TARİHLE UĞRAŞMAK
HÜSEYİN MÜMTAZ
Tarihle didişmek, tarihi düzeltmek, tarihin sonunu yazmak, tarihin dönüşü, tarihin yargılanması….
Sanki tarihle hesaplaşılıyor..
Hiç lüzumsuz bir zamanda gündeme, bazı levhalardan “TC” harflerinin kaldırılması getirilince de adı geçen “hesaplaşma”nın; “şimdilik” açıkça dillendirilmese de aslında “Türk tarihiyle” olduğu anlaşılıyor.
İşin gülünç tarafı, bu “hesaplaşma”yı uzman tarihçiler değil, amatörler yapıyor..
Gündeme gene birkaç yıl önce “Türkiye Cumhuriyeti’nin Van ili”ni vuran depremi getireceğim.
Hatırlayın, “Türkiye Cumhuriyeti”nin her köşesinden deprem bölgesine yardımlar yağmaya başlamıştı.
Peki depremden bir süre sonra yapılan BDP mitinginde açılan pankartı hatırlıyor musunuz?
“BİZİ 7.2 YIKMADI TC’NİN NE HADDİNE”..
Demek işin aslı oraya varıyormuş…
Muğlalı’nın adının tabeladan kaldırılmasının son değil başlangıç olduğunu zamanında yazmıştık.
“Dedikodu”yu hayrettir, Gümülcine’li Sağlık Bakanı da körüklüyor.
Meriç nehrini yüzerek Türkiye’ye iltica etmesinin ardından, 3 yıl vatansız olarak yaşayan ve bu 3 yıl “TC vatandaşı” olmayı bekleyen Müezzinoğlu, ”Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı” ibaresinin devam edeceğini belirterek, ”Ama onun altında ‘İstanbul Ümraniye Kamu Sağlığı Hastanesi’ derken, ayrıca TC kullanılmasının bir mantığı yok” diyor.
“Dedikodu”ya Amerikan Dışişleri Bakanı da katkıda bulunuyor..
Bakan olduktan sonra geldiği Ankara’da, (bir ay önce) Anıtkabir’e yaptığı ziyaret sırasında Şeref Defteri’ne “Turkish nation-Türk milleti” yazmıştı.
Geçen haftaki son gelişinde ise “Turkey’s citizens-Türkiye vatandaşları” ifadesini kullandı..
Duruma bu kadar çabuk mu adapte oldular yoksa “proce”nin asıl rejisörü zaten onlar mıydı?
Ergin Yıldızoğlu diyor ki;
“ ‘Stratejik derinlik’, ‘Yeni-Osmanlı’, en son Anglosakson versiyonunda da ‘Turkosphere’ (Financial Times) gibi adları olan bu fantezi şöyle kurgulanıyor: Türkiye, ulus devlet, laik Cumhuriyet geleneğini bırakarak Osmanlı-Müslüman geleneğine geri dönerse hem bölgede lider ülke olur hem de Kürt sorununu, onları da kapsayan bir ‘Turkosphere’ kurarak çözer ve büyür. Kurulmakta olan ABD-Türkiye-İsrail koalisyonu; İran merkezli, Şii eksenine karşı Kürtlerin bu koalisyona eklenmesi, bu ‘Turkosphere’in önünü açacaktır”.
Demek o ki Anglo-sakson yapımı anlı şanlı bir TÜRKOSFER havucuyla gaza geleceğiz..
(Arka planda görünmekte olan beysbol sopasına dikkat..)
Depremden açmıştık lâfı..
Acaba MS. 8’inci yüzyılda şimdiki Moğolistan’ın Orhun Vadisinde de bir deprem mi olmuştu?
Deprem mi olmuştu da Bilge Kağan MS.735’de;
“Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir?” demişti?
“Türk Oğuz Beyleri”ne sesleniyor..
“MS. 735” tarihi, “Millet olmamızı” en fazla geçen yüzyılın başına götüren çakma uzmanlara kapak olsun..
Kaldı ki Orhun Yazıtları, günümüze kalan/halen ortaya çıkmış olan “ilk Türkçe yazı” örneğidir.
Peki “bu millet” dünya sahnesine çıktığının ertesi günü yazıyı bulmuş olabilir mi?
Öyle bir deprem olmuş ki, üstte gök çökmüş, altta yer delinmiş ve ancak öylelikle Türk İli ve töresi bozulmuş..
Başka türlüsü mümkün değil diyor Bilge Kağan..
Devam Ediyor Kağan;
“Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün”.
Demek o devirde Türk ulusu kendine yabancılaşmış. Kendini “yükseltmiş” olan Kağan’ına ve özgür ve bağımsız devletine karşı hata etmiş.
Bilge Kağan’dan 1500 sene sonra (2500 de ondan evveli) biz halâ 7.2 ile uğraşıyoruz.
Uğraşıyor muyuz?
Ama asıl soru şu;
Göğün çöküp yerin yarılacağı bir deprem/kıyamet sonrası mı ancak Türk’ün ili, töresi bozuluyor?
Yoksa Türk’ün ili, töresi bozulunca mı kıyamet kopuyor?
Daha kısa soralım; kıyamet kopunca mı mankurtlaşılıyor yoksa mankurtlaşınca mı kıyamet kopuyor? 10 Nisan 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın