SANATIN ÖZGÜRLÜĞE İHTİYACI VAR

Sanat itibar görmediği ülkeyi terk eder. Sanatı ve sanatçıyı yargılayan bir ülke üçüncü bir ülke olmaktan öteye geçemez. Son günlerde sanat ve sanatçının yaşadığı haksızlığa bakınca, yargılanan bir sanatın uluslararası saygınlığının nerede kaldığını düşünmek acı veriyor insana. ( CESBA) ve( OYÇED) Yazarlar ve Çevirmenler derneği oyunların yargılandığını gördüğünde bile tepki göstermişlerdi. Sanatçı sanatıyla toplumun aydınlanması adına önemli bir görevi üstlenmiştir, sanatçı yol gösteren çağdaş anlamda özgür olmanın yansımalarıdır. Sanatçı konuşamaz düşüncesini açıklayamaz diye bir kararın getirilmesi insan hak ve özgürlüklerinin tükenmişliği anlamına gelmiyor mu?

Batı ülkelerinde sanat yargılanamaz ilkesi en önde duran bir karardır. Ama siz sanatınızı göstermek adına korkarak sahneye çıkıyorsanız bunun adı özgür demokrasi olamaz. Sanatın ve sanatçının önüne konabilecek her türlü engelin, üzerindeki olası her türlü baskının toplumsal özgürlüğünde hapsedilmesi anlamına gelmiyor mu? Sanatın yasaklara değil, özgürlüğe ihtiyacı var. Yeter ki bugün her şeye karşı duyarsız kör bir toplum olmanın ötesinde sanatçının gösterdiği aydınlığı ışığı görebilelim.

Sanat ve sanatçı ikili ilişkilerde olduğu gibi ülkeler arasındaki dostluğu da pekiştirir. Atatürk ilk operamız olan ” ÖZSOY” un librettosunun yazılması konusunda talimat veriyor. Ahmet Adnan Saygun. ” Atatürk’ün asıl amacı İran şahına bir eser seyrettirmek değildi. Asıl amacı sanatın iki ülke dostluğunun paylaşımıydı bunu da başarmıştı diyor” 19 Haziran 1934 tarihinde iki ülke Türk-İran dostluğu böyle başlamıştı adı sanatın getirdiği bir başarıydı. Oysa bugün aydın ve sanatçı düşmanlığı bir gelenek halini aldı. Ortak değerlere saldırı sınır tanımıyor. Sanatçılara küfrediliyor, çoğunun yargılanması sağlanıyor, saldırıya uğruyor, şarkılara laf ediliyor en vahimi de sanatçının giyim kuşağına söz ediliyor. Oysa sanatın alımlayıcısıyla bir arada olması bin yıldır bellidir. Bugün sanatı ve sanatçıyı hala hedef göstermek aydın çağdaş kalmanın tükenmişi değil mi? Ama unuttuğumuz bir gerçek var. Bugün Afganistan, İran, Suriye’ deki bağnazlığın karşısında. Karacaoğlan, Yunus Emre, Pir Sultan dan kalan kültür mirası unutulmadı. 

Bugün Özellikle Norveç, İsveç, Finlandiya, Avusturya, Almanya gibi ülkelerde sanatçıya değer verilir. Yoksulluk çekmez her üretkenliğinde devlet yanındadır. Biz bir otel odasında sanatçıyı sanatıyla birlikte diri diri yakmadık mı? Bugün bir Mozart, Beethoven hala ayakta alkışlanıyorsa, kendi ülkesinin gösterdiği saygınlığın ötesinde uluslararası gösterilen saygının da anlamı büyüktür. Sanatçıyı sanatıyla yargılayabilir birlikte hapsedebilirsiniz. Ama onun duygu ve düşüncelerini toplumla sevenleriyle buluşturmasını engellemek yasaklamak mümkün olamaz. Bunu yaparken düşünce özgürlüğünü de yargılıyorsunuz demektir. Son on yıl içinde özgürlüklerin azaldığı ülkeler sıralamasında Türkiye, Mali, Burundi, Etiyopya, yemen, Bahreyn, Venezuela gibi ülkelerin bile gerisinde kalıyorsa. Şimdi sanatın ve sanatçının özgür bırakılması gerçeğini görmek lazım. Özgürlük evi ( FREEDOM HAUSE) bu gerçeği açık bir biçimde gösterdi. Biz hala din saygınlığını siyasetin içinde kullanmanın senaryolarını resimliyoruz. Oysa sanatın ve sanatçının toplumsal özgürlükler noktasında ne kadar önemli bir görev aldığını unutuyoruz. Ama çok acı bir gerçeğin altını çizmek gerek. Bugün kör ve duyarsız bir toplum yani bakar kör bir toplum olmuşsak, cehaletin ortasında kalmışsak sorgulama cesaretimiz yoksa sözün bittiği yerdeyiz demektir. İnsan hak ve özgürlüklerini, dolaysız özde bir demokrasi gerçeğini, Aydınlık ve çağdaşlığı Atatürk devrimlerini konuşamıyorsak sözün bittiği yerdeyiz. O zaman acının sinmiş ligin korkaklığın, matemin, döngüsünde biteviye dönüp duracağız. Her şeye rağmen dilerim bir gün kaygılarım sevince dönüşür, güzel günler için umudumu asla kaybetmedim.

Prof. Dr. Levent Seçer

Sanat itibar görmediği ülkeyi terk eder. Sanatı ve sanatçıyı yargılayan bir ülke üçüncü bir ülke olmaktan öteye geçemez. Son günlerde sanat ve sanatçının yaşadığı haksızlığa bakınca, yargılanan bir sanatın uluslararası saygınlığının nerede kaldığını düşünmek acı veriyor insana. ( CESBA) ve( OYÇED) Yazarlar ve Çevirmenler derneği oyunların yargılandığını gördüğünde bile tepki göstermişlerdi. Sanatçı sanatıyla toplumun aydınlanması adına önemli bir görevi üstlenmiştir, sanatçı yol gösteren çağdaş anlamda özgür olmanın yansımalarıdır. Sanatçı konuşamaz düşüncesini açıklayamaz diye bir kararın getirilmesi insan hak ve özgürlüklerinin tükenmişliği anlamına gelmiyor mu? - cagdas sanat hali muze scaled

Yorumlar

  1. Derya Meltem Edipler avatarı
    Derya Meltem Edipler

    Sanata tüküren bir anlayışın sırf seçim yatırı diye sanata sarılmasını anlamak mümkün değil. Siz yirmi yıl ülkeyi yönetiyorsunuz şimdi mi aklınıza geldi sanat sanatçı değerleri. Akıl bilim nedir bunu bile yol sayanların bu telaşlarını anlıyorum. Ama bu ülke Atatürk değerlerini daima savunacak bir güce sahip yeter ki bir daha kanmasınlar.

  2. Canan Erekli avatarı
    Canan Erekli

    Duygularımda artık bu ülkede yaşamak adına heyecan kalmadı. Değil sanat insan hayatı özgürlük adalet hukuk cumhuriyetin çağdaş değerleri hiç biri artık özgür değil. Levent hoca ne kadar özgürlük dese de hiç bir şey hayat özgür değil artık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir