Uzun süredir, İran’ın nükleer santral projesine karşı İsrail’in önleyici müdahale politikasına ilişkin konunun, çeşitli vesilelerle ve değişik ortamlarda gündemde yer aldığı bilinmektedir….
Hatırlanacağı üzere, yakın geçmişte gerek Irak ve gerekse Suriye’de yapımına çalışılan nükleer reaktörlere karşı İsrail’in uygulamış olduğu hava saldırıları sonucu bu projeler yaşam alanı bulamamışlardır…
Benzer durum halen İran için güncelliğini korumaktadır. Pek çok siyasi analizde de ifade edildiği üzere ,İsrail’in ABD desteği olmadan doğrudan İran’a karşı kendi boyutu ile orantılı bir askeri harekatın riskleri de büyük olacaktır… Bu husus da bilinmektedir…
ABD’nin ise, Asya Pasifik bölgesine ağırlığını kaydıracağı, bu bağlamda askeri masraflarını kısacağı, diğer yönden Afganistan da olduğu gibi bazı üslerini de kapatacağına ilişkin haberler dış basında da yer almıştır… Bu nedenle de, ABD ‘in İsrail yanında İran’a dönük bir askeri operasyonda aktif yer alması şimdilik uzak bir ihtimal görüntüsündedir…Bilindiği gibi birçok ABD generalinin de konuya sıcak bakmadıkları yakın geçmişteki tavırlarında izlenmiştir…
Konu, bölgede İsrail’in geleceği yönünden hassasiyetini korumaktadır ve bu ülkenin
* BATISINDA LÜBNAN HİZBULLAHI,
* GÜNEYİNDE MISIR MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ
* KUZEYİNDE ESED SURİYESİ
* DOĞUSUNDA Şİİ MALİKİ REJİMİ
* DAHA DOĞUDA DA İRAN
Olmak üzere geniş bir tehdit ekseni oluşmuştur… Bu eksen, Mısır, Müslüman Kardeşlerinin dışında tümü ile bir Şİİ eksen durumdadır ve İsrail bu durumda iç hat konumunda kalmış bulunmaktadır…
İsrail’in İç hat durumunda bulunan bu tehdit eksenine karşı politikasının da ister istemez bütün imkanlarını ve ABD desteğini de kullanarak önce siyasi yönden iç hat manevrası ile etkisiz hale getirmesi gerekecektir… Ancak bundan sonra da asli hedef olarak İran’a dönük askeri arayışlarını devreye sokabilecektir..
Bu süreçte, Mısır’da iç karışıklıkların yanında, Irak’ta da Maliki yönetimine karşı Sünni cephenin hareketlenmiş olmasını da bu çerçeve içinde görmek gerekmektedir… Diğer yönden ise, Lübnan Hizbullah’ ına karşı operasyonel bir harekata girmeden önce bu askeri gücün gerisindeki Suriye desteğinin etkisiz kılınması da gerekecektir..
Halen bu süreç etkin şekilde güncellenmektedir… Konuya bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin Suriye’deki olaya müdahale etmesi konusunda gerek dış ve gerekse dış siyasal çevrelerdeki azmettirici tavırların gerindeki asli amacın iyi tahlil edilmesinde de yarar vardır…
Bu konuda, Türkiye’nin siyasi hata sonucu konuya operasyonel müdahil olması İsrail’e çevre hedeflerine karşı önemli bir manevra insiyatifi kazandırmasını sağlayabilecek, ancak Türkiye açısından ise, ülkenin altından kalkamayacağı sorunları da böyle bir süreç gündeme taşıyabilecektir…
Bilindiği üzere, İsrail ‘in stratejik derinliği ABD dir……
Buna karşılık, daha önce de ifade edildiği üzere
- LÜBNAN HİZBULLAHI’NIN, SURİYE’NİN VE MALİKİ IRAK’ININ
STRATEJİK DERİNLİKLERİ İRAN’dır
- İRAN’IN, STRATEJİK DERİNLİĞİNİĞ İSE,( RF ) VE ÇİN ‘DİR….
Türkiye, Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonda yer aldığı takdirde, ifade edilen stratejik denklemde söz konusu olması muhtemel Suriye cephesinin STRATEJİK DERİNLİĞİ ile karşı karşıya kalabilecektir…
Diğer yönden Türkiye (ŞİÖ.) ile antlaşma sürecine girmişken konu bu defa da kendi içinde ayrı bir çelişki içine çekilmiş olacak ve hem çevresi hem de ŞİÖ yapısına karşı kendisini tecrit eder bir duruma getirecektir….
İsrail’in aceleciliği bundandır….Türkiye’nin siyasi yönden santranç körlüğü ile yanlış hamlede bulunması siyaseti içinden çıkmayacağı bir noktaya çekebilecektir…
Reyhanlı ve benzeri olaylar Türkiye’yi çeşitli yönlerden tahrik etmeye yönelik istihbarat oyunları imajı taşımaktadır… Özellikle son Reyhanlı saldırısındaki profesyonel sabotajın asli amacının soğuk kanlılıkla çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir… Sosyal psikoloji açısından toplumları yönlendirerek eylem sahasına çekmenin örnekleri tarihte görülmektedir. Hatırlanacağı üzere:
- 1898 Tarihinde Küba’ya müdahale edebilmek için Havan Limanında bir sabotaj
sonucu batan ABD ait Maine Savaş gemisi, kamu oyunun oluşturulmasında kullanılmış ve ABD bu vesile ile Küba’yı işgal etmişti…Gemiyi Batıranların ABD olduğu sonra anlaşılmıştı…
- Bir diğer örnek Lusitania yolcu gemisinin batırılışı bahane edilerek ABD
Birinci Dünya Savaşına girmişti….Bu gemiyi İngilizlerin batırdığı ve ABD Savaşa sokmayı amaçlamış oldukları da sonra anlaşılmıştı…
* 1941 Pearl Harbor Baskını da aynı şekilde ABD kamu oyunu etkileyerek
ülkenin ikinci Dünya Savaşına girmesinin gerekçesi olmuştu…
- Yaşanan son örnek ise, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırısıdır… Tartışması halen
Süren bu olayın Evangelist Siyonist Politikanın Afganistan, Irak işgali ve sonrası BOP projesinin öncüsü olduğunu ortaya koymuştur…
Hafızamızı tazeleyerek olaylara tarih boyutundan baktığımızda REYHANLI’DA meydana gelen saldırının gerisindeki asli amacın Türk Kamu oyunu etkileyerek bir hesaplaşma iradesi üzerinden ülkemizin olayın içine itilmesi mi?….Amaçlanıyor, sorusu sorulmalıdır…
İsrail, Ortadoğu’da içinde bulunduğu çemberi dağıtmak yönünden hesaplarına göre kendi doğrusunu yapmaya çalışıyor olabilir… AB/D gibi güç merkezlerini , finansal etki odaklarını ve lobi faaliyetlerini baskı unsuru olarak kullanması da mümkündür… Ancak, ne şekilde olursa olsun Türkiye’nin , yönetim tarzı benimsenmemiş olsa da Esed rejimi nedeniyle Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonda yer alınmasının, halk tabanında kabul görmesi beklenemez , yanıltıcı beyanlara itibar edilmemelidir….. Tarihi vebal büyük olur…. 14 Mayıs 2013
ERGUN ÖZGEN