Avrupa Birliği Türkiye’de Yolsuzlukla Mücadeleyi Destekliyor

Türkiye’de yolsuzluk  yaygın ve ciddi bir sorun olmasına rağmen medyada, siyasi gündemde ve bilimsel çalışmalarda gerektiği kadar yer bulamamıştır.

 

Birleşmiş Milletler Sınır Aşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi’nin (United Nations Convention Against Transnational Organized Crime) sekizinci  maddesi ile sınır aşan bir suç olarak kabul edilen yolsuzluk, son yıllarda uluslararası nitelik kazanmaya başlamış ve daha karmaşık bir hale gelmiştir.

Meksika’nın Merida kentinde 9-11 Aralık 2003 tarihlerinde düzenlenen  konferans sırasında imzaya açılan BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi  10 Aralık 2003 tarihinde imzalanmış ve 14 Aralık 2005’de  yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’ye Türkiye  9 Aralık 2006 tarihinde taraf olmuştur.

Rüşvet ve yolsuzluk konularındaki çalışmalara öncelikle yer veren OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü’nün (Financial Action Task Force – FATF) bütün karar ve tavsiyelerini Türkiye tam olarak uygulamaktadır ama Türkiye yolsuzluk liginde yine de alt seviyelerdedir.

Yolsuzluk, bir ülkede toplum hayatını derinden etkileyen ve çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biridir.

Eski Yunan’da Eflatun ve Aristo konu üzerinde ilk görüş belirtenlerdir.  Aristo,  Politika isimli eserinde toplumdaki yolsuzluklar ile ilgili olarak şunları söylemiştir: “Hazineyi yolsuzluklardan koruyabilmek için, parasal işlemleri bütün toplumun (şehrin) önünde yapalım, bunlarla ilgili kayıtların suretlerini çeşitli yerlerde saklayalım.”

Yolsuzluk (corruption) kavramı çok geniştir.  Kollama, rüşvet, akraba ve eş dost kayırmacılığı, patronaj (kollanma veya desteklenme), oy ticareti en önemli yolsuzluk türlerindendir.

Uluslararası Saydamlık Örgüt’ü  yolsuzluğu, “güvenilerek başkasına teslim edilen gücün özel amaç ya da çıkar için kullanılması” olarak tanımlamaktadır. 

Aslında  tüm yolsuzluklar, bir çeşit etik ihlalidir.  

Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış 25 Mayıs Etik Günü dolayısıyla yayımladığı mesajdaki tespitleri çok doğrudur:  “Etik değerler etkin şekilde çalışan bir demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Etik ilkelere aykırı davranışların yönetimde bozuklukları ve beraberinde güven kaybını getirmesi kaçınılmazdır.”

Etik terimi, her kültürde değişik şekillerde algılanmıştır. Türk kültürü­nde etik, daha çok ahlak kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Toplumdaki kültür anlayışı, o toplumdaki etik anlayışın oluşmasındaki en önemli etkenlerdendir.

Yabancı bir topluma etik bir davranış, Türk  toplumunda  etik olmayabilir.  An­cak tüm toplumların sahip olduğu ortak değerler ve kurallar vardır. Bu kurallar sahip olduğumuz etik değerlerdir. Bunlar dünyanın her yerinde kabul görmektedir. Ticari ahlak, iş ahla­kı, meslek ahlakı olması ve uygulanması gereken ortak değerler­dir. Bu değerlerden sapmalar,  bir anlamda yolsuzluk olarak algılanabilir.

22 Şubat 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan  Saydamlığın Arttırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Ulusal Stratejisi’nde  (2010-2014) 28 tedbir maddesinden oluşan bir eylem planı hazırlanmıştır.

 

Stratejide yolsuzluk, kamu gücü ve kaynakları ile özel kuruluşlardaki görev, yetki ve kaynakların, toplumun zararına olarak özel çıkarlar için kullanılması şeklinde tanımlanmıştır.

 

Stratejiye göre yolsuzluk; rekabeti engelleyerek ekonomik büyümeyi yavaşlatmakta,  kamu kurumlarına, yöneticilerine ve adalet sistemine duyulan güveni zedelemekte ve toplumda ahlaki bozulmaya yol açmaktadır.

Yolsuzluk tanımlamalarındaki ortak nokta, bir kişinin sahip olduğu karar verme gücünü kendine ya da bir başkasına özel çıkar sağlayacak şekilde kullanmasıdır.

Toplumda çeşitli kesimlerin yolsuzluklara bakış açısı, tıpkı etik değerler gibi  farklı olabilir. Bazen küçük çaplı yolsuzluklar görmezden gelinebilir. Şu söz Türk toplumunda çok yaygındır: “Çalıyor ama iş yapıyor. Çaldıkları helal olsun.”

Bu zihniyetin topluma yerleşmesi, hırsızlığı ve yolsuzluğu meşru gösterir.

Küçük yolsuzlukların birim tutarı ve sıklığı birbirleri ile çarpıldığında topluma verdiği zararın maddi boyutu neredeyse büyük yolsuzluklar ile eş değerdedir.

Bir ülkedeki yolsuzluk seviyesini etkileyen faktörler; sosyal, siyasal, ekonomik olmak üzere farklı kaynaklardan beslenebilir. Etkin bir hukuk sistemi, siyasi ve ekonomik yolsuzlukları önlemede ve de siyasi iradenin ortaya koyduğu yolsuzlukla mücadele kararlığını desteklemede çok önemlidir.

Siyasi istikrarsızlıklar, hukuk sistemindeki etkisizlikler, kurumsal yapıdaki güçsüzlükler yolsuzlukları dolaylı olarak etkilemektedir.

Bir kurumdaki alt yönetici, üst seviyedeki yöneticinin gözüne girebilmek için hukuka aykırı idari işlemler yapabilir. Bu hukuka aykırı işlemler daha sonra idare mahkemesi tarafından iptal edilirse mutlaka bu yöneticiye ceza vermek gerekir. Aksi takdirde o toplumda yolsuzlukların önü alınamaz.

Ülkemizde idare mahkemeleri tarafından iptal edilen idari işlemleri yapanlar maalesef ceza almamaktadırlar.

Türkiye’deki yolsuzluklar, AB belgelerinde ve diğer uluslararası  kuruluşların yayınlarında en çok atıf yapılan alanlardan biridir.

Türkiye’de yolsuzlukla mücadele amacıyla Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir projenin tanıtımı 12 Haziran’da  Ankara’da yapılmıştır. Projenin amacı yolsuzlukları soruşturma kapasitesinin güçlendirilmesi ve bu alandaki politika ve stratejilerin koordinasyonu ve uygulanmasının geliştirilmesidir.

AB tarafından desteklenen 1.6 milyon  Euro  bütçeli proje kapsamında Başbakanlık Teftiş Kurulu personelinin yanı sıra diğer kurumlardan müfettiş ve denetçilere teknik uzmanlık ve eğitim verilecektir.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Yunus Arıncı “Proje, Türkiye’de yolsuzlukla mücadele konusunda etkili ve verimli yapı oluşumuna katkıda bulunacak” demiştir.

Avrupa Birliği  Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean Maurice Ripert ise “Yolsuzlukla mücadele bütün ülkelerin problemi” olduğunu vurgulamış ve  şunları söylemiştir:  “Projede güven inşası ve şeffaflığın sağlanması oldukça önemli. Yolsuzlukla etkili mücadele, sivil toplum ve medyanın da dahil olmasını gerektirir.”

Proje, daha önce yürütülen, mesleki etik kurallarına ilişkin farkındalığın arttırılması yoluyla yolsuzluğun önlenmesini amaçlayan AB finansmanlı projeleri tamamlayıcı özelliktedir.

Bu kapsamda Kamu Görevlileri Etik Kurul’unun  yürüttüğü “Türkiye’de Kamu Sektöründe Etiğin Güçlendirilmesi” konulu AB Projesi kapsamında, 11-15 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara’da “Eğiticinin Eğitimi” yapılmış ve kamu etiği,  özel sektör ve kamu sektörü bağlantısı, meslek etiği, çıkar çatışması,  hesap verebilirlik, şeffaflık, yerel yönetimlerde etik konularında eğitim verilmiştir.

Proje, Türkiye’nin yolsuzluk liginde terfi etmesine katkıda bulunacaktır.

 

Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası, Economist Intelligence Unit ve Columbia Üniversitesi’nin de yer aldığı 13 kaynaktan toplanan verilere dayanılarak hazırlanan Yolsuzluk  Algılama Endeksi, her yıl   Berlin’de 1993 yılında kurulan uluslararası bir  sivil toplum kuruluşu Uluslararası Saydamlık Örgütü (Transparency International) tarafından yayınlanmaktadır.

1993 yılında Dünya Bankası’ndan Peter Eigen’in girişimleriyle kurulan Örgüt, 1995 yılından bu yana  ülkeleri yolsuzluk seviyelerine göre sınıflandırmaktadır.

Örgüt, 176 ülkedeki yolsuzluk seviyelerini değerlendiren  2012 Yolsuzluk Algılama Endeksi’ni (Corruption Perception Index – CPI)  5 Aralık 2012 tarihinde açıklamıştır.

Yolsuzluğun hala dünya ekonomisi için en önemli sorunlardan biri olduğuna işaret eden Örgüt, 176 ülkeden üçte ikisinin 0’dan (yolsuzluğun en fazla olduğu) 100 kadar (yolsuzluğun hiç olmadığı) belirlenen sıralamada 50’nin altında puan alarak sınıfta kaldığını açıklamıştır. Örgüt Başkanı Huguette Labelle, “Hükümetlerin yetkiyi kötüye kullanma karşısında daha sert önlemler almasını bekliyoruz” demiştir.

 

Son yıllarda tüm dünyada maddi yolsuzlukların yanı sıra bilim dünyasındaki  yolsuzluklarda da artış olmuştur. Bilimsel yolsuzlukların başında “bilimsel hırsızlıklar” (intihal) gelmektedir.  Bu tür bilimsel yolsuzluklar, bence toplum için çok daha tehlikelidir. Çünkü yolsuzluğu yapan bir eğitimcidir ve öğrencilere örnek olması gereken bir kişidir.

 

Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde Türkiye’nin  puanı, 10 üzerinden 2000 yılında 3.8, 2001’de 3.6, 2002’de  3.2,  2003’te 3.1’dir. Türkiye  2004 yılında 77’nci,  2007’de 64’ncü,  2010’da 65’nci, 2011’de ise  61’nci sırada yer almıştır.

2012 yılında  7 sıra yükselerek  100 üzerinden 49 puan alarak  Çek Cumhuriyeti, Letonya ve Malezya ile  54’üncü sırayı paylaşmıştır.

Danimarka, Finlandiya ve Yeni Zelanda,  90 puan alarak yolsuzluğun en az olduğu ülkeler olarak listede birinci sırayı paylaşırken, sıralamanın en sonunda 8 puanla Somali, Kuzey Kore ve Afganistan yer almıştır.

 

Türkiye, Avrupa’da yolsuzluğun en yüksek olarak görüldüğü ülkeler grubunda değerlendirilmekle beraber, son yıllarda Türkiye’de yolsuzluklarda azalma görülmektedir. 

 

Yolsuzluk sicili en temiz ülkeler listesinde ABD 19’ncu, dünyanın en büyük ikinci sanayi ülkesi Çin ise 80’nci  sıradadır.  Yolsuzluğun en yaygın olduğu ülkelerin başında dünyada Somali, Kuzey Kore ve Afganistan,  Avrupa Birliği’nde ise Yunanistan gelmektedir.

 

Euro  bölgesinde yolsuzluğun en fazla olduğu ülke   Yunanistan’dır. 2012 yılı endeksinde  14 sıra  gerileyerek 94’ncü sıraya inmiştir.

 

 

 

 

 

Bulgaristan 75’nci,  İtalya 72’nci,  Romanya  66’ncı sıradadır. Danimarka, Finlandiya ve Yeni Zelanda’yı   4’ncü sırada İsveç, 9’ncu sırada Hollanda, 12’nci sırada Lüksemburg ve 13’ncü sırada Almanya izlemiştir.

 

AB üye devletleri arasında önemli farklılıkların olduğunu gösteren endeks, Birliğe yeni katılan ülkeler için olduğu kadar eski üyeler için de yolsuzluğun sorun olmaya devam ettiğini ortaya koymuştur.

 

Örgüt  raporunda,  tüm üye devletlerin yolsuzlukla mücadeleye ağırlık vermesi, saydamlık  ve doğruluğun gerçek kültürünün oluşturulması gerektiği uyarısında bulunulmuştur. )

 

Örgüt,  yolsuzlukla mücadelede başarılı olamayan ülkelerin mali krizden

kurtulamadıklarına dikkat çekmiştir. Kriz sebebiyle ekonomik güçlük çeken kamu görevlilerinin yolsuzluğa daha çok eğilim kazanmaları  sebebiyle kriz bu ülkelerde derinleşmiştir.

 

Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya’nın kamu idarelerinde  köklü sorunları olduğu belirtilmiş,  krizden kurtulamayan ülkelerin yolsuzlukla mücadele yasalarının da zayıf olduğuna dikkat çekilmiştir.

 

Türkiye’de saydamlığı engelleyen ve yolsuzluğu besleyen faktörlerin ortadan kaldırılarak, daha adil, hesap verebilir, saydam ve güvenilir bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, Türkiye’nin algısını değiştirecektir.

Türkiye  yolsuzluğu önleme konusunda uluslararası sözleşmelere taraf olmuştur ama bu konuda gerekli başarıyı henüz ülke genelinde gösterememiştir.

Bu algının değiştirilmesinde Şuyuu  vukuundan beterözdeyişi hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

Yolsuzluklar ile mücadelede yol alınacaksa, saydamlığa önem vermek ilk prensip olmalıdır. Yolsuzlukların üstü örtülmemeli, eğer yolsuzluklar konusunda basında bir haber çıkmış ise, ilgililer bu konu hakkında basına bilgi vererek konuyu açıklığa kavuşturmalıdır.

Bir olayın herkesçe sözünün edilmesi, dilden dile dolaşması, o olayın gerçekleşmesinden daha kötüdür. Bu söylentinin duyulmasından sonra gerekli açıklama yapılmaz ise, insanların aklına acaba yolsuzluk konusu örtülüyor mu sorusu akla gelebilir.

Bu durumu özetleyen özdeyişi hiçbir zaman unutmamak gerekir: “İnsanın adı çıkacağına canı çıksın.”

 


Yazıları posta kutunda oku