EPİSTEMOLOJİK KOPUŞ (2)

EPİSTEMOLOJİK KOPUŞ (2)

Hobbes’tan Rawls’a, Rousseau’dan Marx’a değin geniş bir yelpazede ‘siyaset felsefesi’ üzerine çalışan Andrew Levine, “Rousseau ve Marksizm” başlıklı makalesinde, Althusser’in  Jean-Jacques Rousseau’nun düşünemedikleri (L’Impensé de Jean-Jacques Rousseau) başlıklı çalışmasının üzerinden kırk yıl geçmiş olmasına karşın, hâlâ görkemini koruduğunu ileri sürmektedir.

Kuşkusuz, çoğu eleştirmen gibi, Lewine de konuyu ‘eleştirel’ bir yaklaşımla ele almaktadır.

Ancak ve ne var ki, Kant ve Hegel dahil çoğu filozofun olduğu gibi, Althusser’in de Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’nde gördükleri ‘cevher’, onun sadece insanın tam bilinçlenmesine giden yolu göstermesi kadar, günümüzde bile ideal olduğuna kuşku duyulmayan Hukuk Devleti (Etat de droit- Rechtstaat )’ne giden yolu da göstermiş olmasıdır.

Oysa, hemen anımsatalım, Türkiye’deki genel kanı, Rousseau’nun ‘kuvvetler birliği’ni savunması dolayısıyla Montesquieu’ye göre tercih edilmezliği üzerinedir.

Gerçekten de Rousseau’nun ‘bütüncüllüğü’ (idée totalisante) hem marksizmle uyumlu ve hem de, çelişik gibi dursa da, karşı-devrimci biçimde de yorumlanabilmektedir.

Burada bir parantez açarak, bütünlükçü düşüncenin, günümüz dünyasında çokca görülen ve halihazırda Türkiye’de yaşanan ‘totalitarizm’le bir ilgisinin olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir.

Her bütünlükçü düşünceyi totalitarizmle açıklama çabası, Popper tipi sözde ‘açık toplum’ taraftarlarının en iyi becerdikleri ‘yanıltma’ ve ‘karalama’ amacına yönelik çabalardır.

Oysa, örneğin HegelRousseau’da dünyanın ahlakî yorumunu (vision moral du monde) görecektir.

Ve Rousseau’nun ‘toplum sözleşmesi’ Kant’ta ussal iradelerin uyumu (l’harmonie des volontés rationnelles) biçimini alacaktır.

Nitekim Rousseau, kendinden sonraki Alman Klasik Felsefesi’ni derinden etkileyecektir.

Ve aynı yolla, yani Klasik Alman Felsefesi aracılığıyla Rousseau’nun görüşleri Marx’ı da etkileyecektir.

Ne var ki, Marx’ın eserlerinde çoğu Fransız filozofa gönderme yapılmasına karşın Rousseau’ya, kuşkusuz bizim gördüğümüz kadarıyla, doğrudan gönderme yapılmamıştır.

Biraz abartmış olma pahasına, Althusser’in on yıldan fazla üzerinde durduğu ve sonunda şu Rousseau belası (ce putain de cours sur Rousseau) diye yakındığı konu, belki de tam istediği gibi açıklayamadığı Rousseau’nun ‘cevher’idir denilebilir.

İşte ‘epistemik çaba’ ya da epistemoloji yapmak demek, böylesine karmaşık ve hatta karşıtmış gibi duran tez, görüş ve açıklamaların ‘derinliği’ne inebilmek demektir.

Bu duruma da ‘derin düşünme’ ya da refleksivite diyelim.

Ki böylece, bütüncül insan, felsefeden her alandaki ‘bilim’lere ve giderek günlük yaşamın diyalektiğine değin her alanda uygulayabildiği bir tarza, bakışa, görüşe, dünya görüşüne ulaşabile…

Ayrıntılarına gireceğiz. Ancak Andrew Levine, ‘epistemolojik kopuş’un babası Louis Althuusser’in, Rousseau aracılığıyla ulaşmak istediği asıl hedefin marksizmi ‘restore etmek’ ve hatta ‘yeniden kurmak’ olduğunu ileri sürmektedir.

Demek ki, derin bir ‘epistemolojik çaba’nın ‘epistemomojik kopuş’a ulaşması demek, bu örnekte olduğu üzere, marksizm gibi ekonomi politikten aile yapısına, tarihten psikanalize (Lacan) kadar ‘devasa’ bir ‘toplumsal proje önerisi’ni temelden ‘yeniden kurmak’ sonucuna vardırmak demektir.

Althusser’in bunu başarıp başarmadığına değineceğiz.

Ancak, ‘epistemomojik kopuş’un, Avarel Nebati’nin danışmanlarının sandığı gibi, ekonomi alanında salt para ve maliye politikalarında yeni bir ‘model’ önerisine indirgenemeyeceği ise apaçıktır.

Kopuş’, demek ki, Khun’cu anlamda bütünsel bir ‘paradigma değişikliği’ne karşılık gelmektedir.

            Tam da bu nedenle, özellikle üniversite hocalarının anlamaları amacıyla, Althusser’in ‘Rousseau yorumu’nu çözümlemeyi sürdüreceğiz.

            (Sürecek) 

EPİSTEMOLOJİK KOPUŞ (2) - Habip Hamza ERDEM

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir