Mustafa Kemal (Atatürk), Sakarya Savaşı( 23 Ağustos -13 Eylül 1921 ) öncesinde, 16 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da toplanan Eğitim Kongresi’nde yaptığı konuşmada “Silahıyla olduğu gibi dimağıyla de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur” diyerek uz görüşlülüğünü göstermiştir.
Gazi Mustafa Kemal, Kütahya’da öğretmenler yaptığı konuşmada:
•Arkadaşlar, asker ordusuyla irfan ordusu arasındaki benzeyiş ve uygunluğu belirtmiş olmak için şunu da ilâve edeyim:
•Kıymetli bir eserde ordunun ruhu, subaylar heyeti ve komuta heyetidir deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun kıymeti subaylar ve komuta heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de bilgi ve anlayış ordusunun subaylar ve komuta heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklâl mücadelesinde, üç dört yıldır, düşmanı topraklarımızda yok etmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve komuta heyet ve ileri gelenleri kıymetlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve ispat etmişse,
• bundan sonra yapacağımız aydınlanma (nur) ve devrim ( inkılâp) mücadelesinin milletimize bir karanlık gibi çöken bütün bilgisizliği yenmek ve kahretmek savaşında da bilgi ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği paylaşacağınıza ve göstereceğinize eminim. Hepinizi bu güvenle selâmlarım saygıdeğer arkadaşlar.(Hâkimiyet-i Milliye, 02.04.1923)(3)
• Türkiye’de yeni harflerle halka okuma-yazma öğretme çalışmaları, yeni Türk Harfleri Yasası kabul edilmeden ve Millet Mektepleri Yönetmeliği hazırlanmadan önce başlatılmış ve Atatürk’ün yanı sıra, çok sayıda bürokrat ve öğretmen derslere başlamış, hatta milletvekilleri bile bu konuda çalışmalarda bulunmak üzere, kendi seçim bölgelerine gitmek yolunu seçmişlerdi.
MİLLET MEKTEPLERİ NEDİR?
• Yeni harfler, 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilmiştir. Aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir konuşma yapan Başbakan İsmet Paşa (İnönü), yeni harfleri öğretmek amacı ile Hükümetin bütün memlekette “Millet Mektepleri” adı altında halk eğitimi kurumları açacağını ve vatandaşların işlerini aksatmadan bu harflerle onların okur-yazar duruma getireceklerini müjdelemiştir .
• Başbakan 8 Kasım 1928 tarihinde yaptığı açıklamada da, bu okullardaki eğitim süresinin iki, dört ya da altı ay devam edeceğini belirli yerlere gelemeyecek durumda olan vatandaşlar için, gezici Millet Mektepleri açılacağını, en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün bürokratların buralarda görev alacaklarını belirttikten sonra, bu yöntemle yılda bir kaç yüz bin kişinin okutulmasının planlandığını söylemiştir.
• Başbakan, bu “Mekteplerin” Genel Başkanlığını ve Başöğretmenliği’ni de Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kabul ettiğini duyurmuştur .
• Bakanlar Kurulu, 11 Kasım 1928 tarihinde, Millet Mektepleri Yönetmeliği’ni onaylamış ve bu yönetmelik 24 Kasım 1928 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir . Böylelikle Millet Mektepleri resmen kurulmuştur.
Bu çalışmalar sonucunda,
• 1927 yılında Türkiye’de okur-yazarlık oranı % 10,5 iken, bu oranın 1935 yılında % 20,4’e yükselmiştir.
• 1927 yılında erkeklerde okur-yazarlık oranı % 13, kadınlarda % 4 iken, bu oranlar 1935 yılında erkeklerde % 29,3’e, kadınlarda ise % 10,5’e çıkmıştır.
• Başka bir anlatımla, erkeklerdeki okur-yazarlık düzeyi % 16,9, kadınlardaki okuryazarlık düzeyinde ise % 6,5’lik bir artma dikkati çekmektedir .
• Bu oranlarda 1928–35 öğretim dönemlerinde ilkokulları bitiren öğrencilerin sayısı da dâhildir.Ancak bunların belirtilen oran içindeki yeri ancak % 1,3’tür. Bu oran düşüldükten sonra ortaya çıkan 19,1’lik oran Millet Mekteplerinin çalışmaları sonucunda sağlanabilmiştir.
• Türkiye’de okur-yazar oranının yılda ortalama olarak % 2,7 yükseltildiği anlamına gelmektedir . Öte yandan % 19,1’lik orandan, daha önce Arap harfleri ile okur-yazar olan nüfusu düşmemiz gerekse bile, yedi yıllık dönem içinde % 8,6’lık bir artış sağlandığı anlaşılır ki, bu artış, Cumhuriyet’in devraldığı okur-yazar oranından daha fazladır .
• Bu artış, daha sonraki yıllarda da sürdürülebilmiş olsaydı, 1960 yılına gelindiği zaman Türkiye nüfusunun %100’ünün okur-yazar hale getirilebileceği savunulmuştur ki, bunda belli ölçüde gerçek payı vardır.
• Atatürk’ün Türk Eğitim Dizgesine (sistem) ilişkin 1921’de gösterdiği hedeflere yürüyecek öğretmenlerin yetiştirilmedi.
•Ümmilikten (*) kurtuluşun ilk adımlarının atılmasından 96 yıl sonra, diplomalı ümmiler olarak düşünsel karanlığımızda debeleniyoruz.
Bir yanıt yazın