Bu yüce millet, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca böyle rezil, böyle kepaze bir dönem yaşamadı…
1. Dünya savaşından sonra ülkemiz, emperyalist devletler tarafından İşgal edilip, teslim alınmıştı.
Ama asla onurundan, haysiyetinden ödün vermedi…
Asla sömürgecilerle uzlaşma yoluna gitmedi. Önünde eğilmedi…
Yere saplı bir bıçak gibi, dimdik durdu düşmanlarının karşısında…
Kara Fatma’lar, Sütçü İmam’lar, Şahin Bey’ler, Şehit Kamil’ler, Karayılan’lar çıkardı bağrından…
Kilis – Antep yolunu Fransızlara kapatan Antepli Şahin Bey, ölümünden kısa bir süre önce arkadaşlarına şunları söylemişti:
” Düşman bu yoldan geçerse, ben Antep’e hangi yüzle dönerim; hemşerilerime ne yüzle bakarım? Son fişeğimi yakıncaya kadar tek başıma da olsa, buradan geçmek isteyen düşmanla çarpışmaktan asla vazgeçmem! Şayet, düşman geçerse göreceksiniz; na’şımın üzerinden geçecektir.”
Dediği gibi de oldu…
Fransız askeri Antep’e Şahin Bey’in na’şının üzerinden geçerek girdi.
Şahin Bey ölümünden önce Fransız komutana yazdığı mektupta ise şunları söylüyor, ona meydan okuyordu: ”Antep-Kilis yolunda asayiş temin edilmiştir. Fransızlardan gayrı herkes, mesuliyetim altında tehlikesiz seyahat edebilir…”
Bir zamanlar yiğitlerimiz, kahramanlarımız yolları düşmanlara kapatıyordu, şimdi bir avuç bölücü terörist, yolları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına kapatıyor. Kimlik kontrolü yapıyor. İstediğini tutsak alıyor, dilediğini serbest bırakıyor…
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öz yurdunda, öz vatanında düşman muamelesi görüyor… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Sevgili Erdal Atabek’in deyişi ile “Kendi yurdunda sürgün…”
Tutsak…
Hastasını bir yerden bir yere götüremiyor… Özgürce hareket edemiyor… Arabasına binip bir kentten bir kente gidemiyor. Anayasada yazılı “Seyahat etme hürriyeti” bir avuç bebek katili tarafından engelleniyor.
Örneğin Mardin’de görevli bir uzman çavuş, eşinin rahatsızlığı nedeni ile Erzurum’a doğru özel otomobili ile yol alırken, PKK’lılar tarafından durduruluyor, sonra da aracını yakıyorlar ve onu da yanlarına alarak uzaklaşıyorlar… Bu durumda, koskoca Türkiye Cumhuriyetinin valisi çaresiz… O, sadece “Devletin yolu kapanır mı” diye üzüntüsünü belirtmekle yetiniyor…
AL SANA AÇILIM…
Bu muamele 700 bin kişilik Türk ordusunun gözleri önünde, bir Türk askerine yapılıyor… Türk ordusunun gözleri önünde gerçekleşiyor…
Vee…
Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı bunu seyrediyor… TBMM seyrediyor…
Herkes seyrediyor… Ama kimsede çıt yok… Ne bir ses, ne bir nefes…
Terör örgütü PKK bununla da yetinmiyor. Ağrı Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, Aras EDAŞ Elektrik A.Ş çalışanlarından 6 işçiyi kaçırarak 3 aracı da ateşe veriyor…
Bununla da yetinmiyor…
18 yaşından küçük çocukları ailelerinden habersiz ve izinsiz dağa çıkarıyor. Analar, babalar feryat ediyorlar, kan ağlıyorlar…
Resmi makamlar kaçırılan çocuk sayısını 351 olarak açıklıyor, ama gerçekte sayının 2500’e yaklaştığı ifade ediliyor…
Hani siz anlaşmıştınız? Hani PKK Türkiye’yi terk edecekti?
Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı bunu seyrediyor… Herkes seyrediyor… Ayıptır. Yazıktır. Günahtır. Şanlı Türk tarihine ve milletine yakışır mı bu?
Başbakan çaresiz. Çözümsüz… Terör örgütü PKK ve onun siyasal uzantıları BDP ve HDP’den yardım istiyor… Adeta yalvarıyor…
“Yerini biliyorsunuz, çocukları alıp getirin. Sonra “Bizim de B planımız, C planımız devreye girer haa…” diyor.
Nasıl B, C planları ise onlar? 12 yıldan beri bir türlü devreye girmedi ve PKK devlet içinde devlet oldu… APO şimdi muhalefet liderlerinden daha saygın bir yerde… Asıyor, kesiyor, emirler yağdırıyor, direktifler veriyor, tehditler savuruyor…
Terör örgütü PKK ise taciz eylemlerine, sabotaj, yol kesme, kundaklama olaylarına devam ediyor… Halktan vergi topluyor, haraç alıyor… Türk ordusunun gözü önünde, iş makineleri ile toprak, taş yığarak şehirlerarası yolları ulaşıma kapatıyor. Karakol yapımına engel oluyor…
Soma’da yakınlarını yitiren acılı vatandaşları tekmeleyenler, bu saldırılar karşısında süt dökmüş kediler gibi sessiz…
Kendisine “YUH” çekenleri tokatlayacağını söyleyen ve halkın isyanı karşısında markete sığınmak zorunda kalırken, bir vatandaşımızı tartaklayan Başbakan sessiz…
700 bin kişilik Türk ordusunun Genelkurmay Başkanı sessiz…
Bıraksalar, bir avuç teröristi tükürüğünde boğacak olan koca Türk Silahlı Kuvvetlerinin eli kolu bağlanmış durumda…
Neymiş? “Açılım sürecine zarar gelmemeliymiş…”
Neymiş, “Açılım süreci zarar görmemeliymiş…”
Sizin açılımınız batsın be… Olmaz olsun böyle açılım…
Türkiye’yi batırdınız…
Koca bir milletin başını öne eğdiniz.
Ama azar azar tükeniyorsunuz… Bitiyorsunuz…
Adım adım yaklaşıyorsunuz sona… Çok uzak değil o günler… Tüm açılımlarınızla birlikte sizler de yok olup gidecek, batacaksınız…
Bitiş ziliniz çalmak üzere… Siz de farkındasınız bunun, yandaşlarınız da… Korkunuz, telaşınız, saldırganlığınız bundan kaynaklanıyor… Bebek katillerini bırakıp, suçsuz günahsız vatandaşlara orantısız güç kullanmanız bundan kaynaklanıyor…
Ama korkunun ecele hiç mi hiç faydası yok… Bunu da bilin…
Bir yanıt yazın