Bu hafta sonu (12 Mayıs) anneler günü. Başta kendi annem ve çocuklarımın annesi olmak üzere; bütün annelerin anneler gününü kutluyorum. Bizi 270-280 gün karnında taşıyan annelerin hakları, gerçekten de ödenmez. Başka hiçbir hesaba gerek yok; annelerin hakkını ödemek için en basit hesapla 270 veya 280 kere anneler günü kutlamak gerekiyor! Anneler günü yılda bir kere kutlandığına göre; o zaman 270 veya 280 yıl annemizle birlikte yaşamamız gerekiyor. E bu da mümkün olmadığına göre; o zaman annemizle birlikte yaşadığımız her günü anneler günüymüş gibi yaşamamız şart gözüküyor. Aksi halde, onların hakkını ödemeden öbür tarafı boylamış oluruz. Boylamış oluruz olmasına da, öbür tarafta da yine onlara muhtacız! Çünkü cennet denilen yer onlardan sorulur. Zira Hz. Peygamber, “Cennet anaların ayakları altındadır” diyerek, cennetin anahtarının annelerde olduğunu işaret etmiş bulunmaktadır.
İslam’da “Anneler Günü” vardı, yoktu geyiklerine girmek gibi bir niyetim yok elbette. Ancak yobaza sorarsanız, o hiç düşünmeden “İslam’da anneler günü yoktur” diyecektir. Sade anneler günü de değil. Çünkü yobaza göre;
– İslam’da Anneler Günü diye bir gün yoktur!
– İslam’da Sevgililer Günü diye bir gün yoktur!
– İslam’da Kadınlar Günü diye bir gün yoktur!
– İslam’da Evlilik Yıl Dönümü diye bir gün yoktur!
Çünkü yobaza göre; kadın denilen varlık sadece cinsel bir objeden ibarettir. O kadına bakarken, belden yukarısına değil, genelde aşağısına bakar. Beynine değil, tenine bakar. Üstelik onun elinde kadına bu şekilde bakmasını gerektirecek dini argümanları da vardır. En büyük argümanı ise Kur’an’da Nîsâ Suresi’nin 34’üncü ayetidir. Değil mi ki; bu ayet kadının gerektiğinde dövülebileceğini söylüyor, şu halde yobaza gün doğmuştur! Sade bu da değil elbette. Onun, kadına bakış açısını şekillendiren sözüm ona hadisler de vardır hadis kitaplarında. “Sözüm ona” dememiz, bu hadislerin Ebû Hüreyre gibi yalancılıkla itham edilen bazı kişilerce rivayet edilmiş olmasındandır.
Çünkü pek çok kaynakta Ebu Hüreyre’nin, başta Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Aişe olmak üzere; hayatı boyunca Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulunan bazı zevat tarafından “yalancılıkla” itham edildiğine, hatta ismi geçen iki halife tarafından sürgüne gönderilmekle tehdit edildiğine ilişkin bilgiler bulunmaktadır(1). Ve ne yaman çelişkidir ki; Hz. Peygamber’den en çok hadis rivayet eden kişi, ömrü Hz. Peygamber’in yanında geçen kişiler değil, Hz. Peygamber ile sadece birkaç sene birlikte olmuş Ebu Hüreyre’dir. Kaynaklar, Ebu Hüreyre’nin Hayber’in fethinden hemen sonra (M. 628) Müslüman olduğunu ve bu sebeple 632 yılında vefat eden Hz. Peygamberle ancak 4 sene birlikte bulunduğunu söylüyor bize.
Aşağıda Ebu Hüreyre ve o kabil adamların kadınlar hakkında Hz. Peygamber’e nispetle rivayet ettikleri bazı hadisler yer alıyor. Üstelik bu hadisler, bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarında bulunmaktadır. İşte size Ebû Hüreyre ve benzerleri tarafından rivayet edilen ve kadınları adeta birer seks kölesi pozisyonuna düşüren sözüm ona hadislerden birkaçı:
Ebû Hüreyre (r.a)den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mâzereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler o kadına lânet ederler.”(2).
Ebû Hüreyre kaynak gösterilerek Buhâri ve Müslim’in eserlerinde de bulunduğu söylenen “Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi” isimli eserin aynı sayfasında bu hadisin iki ayrı versiyonu daha bulunmaktadır ki; versiyonlardan birisinde “bahis mevzuu kadına, kocası ondan razı oluncaya kadar Allah’ın dargın kalacağı” belirtilmektedir.
Tirmizî ve Neseî gibi ciddi hadis kaynaklarında da bulunduğu söylenen Ebû Alî Talk b. Alî rivayeti olan bir hadisinde Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Kadın, ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin.”(3).
