1.Emperyalist Paylaşım Savaşının Yüzüncü Yılı

Savaş, politikanın silahla sürdürülmesidir. 1. Paylaşım savaşına yol açan, daha doğrusu, Avrupa devletlerini silahlı bir politika izlemeye iten sebepler nelerdi?
100 yıl önce Avrupa kapitalist gelişmenin en üst aşaması olan emperyalist aşamaya erişmişti.
Avrupa devletleri, dünya pazarlarını bölüşme ve dünya pazarları üzerinde tekelci egemenliklerini gerçekleştirmek için kendi aralarındaki çelişmeleri silahaı çözümeye karar vermişlerdi.
Çarlık Rusya’sını da içine alan Avrupa, İtilaf ve İttifak devletleri biçiminde ikiye ayrılmıştı.
Adına 1. Dünya savaşı dense de, gerçekte, savaş Avrupa devletlerinin savaşıydı. Avrupa’nın İtilaf ve İttifak devletleri arasında başlayan savaşa 1. Dünya savaşı denmesi, dünyanın Avrupa dan ibaret görülmesinden başka bir anlamı da yoktur.
Emperyalist yağma savaşını, dünya savaşı haline sokan etkenler, Hintli, Yeni Zellendalı, Arap ve Afrika halklarının savaş cephelerinde kırılması.
Savaş Öncesinde Osmanlı Devleti.
Birinci Dünya savaşı başlarken, Osmanlı Devleti, hızlı bir çöküş ve Avrupa’nın yarı-sömürgesi durumundaydı.
Osmanlı Devleti, yarı-sömürge ve feodal bir devletti. Paçayı en az zararla kurtarmak dışında savaşdan hiç bir beklentisi yoktu.
Diğer yandan, Osmanlı devleti, ideolojik ırkçılık gibi, burjuva ulus çağına özgü, toplumsal gelişmişliğin çok gerisinde, feodal bir tarım toplumuydu.
Osmanlı Devleti, devlet olma özelliklerini tümden yitirmiş, ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel bakımdan tam bir çökmüş içindeydi.
Osmanlı toplumsal yapısı büyük bir kargaşa içine düşmüş, toplumsal ilişkiler, emperyalist ülkelerin müdahaleleri büyük bir kriz içine düşmüştü.
Savaşın hemen öncesinde, Osmanlı devleti, 1913 Balkan Savaşı sonunda ağır bir yenilgi ile çöküşü hızlanmıştı.
Balkan Savaşı yenilgisi sonrasında, başlamak üzere olan 1. Paylaşım savaşı, Osmanlı devletinin varlığına son verme ve “mirasını paylaşma”, savaşın ana konusuydu.
Osmanlı’nın 1. Dünya savaşı öncesinde yaşadığı devlet krizi, onu ölüm döşeğinde yatan “hasta adam” haline sokmuştu.
Ölmek üzere olan “hasta adamın” mirası itilaf ve ittifak devletleri tarafından bölüşülmesi savaşın ana konusuydu. Savaşa, hiç bir beklentisi olmadan katılan, varlığını koruma amacı dışında hiç bir amacı olmayan devlet Osmanlı devletiydi.
Zaten savaşın daha başında kendi iradesi dışında savaşa sürüklenmesi, savaş kararı alma iradesinden bile yoksun olduğunu ortaya koyar
Osmanlı Devleti Ne Yapabilirdi?
Osmanlı devleti, devlet olma yeteneklerini kaybetmiş, sadece milyonlarca insanı, her türlü donanım dışında cephelere sürme gücüne sahipti. Saldırı savaşı bir yana, ciddi bir savunma yapacak güçten de yoksundu.
Osmanlı devleti gibi yeteneksiz bir devletin, Soykırım gibi, ideolojik, siyasi, kültürel ve askeri yetenek gerektiren yeteneklerin tümünü yitirmişti.
Soykırım, güçlü bir devletin, toplumun geniş bir kesimini ideolojik, siyasi ve ırk birliği etrafında birleştiren, hedef kitlenin sosyal, siyasi ve askeri planlama ile imhasını gerçekleştirme iradesi sonucu olabilir.
Bir başka gerçek, soykırıma uğratıldığı ileri sürülen Ermenilerin , irksal hedefler etrafında Çarlık Rusyası’nın emrinde, Osmanlı Kuvvetlerini arkadan vuran, silahlı çeteler halinde örgütlenmiş olmaları… “Denizden denize, büyük Ermenistanı” hayali doğrultusunda savaşan aktif kuvvetlerdi.
Osmanlı Devleti’nin topraklarını savunma amacıyla aldığı “tehcir“ kararının büyük bir kırımla sonuçlanması, kararın savunma amaçlı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
İşgalci Çarlık ordusu ve Ermeni çetelerine destek sunan Ermeni köylülerini şavaş alanının dışına çıkarma planlaması, tehcir’in savunma amaçlı olduğunu gösterir.
Soykırım Savı ve Gerçekler.
Soykırımın hukuki bir içerik kazanması, BM içinde yer alan devletlerin üzerinde uzlaştığı 2. Paylaşım savaşı sonrası durumu ifade eden bir kavramdır.
Soykırım kavramı, Batı dünyasının elinde, ulusal devlet egemenliğine müdahale amaçlı bir silahtır. Batı soykırım kavramını Zimbabve, Irak, Libya ve daha pek çok ezilen ülke uluslarını yaftalamada kullandı. Ulusal düzlemde ciddiyeti olmadığı gibi ulusalararası alanda geri tepen, demode bir silah durumundadır.
Savaş sonrasında, işgale uğrayan ve varlığına son verilen Osmanlı devletine ve ezilen halklara karşı işlenen suçların sorumluları, savaşa taraf olan devletleredir.
Hiç bir yalan ve demogoji, 100. Yılını geride bıraktığımız 1. Paylaşım savaşı sürecinde ortaya çıkan kanlı sonuçlarını ortadan kaldırmaya yetmez. 1 paylaşım savaşının çıkış nedenleri ve sonuçları, Batılı emperyalist devletlerin işledikleri doğa ve insanlıkvahşi suçlarını gölgelemeyemez.
Yüz yıl sonra, Papa’nın, “tarihin ilk Hıristiyan ulusunu” katletmiş olmanın “günahını” Türklerin üzerine yıkması, gerçek soykırımın yadsımasına hizmet eder.
Tarihe keyfi ve ideolojik düşmanlık penceresinden bakma huyu, Batının iki yüzlülü ve fırsatçı tavrını ortaya koyar.
Soykırım, sıradan bir çatışma ve kanlı kavgaları ifade etmez. Soykırım, güçlü ve gelişmiş devletlerin kazanabildiği devlet yeteneğini gösterir.
Zaten, Türkler gibi ezilen tüm uluslar, tarihte hiç bir zaman soykırım yapma kapasitesine sahip olmadılar. 19.04.15

Name/Ad: Askar Yilmaz
Email: askaryilmaz@hotmail.com

<p>Savaş, politikanın silahla sürdürülmesidir. 1. Paylaşım savaşına yol açan, daha doğrusu, Avrupa devletlerini silahlı bir politika izlemeye iten sebepler nelerdi?
100 yıl önce Avrupa kapitalist gelişmenin en üst aşaması olan emperyalist aşamaya erişmişti.
Avrupa devletleri, dünya pazarlarını bölüşme ve dünya pazarları üzerinde tekelci egemenliklerini gerçekleştirmek için kendi aralarındaki çelişmeleri silahaı çözümeye karar vermişlerdi.
Çarlık Rusya’sını da içine alan Avrupa, İtilaf ve İttifak devletleri biçiminde ikiye ayrılmıştı.
Adına 1. Dünya savaşı dense de, gerçekte, savaş Avrupa devletlerinin savaşıydı. Avrupa’nın İtilaf ve İttifak devletleri arasında başlayan savaşa 1. Dünya savaşı denmesi, dünyanın Avrupa dan ibaret görülmesinden başka bir anlamı da yoktur.
Emperyalist yağma savaşını, dünya savaşı haline sokan etkenler, Hintli, Yeni Zellendalı, Arap ve Afrika halklarının savaş cephelerinde kırılması.
Savaş Öncesinde Osmanlı Devleti.
Birinci Dünya savaşı başlarken, Osmanlı Devleti, hızlı bir çöküş ve Avrupa’nın yarı-sömürgesi durumundaydı.
Osmanlı Devleti, yarı-sömürge ve feodal bir devletti. Paçayı en az zararla kurtarmak dışında savaşdan hiç bir beklentisi yoktu.
Diğer yandan, Osmanlı devleti, ideolojik ırkçılık gibi, burjuva ulus çağına özgü, toplumsal gelişmişliğin çok gerisinde, feodal bir tarım toplumuydu.
Osmanlı Devleti, devlet olma özelliklerini tümden yitirmiş, ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel bakımdan tam bir çökmüş içindeydi.
Osmanlı toplumsal yapısı büyük bir kargaşa içine düşmüş, toplumsal ilişkiler, emperyalist ülkelerin müdahaleleri büyük bir kriz içine düşmüştü.
Savaşın hemen öncesinde, Osmanlı devleti, 1913 Balkan Savaşı sonunda ağır bir yenilgi ile çöküşü hızlanmıştı.
Balkan Savaşı yenilgisi sonrasında, başlamak üzere olan 1. Paylaşım savaşı, Osmanlı devletinin varlığına son verme ve “mirasını paylaşma”, savaşın ana konusuydu.
Osmanlı’nın 1. Dünya savaşı öncesinde yaşadığı devlet krizi, onu ölüm döşeğinde yatan “hasta adam” haline sokmuştu.
Ölmek üzere olan “hasta adamın” mirası itilaf ve ittifak devletleri tarafından bölüşülmesi savaşın ana konusuydu. Savaşa, hiç bir beklentisi olmadan katılan, varlığını koruma amacı dışında hiç bir amacı olmayan devlet Osmanlı devletiydi.
Zaten savaşın daha başında kendi iradesi dışında savaşa sürüklenmesi, savaş kararı alma iradesinden bile yoksun olduğunu ortaya koyar
Osmanlı Devleti Ne Yapabilirdi?
Osmanlı devleti, devlet olma yeteneklerini kaybetmiş, sadece milyonlarca insanı, her türlü donanım dışında cephelere sürme gücüne sahipti. Saldırı savaşı bir yana, ciddi bir savunma yapacak güçten de yoksundu.
Osmanlı devleti gibi yeteneksiz bir devletin, Soykırım gibi, ideolojik, siyasi, kültürel ve askeri yetenek gerektiren yeteneklerin tümünü yitirmişti.
Soykırım, güçlü bir devletin, toplumun geniş bir kesimini ideolojik, siyasi ve ırk birliği etrafında birleştiren, hedef kitlenin sosyal, siyasi ve askeri planlama ile imhasını gerçekleştirme iradesi sonucu olabilir.
Bir başka gerçek, soykırıma uğratıldığı ileri sürülen Ermenilerin , irksal hedefler etrafında Çarlık Rusyası’nın emrinde, Osmanlı Kuvvetlerini arkadan vuran, silahlı çeteler halinde örgütlenmiş olmaları... “Denizden denize, büyük Ermenistanı” hayali doğrultusunda savaşan aktif kuvvetlerdi.
Osmanlı Devleti’nin topraklarını savunma amacıyla aldığı “tehcir“ kararının büyük bir kırımla sonuçlanması, kararın savunma amaçlı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
İşgalci Çarlık ordusu ve Ermeni çetelerine destek sunan Ermeni köylülerini şavaş alanının dışına çıkarma planlaması, tehcir’in savunma amaçlı olduğunu gösterir.
Soykırım Savı ve Gerçekler.
Soykırımın hukuki bir içerik kazanması, BM içinde yer alan devletlerin üzerinde uzlaştığı 2. Paylaşım savaşı sonrası durumu ifade eden bir kavramdır.
Soykırım kavramı, Batı dünyasının elinde, ulusal devlet egemenliğine müdahale amaçlı bir silahtır. Batı soykırım kavramını Zimbabve, Irak, Libya ve daha pek çok ezilen ülke uluslarını yaftalamada kullandı. Ulusal düzlemde ciddiyeti olmadığı gibi ulusalararası alanda geri tepen, demode bir silah durumundadır.
Savaş sonrasında, işgale uğrayan ve varlığına son verilen Osmanlı devletine ve ezilen halklara karşı işlenen suçların sorumluları, savaşa taraf olan devletleredir.
Hiç bir yalan ve demogoji, 100. Yılını geride bıraktığımız 1. Paylaşım savaşı sürecinde ortaya çıkan kanlı sonuçlarını ortadan kaldırmaya yetmez. 1 paylaşım savaşının çıkış nedenleri ve sonuçları, Batılı emperyalist devletlerin işledikleri doğa ve insanlıkvahşi suçlarını gölgelemeyemez.
Yüz yıl sonra, Papa’nın, “tarihin ilk Hıristiyan ulusunu” katletmiş olmanın “günahını” Türklerin üzerine yıkması, gerçek soykırımın yadsımasına hizmet eder.
Tarihe keyfi ve ideolojik düşmanlık penceresinden bakma huyu, Batının iki yüzlülü ve fırsatçı tavrını ortaya koyar.
Soykırım, sıradan bir çatışma ve kanlı kavgaları ifade etmez. Soykırım, güçlü ve gelişmiş devletlerin kazanabildiği devlet yeteneğini gösterir.
Zaten, Türkler gibi ezilen tüm uluslar, tarihte hiç bir zaman soykırım yapma kapasitesine sahip olmadılar. 19.04.15</p>
<p>Name/Ad: Askar Yilmaz
Email: askaryilmaz@hotmail.com</p> - 7593

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir