İran’ın kuzeybatısında Türkiye sınırına yaklaşık 50 km. mesafede denizden 1340 m. yükseklikte kurulmuştur. Aynı adı taşıyan gölün (Deryâçe-i Urûmiye) batı kıyısına çok yakın bir mevkide bulunan şehir zengin su kaynakları, verimli arazileriyle tarım ve hayvancılık için elverişli bir konumdadır. Bölgede yetişen meyve ve sebzelerden Ortaçağ kaynaklarında övgüyle bahsedilir. Başta İstahrî olmak üzere İslâm coğrafyacıları X-XIII. yüzyıllarda havasını, suyunu ve meyvelerini övdükleri Urmiye’yi (Rûmiye/Urûmiye) Erdebil ve Merâga’dan sonra Azerbaycan’ın üçüncü büyük şehri diye tasvir etmiştir. Çeşitli arkeolojik kalıntılar bölgede yerleşik hayatın çok eskilere uzandığını göstermektedir. Urmiye eski İslâm kaynaklarında umumiyetle Zerdüşt’ün doğum yeri olarak kaydedilmiştir.
Eskiçağ’da Asur ve Urartu devletlerinin nüfuz alanına giren bölge Pers ve Partlar’ın ardından Sâsânî hâkimiyetine girdi. Hz. Ömer zamanında Ezd kabilesi âzatlılarından Sadaka b. Ali b. Sadaka tarafından fethedildi (Belâzürî, s. 475). Urmiye IV. (X.) yüzyılın ortalarında Cüstân b. Şermezen’in egemenliğine girdi. O da Deylemliler’den Merzübân’ın 346 (957) yılında vefatından sonra yerine geçen oğlu Cüstân’ın hâkimiyetini tanımadı. 349’da (960) şehrin surlarını güçlendirerek Deylemliler’e karşı hâkimiyet mücadelesine girdiyse de neticede yenilip Urmiye’ye çekilmek zorunda kaldı. Şehir, V. (XI.) yüzyılın ikinci çeyreğinde Hezbânî Kürtleri’nden Ebü’l-Heycâ b. Rebîbüddevle’nin egemenliğinde bulunmaktaydı. Ebü’l-Heycâ’nın Tebriz hâkimi olan dayısı Vehsûdân er-Revvâdî’nin 432 (1040-41) yılında Oğuzlar’dan birçok kişiyi öldürmesi üzerine Urmiye’deki Oğuzlar şehirden ayrılıp Hakkâri’ye gittiler. Hakkâri’deki Kürtler’le Urmiye’den gelen Oğuzlar arasındaki savaşlara Ebü’l-Heycâ da karıştı ve onların üzerine asker sevketti (İbnü’l-Esîr, IX, 297-298).
Urmiye ve çevresi XI. yüzyılın ortalarında Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlandı. Sultan Tuğrul Bey, Abbâsî Halifesi Kāim-Biemrillâh’ın kızı ile evlenmek için Muharrem 455’te (Ocak 1063) Urmiye’den Bağdat’a hareket etti. Şehir, 544’te (1149) Melik Muhammed b. Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın hâkimiyetinde bulunuyordu. Irak Selçuklu Sultanı II. Tuğrul’un 585’te (1189) Emîr İzzeddin Hasan b. Kıpçak’ın yardımıyla Uşnu, Selmâs, Hoy ve Urmiye’yi yağmalaması Azerbaycan Atabegi Kızılarslan’ı harekete geçirdi ve aralarında savaşa yol açtı. Şehir, XII. yüzyılın son çeyreğinde Selçuklu hâkimiyetinin zayıflaması üzerine Azerbaycan Atabegleri’nin egemenliğine girdi. İbnü’l-Esîr, İldenizliler’den Atabeg Ebû Bekir’in 602 (1205-1206) yılında Merâga’ya karşılık Uşnu ve Urmiye’yi Atabeg Alâeddin’e verdiğini kaydeder (a.g.e., XII, 197-198). 617’de (1220) Urmiye’yi ziyaret eden Yâkūt el-Hamevî şehrin bağ ve bahçeleri, suları ve havasıyla, bol meyveleriyle büyük ve güzel bir yerleşim birimi olduğunu söylemekte, bu arada Atabeg Muzafferüddin Özbek’in şahsî zaaflarından dolayı şehirde hüküm süren güvensizlikten bahsetmektedir. Urmiye, bu tarihten kısa bir süre sonra Moğollar’ın önünden Azerbaycan’a çekilen Celâleddin Hârizmşah’ın hâkimiyetine girdi. Celâleddin Hârizmşah, Ahlat’ı kuşattığı sırada Urmiye ve Hoy civarındaki Yıva Türkmenleri’nin Azerbaycan’da karışıklıklar çıkardığını duyunca 623’te (1226) Azerbaycan’a dönüp bölgedeki Türkmenleri dağıttı. 628 (1230) kışını Urmiye ve Uşnu’da geçiren Celâleddin Urmiye, Selmâs ve Hoy’u Selçuklu hânedanına mensup olan hanımına verdi.
