NECDET BULUZ
İran’da nükleer krizin sona ermesinden sonra bu ülkeye olan ambargo kaldırıldı. Böylece İran, yüzünü dünyaya döndürmüş oldu. Bölgede çok büyük bir güç ve potansiyel olan İran’a olan ambargonun kaldırılması hiç kuşkusuz bu ülkeye olan ilginin de artmasına neden olacaktır.
Bunun iki nedeni var:
Nükleer kriz nedeni ile İran’ın dondurulmuş olan 100 milyar doları serbest bırakılıyor. İkincisi de petrol ve doğalgaz zengini İran ekonomide çöken yatırımlarını ayağa kaldırmak için ülkesini dış dünyaya açacak. Yeni yatırımlar, ekonomik kalkınma, dış ticaret canlanacak. Para akışı hızlanacak. Bu nedenle başta Amerika ve AB ülkeleri olmak üzere birçok ülke şimdiden kolları sıvamış durumda.
Burada bizi de ilgilendiren konular var. Komşumuz İran ile olan ilişkilerimiz hangi noktaya gidecek? İran ile olan ticari ilişkilerimiz beklendiği gibi sonuçlanacak mı? Son yıllarda dalgalanan Türkiye-İran ilişkileri hangi noktalara taşınacak? Bu soruların yanıtlarını ilerleyen zaman içinde göreceğiz.
Kafalardaki soru işareti şu:
İran zenginleşmeye ve bölgedeki güç dengesini kendisine doğru çekmeye başlarsa, siyasi açıdan Hizbullah gibi kendisine bağlı güçlerle bölgede başlayan suni-Şii çatışmasında etkin rol oynar mı?
Bilindiği gibi İran, Suudi Arabistan ve destekçilerinin Sünni egemenliğine karşı cephe oluşturmuş ve Şii cephesinin de ana savunucusu durumuna gelmişti.
Ancak İran Cumhurbaşkanı Ruhani, açıklamalarında umut verici mesajlar veriyor. Bölgedeki sorunların çözümü için diplomasiden ve müzakere yolundan ayrılmayacaklarına vurgu yapıyor. Şiddet yanlısı açıklama yapmaktan da kaçındığı izlenimi veriyor.
Özetle Ruhani’nin açıklamalarından Ortadoğu’daki mezhep çatışmalarından uzaklaşma ve kışkırtma yoluna gidilmeyeceğini anlıyoruz. Temennimizin de bu yolda olduğunu belirtelim.
Türkiye ile İran arasındaki ilişkilere bu açıdan bakmak ve değerlendirmek gerekiyor.
Eğer Türkiye bölgede Suudi Arabistan ile İran arasında tarafsız bir siyasi görüntü çizebilir ve herhangi bir tarafın yanında yer almazsa bu ilişkilerde önemli rol oynayabilir. Eğer Türkiye Suudi Arabistan ile İran’a karşı Sünni bir cephede yer alırsa bunun sonuçları da Türkiye-İran ilişkileri açısından olumsuzluğa dönüşebilir.
İran’ı bölgede Suudi Arabistan’ın Sünni cephesi kadar İsrail’in de rahatsız edebileceğini sanıyoruz. Bu iki unsurun takınacağı tutum, İran’ın siyasi ve ekonomik tutumunun da belirleyicisi olacaktır.
İran, ambargo altındayken, Ortadoğu’daki etkinliği yitirmek istemedi ve bu nedenle de mezhep mücadelesinde Suudi Arabistan’ın Sünni cephesi karşısında Şii cephesinin temsilcisi olarak yer aldı. Şimdi ambargonun kaldırılmasından sonra bu tutumu değişir mi bunu da önümüzdeki günler içinde görebileceğiz.
Bu nedenle Türkiye’nin burada çok duyarlı ve kıvrak bir politika uygulaması gerekiyor. İran’ın da tam karşısında olmaması bu politikanın keskin çizgisi olacaktır.
İran, önümüzdeki yıllarda dünya piyasalarında yükselen bir ekonomik güç olmaya aday gösteriliyor. 100 milyar doların serbest bırakılması, petrol ve doğalgaz ihracatının artırılması, Batı ülkeleri ile ticaretin artması İran ekonomisi için bir doping etkisi sağlayacaktır. Türkiye’nin buradaki şansı İran ile hem komşu oluşu hem de iki Müslüman ülke olmasından kaynaklanıyor.
Biz, bu nedenle Türkiye’nin bu şansını çok iyi kullanması gerektiğini anımsatıyoruz.
Türk iş adamları Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacminin 30 milyar dolar olduğunu söylüyor. Karşımızda küçümsenmemesi gereken bir rakam bulunuyor.
Bir sıkıntı da şu olabilir:
Bilindiği gibi Rusya ile İran ilişkileri tavan yapmış durumda. Rusya, İran’ı Türkiye ile ticaret ve siyasi açıdan etkileyebilir mi? Ya da İran’ın Suriye üzerindeki ve Esad desteği biliniyor. Gelecekte bunlar ikili ilişkilerde etkisini gösterir mi? Bu konuşların da enine boyuna değerlendirilip ele alınması gerekiyor. Sorunların kolay aşılabilmesi de öyle kolay olmayacaktır.
Bilindiği gibi bütün dünya İran’a ambargoda bütünlük sağlarken, Rusya ve Çin İran’ın yanında yer almış, İran petrolünü mal karşılığı bu ülkelere satarak ayakta kalmaya çalışmıştır. Rusya ile Esad’ın yanında yer alarak ve Esad’a destek vererek Ortadoğu’daki varlığını da sürmeye devam etmiştir.
Biz her şeye rağmen İran’a uygulanan ambargonun kaldırılmasını, bölge barışı ve huzuru açısından önemsiyoruz. Eğer, Ruhani’nin de söylediklerine sadık kalarak bölgedeki sorunların çözümünde diplomasi ve müzakere yolunu ön planda tutması ile bu barış ve huzur ortamından Türkiye’nin de karlı çıkacağını şimdiden söyleyebiliriz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın