas alınarak yapılan atama için söylenecek tek şey vardır: “Sözün bittiği yer.” Sessizlik, sözün bittiği yerde başlar; ama söz bittiği için başlamaz. O zaman fark edilir olur. Üniversitelerarası Kurul’un 29 Mart 2021 tarihinde Video Konferans yoluyla almış olduğu karar ilgili üniversite tarafından nedense yerine getirilmemiştir: “Komisyonumuz söz konusu jüri üyelerinin tamamının uluslararası ticaret alanından olması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.”
Bu konuda alınmış 5 önemli yargı kararı yok sayılırsa Anayasamızdaki “hukuk devleti” ilkesi bundan zarar görür: “Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun E. 1990/744, K. 1991/41, K.t. 11.10.1991 Kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun E. 1991/453, K. 1992/38, (14.02.1992) Kararı, Danıştay 8. Dairesi’nin E. 2004/6289, K. 2006/735, K.t.: 27.02.2006 Kararı, Danıştay 8. Dairesi’nin 27.09.2010 tarih ve 2010/3384 Esas No, 2010/4726 Kararı, Danıştay 8. Dairesi’nin E. 2010/5235, K. 2010/5843, K.t.: 05.11.2010 Kararı”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Adil Yargılama Hakkı başlığını taşıyan 6’ncı maddesinin makul süre ilkesi bu süreçte dikkate alınmamıştır. Çünkü YÖK mevzunda olamayan kriterler icat edilerek yapılan atama makul süre içinde görülmemiştir: 2022-2018= 4 yıl.“1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”
ODTÜ URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut, üniversitelerimizin dünya sıralamalarında üst sıralarda yer alamamasını şöyle açıklamaktadır: “Bunun temel nedeni, etki değeri yüksek dergilerdeki bilimsel makale sayılarımızın gereken hızlarda artırılamayışı ve etki değeri en düşük Q4 grubu dergilerdeki makalelerin azaltılamayışıdır. Üniversitelerimizin genellikle yayın ve atıfları her yıl az da olsa artmaktadır ama artış hızımız, dünya ortalamasının altında kalmaktadır.”
URAP’ın Türkiye üniversiteleri genel sıralaması; makale puanı, atıf puanı, bilimsel doküman puanı, doktora puanı ve öğretim üyesi/öğrenci puanı kriterlerine göre yapılmıştır. Kriterler için puanlama şöyledir:
- Makale sayısı: SCI, SSCI VE AHCI taramalarına giren ve etkinlik çarpanı bakımından ilk yüzde 75’lik dilimde yer alan dergilerde basılan makale sayısı,
- Atıf sayısı,
- Toplam bilimsel doküman sayısı,
- Doktora sayısı.
Yukarıda yer alan 9 kriter ile bir atama yapılıyorsa, bu tip atamalarla Türkiye’nin 11’nci Kalkınma Planı hedefleri ulaşılması mümkün değildir: “Dünya akademik başarı sıralamaları 2023 itibariyle Türkiye’den en az 2 üniversitenin ilk 100’e ve en az 5 üniversitenin de ilk 500’e girmesi sağlanacak.” Eski bir DPT mensubu olarak 2020’li yıllarda böyle kriterler ile profesör ataması yapıldığını rüyamda görsem inanmazdım. Bu durumda 11’nci Kalkınma Planı hedeflerine ulaşılması bir hayaldir. Sebebi, yanda yer alan gazete küpüründedir: “Torpilsiz, liyakate dayalı bilim olmadıkça Türkiye asla ilerleyemez.!”
Bir yanıt yazın