Tirmizî’de bulunduğu söylenen ve Ebû Hüreyre rivayeti olan bir başka hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:“Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”(4).
Muâz b. Cebel kaynak gösterilerek rivayet olunan bir Tirmizî hadisinde Hz. Peygamber’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin hûrilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek: -Allah canını alsın; bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir; yakında senden ayrılıp bize kavuşacak, diyerek muâheze eder.”(5).
Üsame b. Zeyd kaynak gösterilerek Buhârî ve Müslim’in eserlerinde de bulunduğu söylenen diğer bir hadiste ise Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.”(6).
İbn Mâce’nin eserinde de bulunduğu söylenen(Hadis no:1852) bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Eğer bir adam hanımına, kırmızı dağdan siyah dağa; siyah dağdan kırmızı dağa taşınmasını emrederse, yakışık olan, onun bu emrini yerine getirmesidir”(7).
Yobazın kadına bakış açısının şekillenmesinde hiç şüphesiz işte bu kabil uydurma hadisler de etkili olmaktadır. Oysa bu tür hadisler, hem Kur’an’ın ruhuna aykırıdır, hem de “Cennet anaların ayakları altındadır” diyen Hz. Peygamber’e iftira niteliğindedir. Bu hadislerin, uydurma olup olmadığını fazla araştırmaya bile gerek yoktur. Çünkü bu tür rivayetler, ahlakı Kur’an olan bir peygambere yakışan türden sözler asla değildir.
” İslam’da Anneler Günü diye bir gün yoktur” diyen yobaza sormak isterim:
– İslam’da mevlit diye bir şey var mı?
– İslam’da Kutlu Doğum Haftası diye bir hafta var mı?
– İslam’da ıskat-ı salat diye bir şey var mı?
– İslam’da ıskat-ı savm diye bir şey var mı?
– İslam’da devir diye bir şey var mı?
– İslam’da muskacılık, büyücülük ve üfürükçülük var mı?
– İslam’da Oruç Babalar ve Zuhurat Babalar var mı?
– İslam’da, Kâr-Zarar ortaklığı diyerek halkı dolandırmak var mı?
-İslam’da hayır için toplanan paraların siyasete ve ticarete aktarılması diye bir şey var mı?
– İslam’da din iman diyerek oy avcılığı yapmak var mı?
…
Dolayısıyla; İslam’ın özüne aykırı olmayacak tarzda, içki, kumar, zina ve fuhşiyattan uzak ağırbaşlı eğlencelerle kutlanmak şartıyla İslam’da anneler günü de vardır, sevgililer günü de vardır, kadınlar günü de vardır, yılbaşı da vardır. Bir şeyin İslam’da olup olmamasının ölçüsü, Kur’an’da veya hadiste olup olmaması değil, Kur’an’a ve sahih hadislere (veya İslam’ın iman ve ahlak esaslarına) aykırı olup olmamasıdır. İslam, sadece Arapların milli dini olmayıp evrensel bir dindir. Bu bakımdan, Arap örf ve adetlerinden hareketle ve Arap örf ve adetlerini sanki İslam’dan bir cüzmüş gibi kabul ederek,”İslam’da yoktur” veya “İslam’a aykırıdır” demek suretiyle Arap olmayan Milletlerin örf ve adetlerini reddetmek, bir anlamda onları Arap olmaya zorlamak anlamına gelir ki; bu durum tam anlamıyla İslam’a aykırı bir durumdur(8).
______________
1-bk. İslam Ansiklopedisi, Ebu Hüreyre Maddesi, c, 10, s, 164, TDV. Yayını, İstanbul, 1994.
2-bkz. Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi, c.1, s.323, Musannifi Muhyiddîn-i Nevevî, Çev. Kıvamüddin Burslan-Hasan Hüsnü Erdem, DİB. Yayını, Ankara,1995.
İnternet ortamında bulunan bazı yayınlarda yine Ebu Hüreyre rivayeti olarak hadisin şu versiyonlarına da yer verildiği görülmektedir. “Kişi hanımını (cinsel) haceti için çağırdığında hemen (yanına) gitsin, fırın üzerinde olsa bile.”. “Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, herhangi bir adam karısını yatağa çağırıp da gelmezse, gökteki tüm varlıklar, kocasını kendisinden razı edinceye dek ona gazap eder”(bk. .
3- Age, s. 325.
4-Age, s.325.
5-Age, s.326.
6-Age, s. 327.
7- .
8- bk. Kur’an-ı Kerim, Hucurât Sûresi 49/13. Ayrıca bk. Vedâ Hutbesi.