14.-17. yüzyıl Osmanlı örneklerine en yakın modern nüfus grupları.
Türklerin genetik tarihi, tarihi gelişmeler doğrultusunda Orta Asya’ya dayandığı kabul edilen gen havuzu geçmişi. Çalışmalar Türkiye Türklerinin Anadoluya göç etmeye başlamasından önceki yurdu olan Orta Asya’daki Türklerle genetik yakınlığı mı olduğunu yoksa Selçuklu ve Osmanlı zamanlarında asimile edilmiş yerliler mi olduğunu belirleme amacı taşır.
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve antropolog Timuçin Binder; genetik araştırmaların Türkiye’de yaşayan insanların büyük bölümünün 40 bin yıl önce de bu topraklarda yaşamış olduğunu kanıtladığını belirtmiş, Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına gelen nüfusun aslında az olduğunu, Türklüğün ırka bağlı olmayıp bir kültürel kimlik olduğu görüşünü savunmuştur. Binder, araştırmaların Anadolu Türklerinin genetik olarak Asya’daki Türkî halklardan çok Balkanlar ve Ortadoğu’daki uluslara daha yakın olduğunu gösterdiğini söylemiştir. Amerikalı tarih profesörü Justin McCarthy, Türklerin çok farklı bölgelerden geldiklerini ve tıpkı Amerikalılar gibi köklerinin değişik yerlere dayanmasına rağmen Türk kimliği altında birleştiklerini söylemiştir. Amerikalı Mezar DNA-Gen araştırmacısı Nancy Touchette, Moğolistan’da 2000 yıllık mezarlarda yaptığı araştırmalar sonucu Türkiye Türklerinde Hun DNA-Gen yapıları ile aynı yapılar bulmuştur. Science Direct’in yayınladığı yazıda ise Hunlar ile Türkler arasında genetik paylaşım olduğu görülmüştür.
Türk göçü sonrasında Anadolu’da Hint-Avrupa dilleri yerine Türk dilleri konuşulmaya başlandı. Bilim insanları, dilde bu değişime geçmiş nüfusların genetik bir değişimiyle eşlik edilip edilmediği üzerine uzun süre tartıştı. Orta Asya kaynaklarının üzerindeki aşırı vurguya rağmen, Anadolu Türklerinin bölgeye özgü bir şekilde ezici çoğunlukta oldukları kararına varılmıştır.[8]
Bir yanıt yazın