NECDET BULUZ
Türkiye’de şu anda 2 milyon 500 bin Suriyeli sığınmacının bulunduğunu belirtiliyor. Kayırlarda olmayanların sayısı ile bunun 3 milyonun üstüne çıktığını görmekteyiz. Halen de sığınmacı geliyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de doğumla çoğalanlar var. Bugüne kadar ülkemize gelen sığınmacıların 300 binin üzerinde çocuk doğurduğunu da göz önünde bulunduracak olursak, bunun ileride çok daha büyük sıkıntılara neden olacağını görmüş oluruz.
Burada özellikle şu konuyu vurgulayalım:
Biz, hiçbir zaman ülkemize gelen sığınmacılara karşı değiliz. Yerlerinden yurtlarından edilmiş, ortada kalmış, yaşlısı ile çocuğu ile sığınacak bir liman arayan bu insanlara kucak açmak, onları sahiplenmek, yaralarını sarmak insani bir görevdir.
Bizim karşı olduğumuz, gelenlerin kayıt altına alınmaması, kamplarda barındırılmaması, 81 ile yayılmasının önüne geçilememesidir. Eğer, bu insanları ülkemize kabul ediyorsak, onları geçici olarak da olsa sahipleniyorsak, yaralarını sarıyor, sıcak bir ortamda kucaklamak istiyorsak bunu kurallara uygun yapmak durumundayız.
Bunu yapamadık. Sığınmacılar da 81 ile gelişi güzel yayıldı. Sosyal patlama oldu. Birçokları yatacak yer bulamıyor. İşsiz güçsüz olanlar dilenmek zorunda kalıyor. Dikkat edilecek olursa ortalık dilenen sığınmacı çocuktan geçilmiyor.
Şimdi asıl konumuz da zaten budur. Gelen sığınmacılar zaten var olan dilenci çocuk sayısında da patlamalara neden oldu. Özellikle büyük şehirlerde ışıklı kavşaklarda otomobillerin önü kesiliyor, camilerin önü dilenci çocuklardan geçilmiyor. Evlere kadar gelenler, kapı zillerini çalıp yiyecek, giyecek isteyenler de var. Çarşı-pazarlarda artık toplayarak karınlarını doyurmaya çalışanlar da çoğalıyor.
Şimdi asıl sorun şu:
Yapılan araştırmalarda, özellikle sığınmacı çocukların dilenci çetelerinin eline düştüğü söyleniyor. Dilenci çocuk sayısının da Suriyelilerle birlikte kontrol edilemez konuma yükseldiğine de dikkat çekiliyor. Dilenci çetelerinin çocuklu kadın bulmakta zorlandıkları, küçük çocuk ve kundaktaki bebekleri bile günlük 50-100 lira arsında kiraladıkları bile söyleniyor. Hatta bu konuda Meclis’e bir de araştırma önergesi verildiğini biliyoruz.
Yine yapılan en son araştırmaya göre sadece İstanbul’da 100 bine yakın çocuğun çeşitli yollardan dilendirildiği de ortaya çıkarıldı. Küçümsenmemesi ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir rakam. Biz, sığınmacılarla birlikte gelen bu tehlikeli duruma da bu nedenle dikkatleri çekmek istedik.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız konu da zaten budur. Eğer, sınırları açıyor, bu insanları kabul ediyorsak, bunları barındırmak, korumak, kollamak da devletin görevi olmalıdır. Ortalara yayılan, geçimini dişlenerek geçirmeye çalışan, kapı kapı dolaşarak yardım isteyen bu insanlar, sosyal yaşamı da tehlikeye sokmaktadırlar. Birçok yerde insanların bunlardan son derece rahatsız olduğunu da görüyoruz.
AB üyesi ülkelerin sığınmacılara kapılarını kapatmış olması, bir noktada bu sorunlarla bizim baş başa kalmamız anlamına geliyor. Bütün bunlara rağmen, Batı’dan beklenen yardım ve desteklerin gelmemesi de önemli bir sorundur.
İşin bir başka noktası da Türkiye’ye gelen sığınmacıların ölümü bile göze alarak Türkiye’den kaçmaya çalışmalarıdır. Türkiye’de kalmak istemiyorlar. Avrupa ülkelerini tercih ediyorlar. Avrupa ülkeleri de kabul ettikleri sığınmacılardan çocuklu olmayanları ve kaliteli olanları seçiyor ve sembolik olarak “Bakın biz de sığınmacı kabul ediyoruz” olgusu yaratmaya çalışıyorlar.
Geçenlerde Milliyet Gazetesi’nde Mert İnan bu konuyu enine boyuna haber yaparak okurlarına ulaştırdı. Haberin bir bölümünde Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu Başkanı Avukat Figen Özbek’in görüşlerine de yer verdi. Biz de bu görüşleri sizlerle paylaşmak istedik:
“Bunun önemli sebeplerinden biri çocukların devlet kurumları tarafından yeterince korunmayışı ve izlenmeyişi Yoksul ailelerin yoksunluğundan çocukların etkilenmemesi gerekir. Dilencilik sektöründe zaten eskiden beri devam eden bu istismar Suriyeli çocukların ülkemize gelmelerinden sonra daha da artmış ve kontrol edilemez bir çizgiye ulaşmıştır. Devlet kurumlarının sokakta ve otoyollarda dahil her yerde dilenen bu çocukları kontrol altına almaması, çocukların istismarına açık bir alan haline gelmesine de yol açmıştır.”
İşin bir başka sıkıntılı tarafı da şu:
Belediye ekipleri de bu dilenci çocuklardan son derece dertli ve sıkıntılılar. Üstelik yönetmelik gereği 15 yaşın altındakilere de ceza yazamıyorlar. Mücadelede caydırıcı olamıyorlar. Sayıları her geçen gün artan dilenci çocukların sosyal yaşamı da giderek olumsuz biçimde etkilemeye başlamış olması sizce de önemli bir sorun değil mi?
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın