Takiyüddin’in Rasathanesi (Dar-ü’r Rasad-ül Cedid), 1575 yılında Osmanlı bilgini Takiyüddin tarafından İstanbul’da Tophane sırtlarında kurulan gözlemevidir. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde namaz vakitlerinin belirlenmesi, kıble yönünün tayin edilmesi ve takvimin hazırlanması için gökbiliminden taydalanılmaktaydı. Ancak, kurulan küçük çaplı rasathanaler gündelik hayata yönelik oldukları için uzun ömürlü olmamıştı. 1571’de Müneccimbaşı Mustafa Çelebi ölünce yerine Müneccimbaşılığa atanan Takiyüddin’i himayesi altına alan Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Sadettin Efendi, onun gözlemevi kurma isteği ile ilgilendiler ve onu desteklediler.
III.Murat ın izni ile Takiyüddin, Tophane sırtlarında yapımına 1575 tarihinde başlanan ve 1577’de bir kısmı tamamlanan rasathanede gözlemlerine başladı. O, rasathanede araştırma ve gözlemler için gerekli bütün aletleri temin etmiş zengin bir de kütüphane oluşturmuştu. Rasathane iki ayrı binadan ve on altı personelden oluşuyordu.
Takîyüddîn, bu gözlemevinde dokuz gözlem aleti yapmış ve kullanmıştır:
• Zât el-Halâk (Halkalı Araç), Zât el-Şubeteyn (Cetvelli Araç)
• Zât el-Sak- beteyn (İki Delikli Araç)
• Duvar Kadranı
• Zât el- Semt ve’l-irtifâ (Azimut Yarım Halkası)
• Rub-u Mıs¬tara (Tahta Kadran)
• Müşebbehe bi’l-Monâtık
• Zât el-Evtar (Kirişli Araç)
• Saatler
Takiyüddin o zamana göre oldukça ileri teknik ve hesaplamalar kullanarak gözlemlerde bulunmuştu. Ekliptik ile ekvator düzlemi arasındaki açıyı bugünkine çok yakın şekilde 23 derece 28′ 40”olarak hesaplamıştı. Yapılan gözlemler not edilmiş ve bu konuda önemli eserler oluşturulmuştu. Araştırmacılar Takiyüddinin, aynı dönemde yaşamış Danimarkalı astronom Tycho Brahe’den daha net ve daha kesin gözlemler yaptığına işaret ederler.
Ancak, rasathanenin ömrü çok uzun olmadı. Kimi araştırmacılar rasathanenin yıkılmasının gerçek sebebinin bir siyasal çekişme olduğunu iddia etmiştir. Rasathanenin kurulmasına önayak olan Hoca Sadettin Efendi’nin Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi ile farklı siyasi gruplarda yer alması ve bu gruplar arasındaki çekişmenin yıkıma sebep olduğu sanılmaktadır.
Bazı devlet adamları Hoca Sadettin’in ve Takiyüddin’in ön plana çıkmasına tahammül edemediler. Rasathanenin uğursuzluk getireceği, ilk rasathaneyi kuran ve astronomi ile uğraşan Uluğ Bey’in sonunun da felaketle bittiği, o tarihlerde dünyanın çok yakınından geçen kuyruklu yıldızın ve Istanbul’da başgösteren veba salgınının bir uyarı olduğu söylendi. Ayrıca, Takiyüddin ve rasathane personelinin meleklerin bacaklarını gözlediği yolundaki söylentiler kısa sürede rasathanenin sonunu getirdi.
Takiyüddin rasathanesi gündemde kalsaydı. Şimdilerde Ay’a ilk ulaşan ülke olurduk. Hezarfen Ahmed Çelebi, 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden, bedenine kuş kanatlarına benzer bir araç takarak kendini boşluğa bırakıp uçarak İstanbul Boğazı’nı geçmiş, 3358 m ötedeki Üsküdar’da Doğancılar’a inmişti. Hezarfen Çelebi kuşkusuz, Türk havacılık tarihinin en kayda değer kişiliklerinden birisidir..Kollarına kanat takıp Galata Kulesi’nden Üsküdar’a iniş yapan Hazerfan Çelebi, ileri aşamada vücuduna motor bağlayıp uçan ilk insan olurdu.1935 de Kayseri’de uçak fabrikası kuran Nuri Demirağ ve arkadaşları engellenmeseydi teyyare imal etmiş, kendi F-35 lerimizi yapmış S-400 lere muhtaç olmayacaktık.
Yobaz anlayışlar siyasi çekişmeler, ABD Marshal yardımı aldatmacasına kanmasaydık, oy kapma nedeniyle aşiretler etkisinde kalarak Köy Enstitülerini kapatmasaydık, bu müteşebbis kişileri bağrından çıkarmış bir millet, ay’a roket motoru, kabini, astronot giysisi, uçak ve araba motoru ithalini yabancı olanı biz yaptık diyerek ortaya çıkar mıydı?
Bence, siz siz olun, “Biz her gece Heybelide mehtaba çıkardık” söylemeye devam edin.
Erdil Ünsal
Bir yanıt yazın