İlhanlılar devrinde Azerbaycan bölgesindeki ekonomik ve demografik gelişmeye paralel şekilde Urmiye’de de ciddi bir gelişme yaşandı. Şehrin kalesi Gāzân Han zamanında (1295-1304) yenilendi. Eserini 740 (1340) yılında kaleme alan Hamdullah el-Müstevfî, bağları ve meyvelerinin bolluğu ile övdüğü şehrin divanî vergi gelirlerinin 70.000 dinar olduğunu kaydeder (Nüzhetü’l-ḳulûb, s. 85-86). İlhanlılar’ın ardından sırasıyla Çobanoğulları, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler’in hâkimiyetine giren Urmiye XVI. yüzyılın sonlarında kısa bir süre Osmanlı egemenliğine geçtiyse de Şah I. Abbas tarafından yeniden Safevî Devleti’ne bağlandı. Evliya Çelebi XVII. yüzyıl ortalarında mâmurluğuyla övdüğü şehirde sekiz ulucami, altmış mahalle ve 6000 ev bulunduğunu yazar (Seyahatnâme, VII, 34-36).
Urmiye, Safevî Devleti’nin Afgan istilâsı neticesinde yıkılma sürecine girdiği dönemde 1724 yılında bir defa daha Osmanlı hâkimiyetine girdi. Nâdir Şah 1729’da bölgeyi zaptettiyse de Hekimoğlu Ali Paşa ve Rüstem Paşa bir ay süren şiddetli bir kuşatmanın ardından Urmiye’yi ele geçirdiler (1730). Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin hazırlattığı tapu tahrir defterinde şehrin nüfusu 1391 hâne (yaklaşık 6955 kişi), toplam vergi geliri 77.920 akçe olarak kaydedilmiştir. Şehir nüfusunun kırk beş hânesini (yaklaşık 225 kişi) yahudilerin teşkil ettiği anlaşılmaktadır (BA, Tapu Tahrir Defteri, nr. 910 [Urumiye livâsı mufassal defteri, s. 179-197). Urmiye bu dönemde Tebriz, Erdebil ve Merâga’dan sonra Azerbaycan’daki en büyük dördüncü yerleşim merkezi olarak dikkat çekmektedir.
Nâdir Şah Afşar’ın İran’ın siyasî birliğini tesis etmesinin ardından Urmiye tekrar İran’a bağlandı. Nâdir Şah 1157’de (1744) Feth Ali Han Afşar’ı şehre vali tayin etti. Şehir ve bölge XVIII. yüzyılın ikinci yarısında burada yaşayan Afşarlar’dan kaynaklanan pek çok karışıklığa sahne oldu. 1174’te (1760) Urmiye yedi ay süren bir kuşatma sonunda Kerim Han Zend tarafından ele geçirildi (İA, XIII, 62). Şehir önce Rüstem Han Kāsımlu’ya, ardından Rızâ Kulı Han’a verildi. Bölge kısa süre sonra Kaçar hâkimiyetine girdi. Urmiye 1906 yılında Osmanlılar’ın ve 1911’de Ruslar’ın eline geçti. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu ile Rus ordusu arasında pek çok defa el değiştirdi. Osmanlı ordusu, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından Aralık 1918’de Urmiye’den ayrılmak zorunda kaldı ve bölge nihaî şekilde İran’a bağlandı. Şehrin adı, 1314 hicrî-şemsî (1935) yılında İran Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Rızâ Şah’ın adına nisbetle Rızâiye olarak değiştirildiyse de 1979’daki İslâm devriminden sonra tekrar Urmiye’ye çevrildi. Günümüzde Batı Azerbaycan eyaletinin merkezi olan Urmiye şehrinin nüfusu 1375 hicrî-şemsî (1996) yılı nüfus sayımına göre 435.200 kişidir (2004 yılı tahminlerine göre 499.000). Urmiye’de yetişen ve Urmevî ya da Urmî nisbesiyle tanınan şahsiyetler arasında Safiyyüddin el-Urmevî, Tâceddin el-Urmevî, Sirâceddin el-Urmevî, Seyyid Lokmân b. Hüseyin İbn Yezdânyâr el-Urmevî ve Hacı Mirza Fazlullah Müctehid-i Urmevî sayılabilir (Urmevî nisbesiyle anılan diğer kişiler için bk. Sem‘ânî, el-Ensâb, I, 115-117; Yâkūt, I, 190-191).
BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 475, 477.
Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân (trc. M. İbrâhim Âyetî), Tahran 2536 şş./1977, s. 46.
İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik (trc. Hüseyin Karaçânlû), Tahran 1370 hş./1991, s. 97-98.
İstahrî, Mesâlik (nşr. Îrec Efşâr), Tahran 1368 hş./1989, s. 155, 159, 161.
İbn Havkal, Sefernâme-i İbn Ḥavḳal: Îrân der Ṣûretü’l-arż (trc. Ca‘fer Şuâr), Tahran 1366 hş./1987, s. 84-85, 93, 99.
Ḥudûdü’l-ʿâlem (Sütûde), s. 159.
Makdisî, Aḥsenü’t-teḳāsîm (trc. Ali Nakī Münzevî), Tahran 1361 hş./1982, I, 73, 195; II, 560, 564.
Sem‘ânî, el-Ensâb, I, 115-117.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân (Cündî), I, 190-191.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, IX, 297-298; XII, 197-198.
Bündârî, Zübdetü’n-Nusra (Burslan), s. 23, 154, 184, 269.
Müstevfî, Nüzhetü’l-ḳulûb (Strange), s. 84-86, 241.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme (haz. Zuhuri Danışman), İstanbul 1970, VII, 33-42.
M. Hasan Han, Mirʾâtü’l-büldân (nşr. Abdülhüseyin Nevâî – Mîr Hâşim Muhaddis), Tahran 1367 hş./1988, I, 49-51.
Hüseyin Ali Rezmârâ, Ferheng-i Coġrâfyâʾî-yi Îrân, Tahran 1330 hş., IV, 237-240.
Behrûz Hâmâcî, Ferheng-i Coġrâfyâ-yi Âẕerbâycân-i Şarḳī, Tahran 1370 hş./1991, s. 187-195.
G. le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, Frankfurt 1993, s. 161, 165-166.
Azîzullah Beyât, Külliyyât-ı Coġrâfyâ-yi Ṭabîʿî ve Târîḫî-yi Îrân, Tahran 1373 hş./1994, s. 223-225.
M. Cevâd Meşkûr, Naẓar-i be-Târîḫ-i Âẕerbâycân, Tahran 1375 hş./1996, s. 45-47.
Ferheng-i Coġrâfyâʾî-yi Urûmiyye, Sâl-i 1376, Tahran 1376 hş./1997, s. 21-31.
Hasan Enzelî, Urûmiyye der-Gozer-i Zemân, Tahran 1378 hş./1999.
Ahmed Kâviyânpûr, Târîḫ-i Urûmiye, Tahran 1378 hş.
Ferheng-i Coġrâfyâʾî-yi Şehristânhâ-yi Kişver (Şehristân-i Urûmiyye), Tahran 1379 hş./2000, s. 237-416.
Rahmetullah Tevfîk, Târîḫçe-yi Urûmiyye, Tahran 1382 hş./2003.
V. Minorsky, “Urmiye”, İA, XIII, 59-65.
a.mlf. – [C. E. Bosworth], “Urmiya”, EI2 (İng.), X, 896-899.
İnâyetullah Rızâ, “Ûrmiyye”, DMBİ, X, 424-427.
OSMAN GAZİ ÖZGÜDENLİ / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın