HELLİMLİ DEMOKRASİ
Hüseyin MÜMTAZ
Önce hellimler uygun kalınlıkta dilimlenir. Dilimler çok ince olursa erir, kalın olursa da sertleşir. Sonra yapışmayan tavaya özenle dizilir, kısık ateşte bir müddet kızartıldıktan sonra yanına yumurta kırılır. Yumurtalar sertleşmemeli, asla karıştırılmamalıdır. Bütün halde kalmalı, akı pişer pişmez de ateşten alınmalıdır. Şöyle ekmek dilimi batırılınca pof diye dağılma kıvamında olmasına dikkat edilmelidir.
En önemli nokta, büyükçe bir tabağa alınıp da servis edilirken üzerine ve yanına eklenecek sos ve aksesuardır.
Bir fiske portakal renkli UBP sosu mutlaka olmalıdır. Çünkü piyasada mevcut her sosun içinde az veya çok ama bir miktar mutlaka UBP tadı vardır.
Hattâ mümkünse bakkalda aktarda mevcut her sostan ilgili ilgisiz ve keyfinize bağlı oranlarda alıp kullanmanız gerekir. Partiler, pardon soslar her fırsatta dansöz gibi, fırıldak gibi yer değiştiren renksiz ve kokusuz “malzeme” ile doludur.
Sonuçta nasıl pişirirseniz pişirin, keyifle ve ağzınızı şapırdatarak yiyeceğiniz “hellimli demokrasi” yemeğinizden hep ve daima şaşırtacak bir şekilde aynı tadı alacağınızdan emin olun..
Buruk, kekremsi, kanıksanmış..
Ve hep hayal kırıklığı..
Bir ay olmadı, Girne’den bir arkadaşım haber yollamıştı; “Abi bu aralar Kıbrıs’la ilgili yazı yazma, yorum da yapma.. Her an her şey değişiyor”.
Biz de bari yemek tarifi yapalım dedik.
40-45 günlük seçim hükümeti kuruldu.. İlk toplantıda Necati Şaşmaz’ın “Kültür ataşeliği ve vatandaşlığı” iptal edildi.
Aferin.
Dizisini bir kere bile seyretmediğim Şaşmaz’ın “kültür profili”ni bilmediğim için “ataşeliği”ne de hayret etmiştim.
Hükümet aynı toplantıda; “yurtdışına ziyarette bulunacak ve veya burs, kurs, seminer, toplantı, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak kamu görevlileri dışında kalan kişi ve gruplardan, bu ziyaretleri esnasında KKTC veya TC pasaportları ile seyahat etme zorunluluğunu” da kaldırmış.
Yuh..
Siz hangi devletin “bakanlar kurulu”sunuz? Yurt dışına gidecek kişi ve gruplar aborjin mi?
“Köy ihtiyar heyeti” değilseniz devletin organı gibi davranmanız lâzım. Sizin ciddiye almadığınız “devlet”i Rum niye önemsesin?
Aşağıdaki paragrafı, dayanabilirseniz bir seferde ve nefes almadan okumayı deneyin lütfen.
3 yıl önce yapılan genel seçimde UBP tek başına iktidar, Eroğlu da bir süre ara verdiği politikadan sonra tekrar başbakan olmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi. Eroğlu “milli güçlerin eksiksiz mutabakatı ve sınırsız gayreti” ile kazanınca, o zaman arasının açık olduğu Kâşif yerine partiyi ve başbakanlığı altı aylığına Küçük’e “emanet etti”. Hâlbuki Küçük, “küstüğü” için seçimden sonra Meclis Başkanı’nın seçileceği ilk toplantıya katılmamıştı. Altı ay sonraki kurultayda Küçük “aday olmama” sözünden caydı ve kazandı. Böyle olunca Eroğlu ile Küçük’ün arası bozuldu, Kâşif’in düzeldi. “Küskünler” Meclis’e gelmeyince bir türlü “nisap sağlanamadı, yasa masa çıkmadı. Son bir buçuk yıl ise UBP’yi, Lefkoşa Belediye Başkanlığı silkeledi. Küçük, “çoğunluğu” bilmem kaç defa partiden ayrılıp ayrı parti kuran transferlerle sağlamaya çalıştı. Olağan Kurultay geldi. Mahkemelik oldu, yenilendi. 6 ay da o sürdü. Küçük Amerika’ya gitti, küskünler hükümeti düşürmeye kalktı, Küçük gezisini yarım kesip döndü, erken seçim kartını oynadı, önce erken seçim kararı alındı, sonra hükümet düştü, 40 günlüğüne yenisi kuruldu..
Dayanabildiniz mi?
Ve bunların hepsi son üç yıl içinde oldu, devlet-millet lehine de en ufak bir şey yapılmadı.
Ben bildim bileli KKTC’de her sene mutlaka bir seçim olur. Hep aynı isimler aday olur, sandıkta “tik” almak için aynı partililer birbirini lekeler, kazanırlar ve…
… hiçbir şey olmaz.
Daha ne yazayım?
İçeride “durum” böyleyken kazanmış olmasının iç ve dış bütün çevrelerde büyük umut uyandırmış olduğu pompalanan Anastasiadis’in; “Yani burada bir temel var. O da iki toplumlu, siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli bir federasyon. Ama bu sayısal ya da niceliksel eşitlik anlamına gelmiyor. Tıpkı kaynakların işletiminde, kalkındırılmasına katılımda ve elde edilecek gelirden pay almada eşitlik olmaması gibi” demesi bile bir anlam ifade etmiyor.
Sen kendini, kendi kimliğin ve pasaportunla adam yerine koymazsan o seni neden “eşit” saysın?
KKTC Vakıflar İdaresine dışarıdan yeni getirilen müdürün göreve başlar başlamaz makam odasında asılı bulunan Dr. Küçük’ün resmini kaldırıp yerine II. Selim’in resmini asmış olması bile son tahlilde o kadar önemli değildir.
Müdür Bey’in yeşil kürkünün; adanın “tamamını” fetheden” II.Selim’den hareketle adanın “tamamını” düşlediği gibi bir fikre sahip olduğu düşüncesinde değilim.
İç ve dış politikada gözün gözü görmediği bu dumanlı havada, görünmekte olan “gidilecek köyün minareleri” acaba; Kıbrıs’ın “tamamı”nın, Anastasiadis’in dediği gibi “sayısal ya da niceliksel eşitlik” olmadan Rum’lukta birleşmesi midir?
Yumurtalarınız nasıl pişsin? 16 Haziran 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