MISIR’DAN İSLAMCILIĞIN REVİZYONİZMİ

Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler örgütünün Hürriyet ve Adalet Partisi bir yıllarını doldurmadan iktidardan indirildiler.
Mursi ile Hürriyet ve Adalet Partisi, “Çağdaş sosyopolitik etmenlerle beslenen İslam tarihinin ışığında müminler, kendi sorunlarını ancak devrimci İslami diriliş, yani şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak ve onunla başarı şansı bulacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle çözebileceklerdir ” felsefesi ve öğretisi ile toplumun en alt tabanında kalmış bir kitleye dayanıyordu.

*
İndirildiler -çünkü, Arap Baharının henüz başında Eşbaşkan Erdoğan’ın Türkiye’de başaramadığı -fakat, Kahire’de, “Türkiye’de anayasa, laikliği devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum” önerisini uygulamadılar!
Yeni anayasalarında laikliği -bir yanda, toplumsal hayatın, siyaset ve kültürün bir cüzünde tarikatlar,cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla dini ritüellerle bezenmesi,
Öte yanda, devletin bu toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutacağı bileşkesinde oluşturmadılar.

*
O yüzden ABD’nin çevresinde bölge lideri olan ülkelerle çeşitlenmiş, Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisinin dört çıkarı “Güvenlik, Refah,Değerler ve Uluslararası Düzen” in bir çerçeveye alındığı “yeni dünya konsepti” ne uyumsuz kaldılar.
Yeni Dünya konseptinde küresel serbest piyasaların Mısır’ın uyum kapasitesine verdiği teşvike rağmen -hem, ekonominin rekabetçi baskılara ve diğer serbest piyasa güçlerine dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde olmasını temin edemediler -hem de, demokrasi başlığında hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarını güvenceye alamadılar.

*
O yüzden,çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremediler, fikir ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmekte eksik kaldılar.
Aksine uygulamalarıyla kitlelerini Batı tipi düzenin gayri İslami bir istibdat düzeni olduğu, Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirdiler, “İslami Cihad” ateşini körüklediler.

*
Suriye’deki iç savaşın Ortadoğu’nun parçalanmasına neden olacağının anlaşıldığı bu sırada; bölgeyi bir arada tutma, hoşgörü, özgürlük ve demokratik istikrar temelinde yeniden inşa etmek fırsatına engel oldular.
Birincisi, siyasi ve sosyo-ekonomik dinamiklerinin İsrail’in bölgedeki izolasyonunu büyüttüğü ve kapsamlı bir Ortadoğu barışının fiilen beklemede kalmasına neden olduğu görüldü.
İkincisi, Yeni Dünya İsrail’in güvenliğini merkeze almıştır ve İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planı için Ortadoğu’da Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi, radikalizmin tasfiye edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması- ardından, İran’ın nükleer programına diplomatik çözüm bulunması sürecini yürütmektedir.
Halbuki Mursi ile Hürriyet ve Adalet Partisi,ABD ve Rusya’nın koordinasyonunda yeni Suriye’nin kurulmasını teminen muhaliflerin de Esad’ın da olduğu bir masa etrafında Cenevre-2 Konferansı’nın tertiplenmesine, Esad’ı reddediş nedeniyle itiraz etmekteydi -çünkü, yeni Suriye kurulurken ve Ortadoğu’da barışı engelleyen unsurlar bir-bir elden geçerken, İslami radikalizm tasfiyeye götürülürken sürecin kendilerine yöneleceğini bilmekteydiler!

*
Üstelik,felsefeleri doğrultusunda sadece ilerici ve ulusalcı güçleri karşılarına almadılar,dayandıkları kitleye de değil kendilerine çalıştılar ve Mısır’ı son bir yılda hızla gerilettiler.
Yeniden Tahrir Meydanını dolduran ve özgürlük,refah,barış talep eden Mısırlılar -şimdi, hızlı işleyen yeni bir süreçten geçiyor.
Mursi ve çevresi iktidardan tamamen uzaklaştırılmıştır, geçici cumhurbaşkanı atanmış, geçici hükümetin kurulması -ardından, Anayasanın revize edilmesi ya da yeni bir anayasa beraberinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri hazırlıklarının yakında başlatılması bekleniyor.

