B E D E L

Bir zaman sonra küresel sorunların ekonomileriyle derdi olan Batılı ülkeler tarafından değil de güçlenen Asya tarafından çözüleceğine ilişkin kanaatler güç kazanıyor.
Dünyada yaşanan krizde bir sektörde ya da bir ülkede yaşanacak krizin kolayca komşu ülkelere, bölgeye -hatta, dünyaya yayılma olasılığı bulunuyor.
O yüzden ülkeler işbirliğine zorlanmaktadır, tedarik zincirleri ve üretim ağları gelişen Asya ile sınır ötesi iş yapmanın önündeki engeller kaldırılırken entegrasyon derinleşiyor.
Mali piyasaların geliştirilmesine ve finansal entegrasyona yönelik makroekonomik politikalarda uyum sağlayıcı güvenlik ağları,denetim mekanizmaları ve uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılmasına çalışılıyor.

*
Elbette ülkeler arasında etkileşim artarken,çıkar çatışmalarının kaçınılmaz olduğu kabul ediliyor.
Ama insanlık -giderek, kimsenin bencilce kazançları için bir bölgeyi hatta dünyayı kaosa götürmesine izin vermeyeceğini de gösteriyor.
Ülkeler birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmeye, fikir ayrılıklarını barış görüşmeleriyle çözmeye yöneliyor.

*
İşte, Ürdün’de Dünya Ekonomik Forumu’nun “Ekonomik Büyüme ve Canlandırma” başlığında ertiplediği Ortadoğu ve Kuzey Afrika Zirvesinde mevcut siyasi ve ekonomik durumda büyüme ve istihdamın artması için gereken önlemler tartışılmaktadır.
Bölgenin gelişmesine uygun politika ve ticari stratejilerin eksikleri,ekonomik işlemlerde şeffaflığın bulunmaması,özel sermayeli işletmelerin gelişme zorlukları,alt yapı eksikleri gibi kilit sorunlar -heeepsi;
Suriye’de şiddetin sona erdirilmesi ve krizin siyasi yollarla çözülmesi gerekliliği, bölünme riski ve mülteci krizinin ortadan kaldırılması şartına bağlanıyor.

*
Nitekim-bir süredir, ABD ve Rusya -başlangıç olarak, Suriye krizinin komşu ülkelere,bölgeye -hatta, dünyaya yayılma olasılığının önüne geçilmesi,yeni bir Suriye oluşturulması ardından bölgede kaynakların küresel ekonomiye entegre edilmesi, büyüme, istihdam, istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik adımlar atıyor.
ABD, Rusya’nın siyasi,ekonomi ve askeri gücüyle küresel barış, istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasına ve BM Teşkilatı merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılması şartına,
Rusya ise ABD’nin başlattığı İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planında İsrail’e güçlü bir teşvik oluşturmak üzere Suriye savaşının bölgeye yayılmasının önlenmesi, yeni Suriye ardından İran’la nükleer programı konusunda diplomatik işbirliğine katkı vermeye razıdır; stratejik müttefiklik düzeyi gelişiyor, müttefiklerle birlikte Suriye’ye siyasi çözüm için Cenevre Konferansına gidiliyor.

*
Suriye – bugün rejimi sürdürebilmek için yürüttüğü politikalar ile ulusal güvenliğini tehdit eden ve insanların kaderi için endişe yaratan politikalar nedeni ile hiç olmadığı kadar gerek kendi insanlarının gerekse uluslararası kamuoyunun yoğun baskısındadır.
Suriye’yi farklı kılan temel faktör hem Suriye’nin mezhep temelli dini yapısı hem de başta İran olmak üzere İran’ın müttefiki olan bazı ülkelerin Esat rejimi yanında yer almasıydı.
Şimdi Cenevre Konferansı ve gelecek süreçte birbiriyle çatışan ve 2 yıldır 90 binden fazla cana mâl olan fakat yenişemeyen mezhep ve etnik kimliklerin bölgelerinde böldüğü Suriye’nin yeni Suriye’ye evrilmesi öngörülürken;
Uzlaşmanın sonucu olarak Esad rejimi yanında yeralan İran ve müttefikleri yukarıdaki tümceden düşüyor…

*
Geriye birincisi, fiilen birarada yaşaması olanaklı görülmeyen Sünni Araplar ile Nusayrilerin biraraya getirilmeleri sorununun aşılması,
İkincisi, Türkiye gibi kimi ülkenin çok açık biçimde Esad rejimi karşısında muhalif grupların yanında yer alırken İslam dünyasında oluşan mezhep ayrılıkları sorununun dengelenmesine kalıyor.
Üçüncüsü,ülkede çarpışan ve kimi bölgede İslam Devleti oluşturmaya yönelen radikal örgütlerin tasfiye edilmesi tüm müttefiklerin ortak vecibesi olarak ayrı bir kalemi oluşturuyor.

*
Nusayriler -Arap Alevisi olarak adlandırılıyor, Suriye’de iktidardır ve nufusun yüzde 12’sini oluşturuyor.
Her ne kadar inançlarının temelinde Hz. Ali figürü olsa da, Suriye Nusayrileri ile Türkiye Alevileri ve İran Şiileri tarih, kültürel, sosyolojik ve teolojik açılardan farklı sosyal yapıları ifade ediyor.
Mesela Türkiye’de Hatay, Adana, Mersin’de Arap Uşağı ya da Fellah olarak tanınan Nusayriler vardır -ama, Türkiye Alevileriyle birliktelikleri bulunmuyor -bu,Suriye mezhep geriliminin Türkiye’de taban oluşturmasının olasılığının bulunmadığını gösteriyor.
Ya da oluşturulan Şii ve Sünni eksenlerin siyasi amaçlı olduğu anlamına geliyor.

*
Böylece bölgesel bir mezhep savaşı olasılığı azalırken -bu kez, Suriye’de Sünni’lerle, Nusayrilerin birlikte yaşaması olanaklı görülmüyor.
Yeni Suriye’de ne muhalefetin Sünni Arap bölgelerindeki egemenliği ne de Esat rejiminin Alevi Arap bölgelerinde egemenliğinden söz edilemiyor!

*
Ama Suriyeli Kürtlerin Sünni Araplar ve Alevi Araplarla birlikte yaşaması önünde bir engelinin olmaması Yeni Suriye yolunda sorunların çözülmesine ilham veriyor.
Tüm bileşenleriyle ABD ve Rusya’nın destekleyeceği, Suriye’nin Kuzeyinden Hatay’a ve oradan Lazkiye-kıyı şeridiyle Lübnan’a kadar uzanan bölgede yaşayan Kürtlerin; Hıristiyanlar, Sünni Araplar ve Nusayriler ile yeni Suriye Federal Devletini oluşturması birlikte yaşamın anahtarı olarak görülüyor…

*
Başbakan Erdoğan izlediği politikayla Kuzey Irak’ta bağımsız Kürt Devletinin oluşmasına, Kuzey Suriye Kürtlerin federatif bir yapıya yönelmesine,Türkiye’de uyguladığı Kürt Açılımı ile Türkiye Federasyonuna can vermiştir.
Şükür olsun ki -hiç değilse, egemen Suriye Devletinin iç işlerine müdahale etmek, barışı tehdit edici uygulamalarda bulunmak,sorunları barışçıl yollardan çözme yerine savaş yöntemlerine başvurmak,hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak ve iç savaşı körüklemekle töhmet edilmektedir ve 90 bin insanın hayatını kaybetmesinde,sönen ocaklarda,tüm acılarda,gözyaşlarındaki vebalinin diyetini ödemesi zamanı geliyor.

*
Buna Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov , Cenevre Konferansına engel olacak adımlardan kaçınılmasını isterken,” Bu tür adımlar tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesindendir” açıklamasıyla işaret ediyor.

*
Başbakan Erdoğan hükümeti hâlâ Katar’la birlikte Cenevre’de BM İnsan Hakları Konseyi’ni acil olarak toplantıya çağırıyor.
Onlar ipe un sermek peşindeyken, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov BM İnsan Hakları Konseyi’nin Suriye’yi kınama yönünde bir kararı kabul etmesi halinde Cenevre’de yapılması planlanan uluslararası konferansa zarar vereceği uyarısında bulunuyor!

*
Erdoğan giderek hikayeleşiyor, Kürdistan – siz,Ermenistan’ıda ekleyiniz, Türkiye Türkiye olalı-beri insanının böyle bir kah’rı yaşamadığını her gün daha çok anlayacağı günlere giriliyor…

31.5.2013

31.5.2013 - 7593