Egemen Bağış’ın harika performansı: sadece Brüksel’de çok şey değişmiyor!
Türkiye’ye “sıfır’dan bir AB Bakanlığı” inşa eden ve AB’ye “onurlu” Türkiye’nin nasıl “muhatap alınması gerektiğini” öğreten Egemen Bağış’ı takip etmenizi öneririm.
AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler ve de özellikle “Türkiye’deki Barış Süreci’ne” paralel olarak gündeme gelen gelişmeler önümüzdeki dönemde güzel süprizleri de beraberinde getireceğe benziyor.
Varsın MHP, aynı AB genelinde olduğu gibi ulusal düzeylerde kriz ortamlarını değerlendirerek aşırı sağ ve ırkçı partilerin güçlendiğine benzer şekilde “barışa karşı savaş naraları atarak” bir miktar oy kazansın.
Varsın daha düne kadar “Abdullah Öcalan ile konuşabildikleri için böbürlenecek kadar gülünç hallere düşen” Doğu Perinçek ve İşçi Partisi “vatan elden gidiyor”, “ülkeyi bölüyorlar” ya da “postalıma, üniformama ve paşama dokunma mitingleri” yapsın.
Varsın CHP dünyanın tüm sosyaldemokrat partilerinin tersine bir tavır içinde “cunta yapmaya teşebbüsten hapis yapanları vekil yapsın” ve ardından “Türkiye’de demokrasi yok bakın vekilleri bile hapse attılar” diye IP’nin peşine takılıp “Karagöz ve Hacivat” oynasın.
Varsın CHP dünyadaki tüm sosyaldemokratları hayretler içinde bırakarak “Türkiye’de kanın akmasının sona ermesi için verilen çabalara karşı elinden geleni ardına koymasın”.
Varsın bazı CHP’liler en başta AB’deki sosyaldemokratların bile “acaba ne yaptıklarını gerçekten biliyorlar mı?” diye sorarak Suriye’nin eli kanlı diktatörü Esad’ın yanında “ceket ilikleyerek” “insan hakları adına” hepimizi utandıran garip Şam ziyaretleri yapsınlar.
Tüm bunlara rağmen Türkiye AB yolunda oldukça başarılı bir şekilde ilerlemekte.
En başta tüm “pratikleri AB ile çelişen CHP’liler” artık tüm diğer alanlarda “ballandıra, ballandıra anlattıkları” sahte komplo teorileri kapsamındaki “AK Parti gerçekte AB’ye girmek istemiyor” palavrasını yaymaktan vazgeçsinler.
Türkiye’de onlarca yıl “kemalist bir oligarşinin” geniş yığınlar üzerine baskısını açıklamak amacıyla sürekli kullanılan “biz olmazsak irtica gelir” ya da “AK Parti bu ülkeyi İran’a benzetecek” palavralarıyla Türkiye’yi Pinochet Şili’sine çevirdiklerini saklamaya çalışan blokta “biz sosyaldemokratız” diyenlerin de olması sosyaldemokrasi adına acı bir durum.
Hele şimdi “dünyaya rezil oluyoruz” diyerek Türkiye’nin “karanlık, cuntacı, anti-demokratik, insan haklarının ayaklar altına alındığı” ve Türkiye’nin insanlarının “iktidara el koyduk” diyerek postallar altında ezildiği dönemlerin hesaplarının sorulmasına karşı İP gibi marjinallerin peşine takılarak aralarında malüm “yargısız infazcıların da” olduğu kesimleri savunmak gibisinden bir duruşu “Sosyalist Enternasyonal’e” anlatabilmek için gerçekten “bu derece gerçeklerden çok uzak olmak” gerekir.
İşte tüm bunları yaşamakta olduğumuz Türkiye’de, yani muhalefetin ve de özellikle “cuntacı kafa yapılarından hesap sorma konusunda en önde gitmesi” gerekenlerin cuntacıları savunduğu bir ülkede AB hedefinde gidebilmek gerçekten kolay değil.
“Kemalizmi sosyaldemokrasi” sananlar acaba “AB değerlerini nasıl görmekteler” bilmek bile istemiyorum.
İşte bu açıdan baktığımızda en başta Egemen Bağış olmak üzere Türkiye’de hükümet AB konusunda hem AB içindeki “Türkiye’yi istemeyenler” ve “Türkiye’de AB değerleri açısından kutsal olan her şeyle sorunlu olanların” oluşturduğu bu “garip koalisyona” rağmen güzel işler yapmakta.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın özellikle Sarkozy ve Merkel gibi “vizyonsuz” liderler AB’sinde ve Güney Kıbrıs gibi “şaşkın” AB üyelerinin olduğu bir ortamda zor dönemlerde azimle çalışmasını seyrederken “şapkasından tavşan çıkarıyor” diye takılmadan edemezdim.
Galiba benim şakamın gerçeği yansıtan bir yanı da var.
İşte gelişmeler ortada.
AB’de açılmayan “müzakere başlıkları” konusunda olumlu gelişmeler izliyoruz.
“Kıbrıs Cumhuriyeti” adını tek taraflı istismar eden Güney Kıbrıs ile ilgili gelecek aylarda sanırım “müthiş gelişmeler” yaşayacağız. Üstelik KKTC’de bu işten sorumlu olan makam bu hıza “ayak uydurabilecek birikime ve kadroya” sahip olmasa da! Onun içim Ankara’yı, Egemen Bağış’ı ve Ahmet Davutoğlu’nu anlamak lazım. Türkiye’deki CHP gibi KKTC’de “öyleleri” varki onlarla “geleceği inşa edebilmek” neredeyse imkansız. Ve buna rağmen “kollar sıvanmış bir vaziyette” canla, başla çalışılmakta!
Tüm diğer alanlarda olduğu gibi AB alanında da olanları dikkatle izlemenizi öneririm.
Türkiye büyük adımlar atıyor ve bu adımlar sadece Türkiye’yi değil çevresindeki tüm geniş coğrafyayı değiştiriyor.
Bir yanıt yazın