ORTADOĞU KAOSUNDA İSRAİL

ERGUN OZGEN

Uzun süredir, İran’ın nükleer santral projesine karşı İsrail’in önleyici müdahale  politikasına ilişkin  konunun,  çeşitli vesilelerle  ve  değişik ortamlarda  gündemde yer aldığı bilinmektedir….

Hatırlanacağı  üzere, yakın geçmişte  gerek   Irak ve  gerekse Suriye’de  yapımına çalışılan nükleer reaktörlere karşı İsrail’in uygulamış olduğu hava  saldırıları sonucu bu projeler  yaşam  alanı bulamamışlardır…

Benzer durum halen İran için güncelliğini korumaktadır. Pek çok siyasi analizde de  ifade edildiği üzere ,İsrail’in ABD desteği  olmadan doğrudan İran’a karşı  kendi boyutu ile orantılı bir askeri harekatın riskleri de büyük olacaktır… Bu husus da  bilinmektedir…

ABD’nin  ise, Asya Pasifik bölgesine ağırlığını kaydıracağı, bu bağlamda askeri masraflarını kısacağı, diğer yönden Afganistan  da olduğu gibi  bazı üslerini de kapatacağına ilişkin haberler  dış basında da  yer almıştır… Bu nedenle de, ABD ‘in İsrail yanında İran’a dönük bir askeri operasyonda aktif  yer alması  şimdilik uzak bir  ihtimal görüntüsündedir…Bilindiği gibi  birçok ABD generalinin de  konuya  sıcak bakmadıkları  yakın geçmişteki tavırlarında  izlenmiştir…

Konu, bölgede İsrail’in geleceği yönünden hassasiyetini korumaktadır ve bu ülkenin

*   BATISINDA  LÜBNAN HİZBULLAHI,

*   GÜNEYİNDE MISIR  MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ

*   KUZEYİNDE  ESED  SURİYESİ

*   DOĞUSUNDA  Şİİ MALİKİ REJİMİ

*   DAHA DOĞUDA  DA  İRAN

Olmak üzere geniş bir tehdit ekseni oluşmuştur… Bu eksen, Mısır, Müslüman Kardeşlerinin dışında tümü ile bir Şİİ eksen  durumdadır ve İsrail bu durumda  iç hat konumunda kalmış bulunmaktadır…

İsrail’in İç hat durumunda bulunan bu tehdit eksenine karşı politikasının da ister istemez  bütün imkanlarını ve ABD desteğini de kullanarak  önce  siyasi yönden  iç hat manevrası ile etkisiz hale getirmesi gerekecektir… Ancak bundan sonra da asli hedef olarak  İran’a dönük  askeri arayışlarını devreye sokabilecektir..

Bu  süreçte, Mısır’da iç karışıklıkların  yanında, Irak’ta da Maliki  yönetimine karşı  Sünni cephenin  hareketlenmiş olmasını da bu çerçeve içinde görmek gerekmektedir… Diğer yönden ise, Lübnan Hizbullah’ ına  karşı operasyonel bir harekata girmeden önce  bu askeri gücün gerisindeki  Suriye desteğinin etkisiz kılınması da gerekecektir..

Halen bu süreç  etkin şekilde güncellenmektedir… Konuya bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin  Suriye’deki olaya müdahale etmesi konusunda  gerek dış ve gerekse  dış siyasal çevrelerdeki  azmettirici  tavırların  gerindeki  asli amacın iyi tahlil edilmesinde de yarar vardır…

Bu  konuda, Türkiye’nin  siyasi hata sonucu  konuya operasyonel  müdahil olması  İsrail’e çevre hedeflerine karşı önemli bir  manevra insiyatifi kazandırmasını sağlayabilecek, ancak  Türkiye açısından  ise, ülkenin altından kalkamayacağı sorunları da böyle bir süreç gündeme taşıyabilecektir…

Bilindiği üzere, İsrail ‘in stratejik derinliği  ABD dir……

Buna karşılık, daha önce de ifade edildiği üzere

  • LÜBNAN HİZBULLAHI’NIN, SURİYE’NİN  VE MALİKİ  IRAK’ININ

STRATEJİK DERİNLİKLERİ  İRAN’dır

  • İRAN’IN, STRATEJİK DERİNLİĞİNİĞ İSE,( RF ) VE ÇİN ‘DİR….

Türkiye, Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonda  yer aldığı takdirde,  ifade edilen stratejik denklemde  söz konusu  olması muhtemel Suriye cephesinin STRATEJİK  DERİNLİĞİ ile  karşı karşıya kalabilecektir…

Diğer yönden Türkiye (ŞİÖ.) ile antlaşma  sürecine girmişken  konu bu defa da  kendi içinde ayrı bir çelişki içine çekilmiş  olacak ve hem çevresi hem de ŞİÖ yapısına karşı kendisini tecrit eder bir duruma getirecektir….

İsrail’in aceleciliği bundandır….Türkiye’nin siyasi yönden  santranç körlüğü ile yanlış hamlede bulunması siyaseti içinden çıkmayacağı bir noktaya çekebilecektir…

Reyhanlı ve benzeri olaylar Türkiye’yi  çeşitli yönlerden tahrik etmeye yönelik  istihbarat oyunları imajı taşımaktadır… Özellikle son Reyhanlı  saldırısındaki profesyonel sabotajın asli amacının soğuk kanlılıkla çok  iyi değerlendirilmesi gerekmektedir… Sosyal psikoloji açısından toplumları  yönlendirerek  eylem sahasına  çekmenin örnekleri tarihte görülmektedir. Hatırlanacağı üzere:

  • 1898  Tarihinde Küba’ya müdahale edebilmek için  Havan Limanında bir sabotaj

sonucu batan ABD ait Maine Savaş gemisi, kamu oyunun oluşturulmasında  kullanılmış ve ABD  bu vesile ile Küba’yı işgal etmişti…Gemiyi  Batıranların ABD olduğu sonra anlaşılmıştı…

  • Bir diğer örnek  Lusitania  yolcu gemisinin batırılışı bahane edilerek ABD

Birinci  Dünya Savaşına  girmişti….Bu gemiyi  İngilizlerin batırdığı ve  ABD Savaşa sokmayı amaçlamış oldukları da sonra anlaşılmıştı…

*   1941 Pearl Harbor  Baskını da  aynı şekilde ABD kamu oyunu    etkileyerek

ülkenin  ikinci Dünya Savaşına girmesinin gerekçesi olmuştu…

  • Yaşanan son örnek ise, 11 Eylül 2001  İkiz Kuleler saldırısıdır… Tartışması halen

Süren   bu olayın Evangelist Siyonist Politikanın  Afganistan, Irak işgali ve sonrası BOP projesinin öncüsü olduğunu ortaya koymuştur…

Hafızamızı tazeleyerek olaylara tarih  boyutundan baktığımızda REYHANLI’DA  meydana gelen  saldırının gerisindeki asli amacın Türk Kamu oyunu etkileyerek bir hesaplaşma iradesi  üzerinden ülkemizin  olayın içine itilmesi mi?….Amaçlanıyor,   sorusu sorulmalıdır…

İsrail, Ortadoğu’da  içinde bulunduğu  çemberi dağıtmak yönünden  hesaplarına göre kendi doğrusunu yapmaya çalışıyor olabilir… AB/D gibi  güç merkezlerini , finansal  etki odaklarını ve lobi faaliyetlerini  baskı unsuru olarak kullanması da  mümkündür… Ancak, ne şekilde olursa olsun Türkiye’nin  , yönetim tarzı benimsenmemiş olsa da Esed rejimi nedeniyle Suriye’ye yönelik  bir askeri operasyonda yer alınmasının, halk tabanında kabul görmesi beklenemez , yanıltıcı beyanlara itibar edilmemelidir….. Tarihi vebal  büyük olur…. 14 Mayıs 2013

ERGUN ÖZGEN

Uzun süredir, İran’ın nükleer santral projesine karşı İsrail’in önleyici müdahale  politikasına ilişkin  konunun,  çeşitli vesilelerle  ve  değişik ortamlarda  gündemde yer aldığı bilinmektedir…. - ERGUN OZGEN