Ortadoğu’nun Arap ülkelerine benzemeye başladık…
Sokaklar, caddeler çarşaflı, türbanlı, peçeli, takkeli, külahlı, şalvarlı, sarıklı insanlarla doldu… Kentlerimizi, semtlerimizi tanıyamıyoruz artık…
Bizi şeriatçı ülkelerden ayıran en büyük özellik, 1923 Devrimi ve Ulusal Kurtuluş Savaşı idi…
Daha da önemlisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi dünyanın hayranlık duyduğu bir öndere sahip olduk ve Türkiye bir aydınlanma döneminden geçti.
Onun için Arap ülkelerinden ayrıldık ve bugün ülkemizde recm uygulanmıyor, el, kol, kafa kesilmiyor… Ama o yöne doğru hızla yol alıyoruz… Bunu da vurgulamadan geçmeyelim…
Atatürk, hurafelere, batıl inanışlara dayanan tekkeleri, zaviyeleri, mahalle mekteplerini Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) uygulaması ile sonlandırarak, eğitim ve öğretimi bilimsel temellerine oturttu.
Din tüccarları, Cumhuriyetin ilanı ve laiklik düzeninin kurulması ile geçim kaynaklarını yitirdiler…
Onlar, bugün olduğu gibi dün de hiçbir şey üretmeden, hiçbir emek harcamadan din ticareti ile varlıklarını sürdürüyorlardı… İnanan, saf insanları sömürerek, servet üstüne servet yapıyorlardı…
Yüce komutan, laiklik düzenine geçerek, onların geçim kaynaklarını kurutmuştu… Cumhuriyet döneminde “Din elden gidiyor” feryatları ile Cumhuriyet hükümetine isyan bayrağı açanlar işte bu gelir kapısı kapanan yobazlardı…
Aslında elden giden din değil, din sömürüsünden kazandıkları akçelerdi…
Yeri gelmişken burada şunu da belirtelim: Bizim, inanan, gerçek Müslümanlarla, yani dindarlarla bir alıp veremediğimiz yok… Laik düzende herkese, her inanışa yer vardır… Bizim eleştirdiğimiz insanlar DİNCİLER, yani din alıp satanlar, din ticareti yapanlar ve bu yolla ceplerini dolduranlardır…
Konumuza dönecek olursak, AKP 2002’de iktidarı alınca KARŞI DEVRİM süreci hızlandı. Atatürk’ten, Cumhuriyetten, laik düzenden öç alma harekâtı başladı… “Kindar ve dindar” bir nesil yetiştirmek için kollar sıvandı…
Cumhuriyet döneminde kapatılan tekkeler, zaviyeler, Mahalle mektepleri yeniden açıldı. Tarikatlar, cemaatler devlet yönetiminde yeniden söz sahibi oldu… İmam hatipler hızla çoğaldı… Hatta bununla yetinmediler, normal liseleri bile imam hatiplere dönüştürdüler… Uzmanı olsun, olmasın, her yere, her makama, imam hatipli atandı…
Devlet tabelalarından TC’yi, kitaplardan Atatürk’ü, vatanımızdan laikliği kaldırdılar.
1923 Devrimine ve laikliğe savaş açtılar… Elbette bu kalkışmaya, yani bu karşı devrim harekâtına muhalefetin de katkısı oldu… Onlar da koltuk değnekliği görevini hakkı ile yaptılar…
Bugün bile hala MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin avukatlığını yapmakta, onu açık açık desteklemektedir… Şöyle konuşmaktadır:
“Erdoğan ve ailesini petrol kaçakçısı olarak görmemiz eşyanın tabiatına aykırıdır!”
İktidar ve muhalefet el ele verip, laik düzene ve cumhuriyete karşı güç birliği yapınca meydan şeyhlere, şıhlara, din tacirlerine kaldı. Yeniden mesleklerine döndüler. Mustafa Kemal’in izin vermediği din tacirliğine başladılar…
Cumhuriyet döneminde din ticaretinden elde edemediklerini bu 13 yıllık dönemde fazlasıyla kazanıp, açığı kapattılar…
Halkın beynini yalan yanlış bilgilerle, hurafelerle doldurarak, onları bilimden, fenden, sağlıklı düşünceden uzaklaştırdılar…
Yargılamayan, eleştirmeyen, sadece çobanını takip eden koyun sürülerine dönüştürdüler halkı…
TV muhabirinin sorusuna şu karşılığı veriyor bir kadın: “Bu Suriyelilerin ülkemize gelmesinin bize çok zararı oldu… Paralarımız onlara gidiyor…” Muhabir tekrar soruyor: “Peki, oyunu kime vereceksin?” Kadın hiç tereddütsüz yanıt veriyor: AK PARTİYE… İşte vatandaşımızın geldiği durum bu… Yeni gelin gibi “Hem ağlarım, hem giderim diyor…” Devam edelim.
Bu din “uleması”ndan birinin belirttiğine göre “Âdem’in boyu 1800 metre imiş… Yani neredeyse 2 kilometre… Masal gibi…
Bir başka din adamı, Ahmet Mahmut Ünlü, namı diğer Cübbeli Ahmet, “Şifa Aletleri” adlı 84 sayfa, bir kitap çıkarmış… Kitabın fiyatı da hayli yüksek…
Bu kitapta, erkeklik organının işlevini tam olarak yerine getirebilmesi için Kuran ayetlerinden alıntı yapılarak cinsel organa üflenmesi isteniyor…
Hoca şifayı 4 tertip altında topluyor.
- Tertip: ‘Erkeğin tenasül uzvu için okunacaklar: 4 tertip vardır. 1. Tertip: Bakara suresinin 260. ayeti kerimesinin bir kısmı suya okunur. Sudan biraz alınıp tenasül uzvuna serpilir. Ve suyun kalanı içilir… (Hani şu bakanın “Bakara – makara” dediği sure)
2.Tertip: Tenasül uzvunun zayıflığının giderilmesi için El-Adiyat suresi okunup uzva üflenir.
- Tertip: Allah’ın Kayyum ismi zikredilerek uzva üflenir…
Üstelik sözü geçen bu surelerin tıpla, ilimle, sağlıkla bir yakınlığı da yok… El-Adiyat suresinin Anlamı:
“O harıl harıl (savaşa) koşanlara,(Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara, Sabahleyin akın edenlere, Tozu dumana karıştıranlara, Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki…”
Şimdi ne alakası var bu ayetin erkeklik organı ile? Var mıdır bilimde bunun yeri?
AKP iktidarında bu din “Ulemaları (!)” ayrık otu gibi çoğaldı… Dört bir yana yayıldı… Bunların bazıları 6 yaşında kız çocuklarını babası, dedesi yerindeki adamlarla evlendirmeye kalktı, bazıları hamile bayanların sokağa çıkmasını yasakladı, bazıları gülmesini…
İşte onun için bu adamlar bilimden, fenden, uygarlıktan öcüden korkar gibi korkarlar, işte onun için bunlar, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” diyen, “Türki’ye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır…” diyen Atatürk’ü sevmezler…
Makalemizi 1700’lü yıllarda yaşayan ve matbaayı ülkemize getiren İbrahim Müteferrika’nın 1. Mahmut’a verdiği bir yanıtla sonlandıralım:
Bir gün 1. Mahmut ona sorar: “Ordumuz neden hep gerilemekte, güç kaybetmektedir?”
İbrahim Müteferrika Padişaha aynen şu yanıtı verir:
“Sultanım, günümüzde artık devletler, dinden ve geleneklerden gelen kurallara göre değil, akıl ve bilim ilkelerine göre yönetilmektedir…”
Atatürk’le Aydınlanmacı İbrahim Müteferrika nasıl aynı çizgide ve görüşte birleşiyorlar, gördünüz mü?
“AKLIN YOLU BİRDİR…”
(alieralp37@gmail.com)
Bir yanıt yazın