TBMM’nin açıldığı İlk Günler – 2

23 NİSAN 1920
MECLİSİN AÇILDIĞI GÜNLERDE MANZARAİ UMUMİYE
– 2 –

Meclis’in açılmasından kısa bir süre sonra farklı amaçlar istikametinde çatışmalar da başlayacaktır. Askerlerin bu dönemde sorunları dev boyutlara ulaşmıştır. En önemli görev Meclis’in yüceliğinin korunması ve düşmanca faaliyetlerin önlenmesidir. Padişah taraftarı hocalar, din adamları inanılmaz bir gaflet içinde, ne olup bittiğinin farkına varmadan, sadece inançları etkisinde kalarak Padişah’ın hükümetinin emirlerine uymakta ve subaylara karşı günümüzdeki davranışlara benzer şekilde, sanki ateş püskürtmekteydiler.
Haziran’ın üçüncü günü Konya’nın Aziziye camiinde halka vaaz veren 40 yaşlarında Müderris Hacı Ahmet adında birisi, vaaz esnasında “Subayların evlerinde erkek hizmetçi bulunduranları (hizmet erleri kastediliyor) deyyus, çocukları da piçtir. Bu çocukların bazısı kumandan olarak yetiştiği için memlekete mazarratlarından başka faydaları olmaz demiştir.”(1)
19 Mayıs 1920 tarihinde yayınlanan bir bildirinin subayları hedef alan ve halkı direnç göstermeye davet eden sözleri şöyledir:
“Ey padişaha, dine, devlete beş yüz seneden beri bağlılığı ile dünyayı hayrette bırakmış olan gerçek Müslümanlar. Bolşevik adı altında dört yüz yıllık din ve devlet düşmanımız olan Moskoflardan çıkmış dinsel yasaya aykırı ve kanun dışı olan bir görüşe kapılan bir takım eşkıya, vatanı kurtaracağız diye Anadolu’nun siz saf ve dürüst halkını aldatarak, Padişahına, Müslümanların halifesine isyan bayrağı çekmişlerdir. Bolşeviklik, paranın, malın ve arazinin ayak takımı yersiz, yurtsuz bir takım haydutlar tarafından yağma edilerek bu haylaz, tembel, cani herifler arasında bölünmesi, hiç kimsenin nikahlı karısı olmayıp her kopuğun her kadını istediği gibi kullanması, çocuklar iki yaşına kadar analarının kucağında kaldıktan sonra alınıp genelevlerde beslenerek anasız ve babasız yetiştirilmesidir ki, ne bir baba çocuğunu, ne bir evlat ana babasını tanımaması demektir. Bu, dinimiz olan Islama aykırı olduğu gibi aile hayatına, insanlığa her şeye zıt bulunduğu için Müslüman memleketlerinde sökemez…
Ancak memleketimiz ötedenberi haydutluk ve soygunculuğa alışmış, seferberlik sürdüğü müddetçe vurgun vurarak kanunun üstünde bir üst gibi bulundukları yerlerde zorbacasına hareket ve rahat yaşamayı, eğlence ve içkiye rezaletle ulaşmış birtakım subaylar ile hapishaneden kaçmış yahut her nasılsa yakasını şimdiye kadar kanunun pençesine vermemiş olanlar vardır ki bunlar kanunu, hükümeti, padişahı tanımıyorlar. Vatanı kurtaracağız, Padişahımız tutsaktır kurtaracağız diye zorla asker ve para topluyorlar.” (2)
Anzavur ayaklanmasını bastırmak için Eskişehir’den gönderilen İkinci Piyade Alayı’nın taburları Bursa’dan geçerken, Bursa halkının kötü söz ve davranışlarına maruz kalmışlardır. Hatta onlar çok acı sözlerle zehirlenmişlerdi. Bahçelerde çalışan kadınlar bile askerlerin karşısına çıkarak “subaylarınız sizi padişahımızın gönderdiği Anzavur Paşa’ya karşı kavgaya götürüyorlar. Padişah askerlerine karşı kurşun arttıracaklar” diyerek bir taburun daha Bursa’ya varmadan önce diğer bir taburun da Bursa’dan çıktıktan sonra dağılmasına yol açmışlardır. (3)