*
Bu noktada iki sorun bulunuyor.
Birincisi, demokratik olarak seçilmiş bir İslamcı liderin devrilmesi ve anayasasının askıya alınması halinin siyasal İslamcılarca silah yerine sandığa yatırım yapmanın sonuç getirmediği biçiminde algılanması ya da İslami Cihad yanlısı grupların şiddet kullanıp iktidar mücadelesi vermesi olasılığıdır.
Uzmanlar Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütünün demokratik siyaset kazanımlarını bırakıp silahlı mücadeleye ağırlık vereceklerini düşünmüyor -fakat, Selefi grupların silahlı mücadele başlatabileceklerini olası görülüyor.

*
Yeni Dünya’nın İsrail’in güvenliği için İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planını teminen -önce, Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi,radikalizmin tasfiye edilmesi,yeni Suriye’nin kurulması aşamalarında; Mısırlı İslamcı radikalizmin de hissesini düşeni ödemesi gerekiyor.
İşte, Mısır’da Mursi’nin indirilmesi İslamcılığın revizyonizmine fırsat tanıyor, bilumum aşırıcılık tehdidi ile mücadelenin başlatılmasına -sonuçta, yeni bir anayasa ile tasfiye edilmesine yol açıyor…

*
İkincisi, Mısır’dan hareketle Eşbaşkan Erdoğan’ın Türkiye’yi İslam ülkeleri içinde tüm müslümanların haklarını savunan dini bir çekirdek haline getirme siyasetinin geleceğinin nasıl şekilleneceğidir?
İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı iddiasıyla iktidar edilen Erdoğan’ın -tıpkı, Mursi ve diğer İslamcı liderler gibi küresel zenginliğin başlıca hammaddesi ve ürünü olan bilginin üretilmesinde çoook yetersiz kaldığı farkedilmiştir.
Üstelik -bu liderlerin, ülkelerinde değiştirilen sosyolojilerde dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan, kendi çizdikleri yolun dışında hareket edenin -bilhassa, Batı’lının canına-malına kast-etmeye iman eden milyonlarca insan tipini yetiştirdikleri,
Bunların vizyonlarının, Ortadoğu bölgesini bir arada tutacak hoşgörü,özgürlük ve demokratik istikrarı sağlamaya yetmeyeceği -dolayısıyla, kapsamlı bir barışa engel oldukları anlaşılmıştır.
Yeni Suriye devleti kurulurken,uluslararası hukukun üstünlüğü eski dünyayı düzenleyen uluslararası sistem ağlarına yansıtılmaya- yazdığında, İslamcı radikalizmi parlatan bu türde dini çekirdek oluşturan herhangi bir devlete asla ihtiyaç kalmadığı görülmüştür.

*
Şimdi Mısır’dan İslamcılığın revizyonizmi yaşanıyor -iyi ama,neden revizyon Mısır’dan başlatılıyor?
Çünkü Mısır’da mevcut Anayasa -bir zaman, Eşbaşkan Erdoğan’ın önerdiği laikliği -bir yanda, toplumsal hayatın, siyaset ve kültürün bir cüzünde tarikatlar, cemaatler ve dini kurumlar vasıtasıyla dini ritüellerle bezeneceği,
Öte yanda,devletin böyle bir toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutacağı bileşkesinde hazırlanmamış ve Orta Doğu barışı önünde engel olmaktaydı -ki, önünün kesilmesi gerekti.

*
Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi İslam ülkelerine dini bir çekirdek haline getirmek isteyen vizyonu ve bu uğurda yeni bir anayasanın yapılması inadı -şimdi, Türk halkının direnişi karşısında tükenen karizması ve statüsü paralelinde yerle bir olmuştur -öyle ki,yeni bir anayasanın hazırlanmasında inisyatifi dahi çook şüphelidir.
O hâlâ, iflah olmaz önyargısıyla İslamcı siyasetinin ısrarındadır, “Mısır’da yapılan müdahale değil, darbedir. Batı’ya şaşıyorum hâlâ yaşanana darbe dememiştir. Hani batı demokrasiden yanaydı. Batı samimiyet testinde sınıfta kalmıştır. Demokratik darbe olmaz” diyor.

*
Tıpkı -bir zaman, Mısır’a önerdiği biçimde Türkiye’nin de bir anayasası olabilmesini teminen Erdoğan’ın -olur mu,olmaz mı göreceği, demokratik bir darbe süreciyle Mursi’nin yanına çekilmesi süreci gelişiyor.

6.7.2013

6.7.2013 - islamcilik demokrasi hayir