Orduya karşı saldırılar 22 Haziran tarihinde başlayan Yunan ilerlemesi sonucunda inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu haksız tecavüz karşısında, İstanbul hükümetinin bir bakanı ile yapılan bir röportaj ihanetin boyutlarını açıklamak için yeterlidir: Damat Ferit Hükümetinin Adliye Nazırı’nın bir gazeteci ile yaptığı konuşma şöyledir:
“Soru : Hükümet Yunan Ordusu tarafından yapılan hareketi protesto etmek niyetinde midir?
Nazırın cevabı: Hükümetimiz Mustafa Kemal taraftarlarını resmen mahkûm etmiş ve hilafet ve vatan haini olduklarını ilan etmiştir. Binaenaleyh vazifesi asilere layık oldukları cezayı vermektir. O halde kendi programımıza dâhil olan bir hareketi niye protesto edelim.
Soru : Bu hareket mühim güçlüklerle karşılaşacak mıdır?
Cevap : Hayır, bunun sebebi şudur ki, Mustafa Kemal ordusu öteden beriden toplanmış haydutlardan, sabıkalılardan ve sırf yağma hırsıyla hareket eden bir takım şahıslardan mürekkep, teşkilatsız, inzibatsız ve mümaresiz bir ordudur.
Soru : Fikrinizce hareket uzun sürecek midir?
Cevap : Asker değilim fakat intibaım şu merkezde ki; General Paraskevopulos’un ordusu şimdi süratle ve şiddetle harekete devam eyleyecek olursa, birkaç hafta da Ankara sınırları önünde bulunacaktır”.(4)
Türk askeri üstün düşman kuvvetleri karşısında çekilirken özellikle Bursa yöresinde mürteciler de harekete geçirilecektir. “Milli kuvvetlerin dağılması ve Yunan ordusunun ilerlemesi tabii olarak mürteci ruhun mukavemet ve müdafaa taraftarlarına (Ordu mensupları ve onları destekleyen sivillere) karşı olan hiddetini kamçıladı. Çekilen askerimize ve bilhassa subaylara karşı bazı kasaba ve köylerde çok kötü muameleler yapıldı. Bunlara yiyecek, hatta su verilmedi ve içlerinden bazıları öldürüldü. Bazı subaylar, köylülerin tecavüzlerinden korunmak için üzerlerindeki askeri elbiseleri atıp, köylü kıyafetine girmekle kendilerini kurtardılar”.(5) Bursa’nın düşüşünden sonra, TBMM’de de ordu aleyhindeki kampanya daha da ağırlaştırıldı.(6) Ancak, bütün bu zorluklara rağmen başarılması gereken önemli görevler vardı. Büyük Millet meclisi ve Türk Ordusu mensupları, özgürlüğe giden o uzun ve çetin yolda hiç durmadan ilerlemek mecburiyetindeydiler.
Not : Sevgili okurlarımız, aradan 90 yıl geçmiş, çevrenize ve genel havaya bakın, Mürteciler bu sefer Saltanat ve Hilafet Makamları yerine Demokrasiyi öne sürerek, yanlarına İngiliz ve işgal güçleri yerine Dış Güçleri ve Ayrılıkçı Güçleri alarak yine ayni kaleye, Türk Ordusuna saldırıyorlar. Bu ülkede Demokrasiyi kuran ve çağdaş Laik Düzenin en büyük savunucusu olan Ordu, bin bir oyunla Demokrasi düşmanı ilan ediliyor. Biz tarihi gerçekleri söylemek mecburiyetindeyiz gelişmelerin takdiri ve değerlendirilmesi özgür bireylerimizindir.
Dr. M. Galip Baysan

DİPNOTLAR:
(1) Fahrettin Altay: Görüp Geçirdiklerim, 10 Yıl Savaş ve sonrası (1912–1922) s.246( İstanbul–1970)
(2) Ömür Sezgin: Türk Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Rejim Sorunu, s.28, 29 ( Ankara–1984)
(3) Şükrü Erkal, İkinci Askeri Tarih Semineri, s.165( Gen kur. Ankara–1987)
(4) İhsan Güneş, İkinci Askeri Tarih Semineri, s.149, 150
(5) Rahmi Apak: Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, s.198 ( TTK, Ankara- 1983)
(6) Aynı eser, s.152; detaylı bilgi için bkz. Samet Ağaoğlu: Kuvayı Milliye Ruhu, s.115–128( İstanbul–1944)

Dr. M. Galip Baysan

Dr. M. Galip Baysan - tbmm 1 salon

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir