ADALET VE DEMOKRASİ
Demokratik Hukuk Devletlerinde hiç kimse yargıya talimat veremez. Bunun aksi yaşanan bir ülkede yargı bağımsızlığı tarafsızlığı en önemlisi. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığından söz edilemez. Adaletin çürüdüğü bir ülkede. Devlet ayakta kalamaz. İnsan hak ve özgürlükleri tümüyle çarklar arasına sıkışıp kalır.
Demokrasinin özde dolaysız değil sözde yaşandığı bir ülke olmak değişmeyen tek resim bu. Böyle bir durumda Adalet ve demokrasiden söz etmek mümkün mü? Demokrasi aydınlık çağdaşlık insan hak ve özgürlüklerinin sınırsız yaşanması tanımı bu. Ancak daha yazmakla bitmeyecek kadar adı vardır demokrasinin, ama şimdi yaşadığımız demokrasinin adı var mı? 24.Ocak.1993 Uğur Mumcu 31.Ocak. 1990 Prof. Dr. Muammer Aksoy öldürülmüşlerdi. Demokratik kitle örgütleri bir araya gelerek 24-31 Ocak arası her yıl ” Adalet ve Demokrasi haftası” olarak kutlanmasına karar vermişti. Aradan 27 yıl geçti her yıl kutlansa da korku içinde bir toplum sokağa çıkarak Özgürlük ve demokrasi diye konuşamıyor. Açlık ve sefaletle boğuşan bir halkın, adalet ve demokrasinin varlığından bile haberi yok.
Işığın yansıttığı aydınlanma bilgi ve gerçeklerden korkanlar, aydınlanmanın kitlelere ulaşmasını hep engellemeye çalışmışlardır. Karanlığın egemenliğinde direnenler, toplumun yarınlarını çalanlar, bu korkuyla daima baskıcı ve otoriter bir sistem anlayışında kalarak kendilerini güçlü göstermeye çalışırlar. Son otuz yıldır bu ülkede yazan düşünen gazeteci tiyatrocu bilim insanı sanatçı aydınlar. Gerçekleri halkla paylaşmak isteyen güzel insanlar hep bu korkunun içinde kaldılar kalmaya da devam ediyorlar. Tek tutunacakları güç Adalet ve Demokrasi, ama şimdi tümüyle çarkların arasında sıkışmış kalmış bir gelecek var. Bu ülkenin güzel insanları korku ve mutsuz bu travmadan kurtulmak istiyor ama nasıl? Bugün aydınlıktan korkanların var olduğu bir düzende, baskı zulüm ve korkular asla kaybolmayacak.
Uğur mumcu ve Muammer Aksoy ve daha niceleri demokrasi şehitleri. Türk ulusunun aydınlığı için mücadele ettiler. Onlar birer çağdaş yurtseverdiler onun için bugün yoklar, demokrasi aydınlık insanca bir yaşam ve özgürlük adına kendilerini feda ettiler. Ama bugün hala yazdıkları düşünceleri hafızalarımızdan asla silinmedi silinmeyecektir. Bir toplumda adalet ve demokrasi, ancak dayatmalara, baskılara, zulümlere, işkenceye, haksızlığa direnen halkın çoğalmasıyla kenetlenmesiyle yaşayabilir güç kazanır. Atatürk’ ün akıl ve bilim mirasında da işte bu çağdaş değerlerin adı tüm çıplaklığıyla kendini göstermektedir. Ama birileri halkın özgür olma insanca yaşama haklarını tüketiyor. Atatürk tüm çağdaş fikirleriyle bir cumhuriyet kurdu, ama biz şimdi o cumhuriyete sahip çıkamıyoruz tarihimizi yok edenlere karşı korkarak acı duyarak bakıyoruz elimiz kolumuz bağlı. Konuşamıyoruz sesimizi çıkaramıyoruz anayasanın tanıdığı haklarımızı elimizde tutamıyoruz birileri yok sayıyor
Adalet kişi hak ve özgürlüklerinde sınırsız yaşanmalı, yargı hiçbir yerden talimat alarak karar veremez gerçeği unutulmamalı. Totaliter ülkelerde bunun örneklerini görmek mümkün. Dünyanın en ünlü strateji ve gelecek bilimcisi BREZİNSKİ en belirgin 7 özelliği vermiş. 1- Ütopyacı gelecek vaadi ile egemenlik iddiası bir ideoloji. 2- Tek kişi, tek lider, tek parti. 3-Terör sistemi, fiziksel veya psişik.4- Medya tekeli, 5- Silah tekeli, 6- Bürokratik koordinasyonla, ekonominin merkezi yönetimi. 7- Totaliter rejime destek veren propagandalar. Bugün hala unutulmayan geçmişin en bilinen Totaliter rejim liderleri. Hitler, Mussolini, Stalin, Franco, Pinochet, Salazar. Günümüzün en bilinen totaliter rejimleri ise. Rusya, Çin, Kuzey Kore, Venezuela belki şu an aklıma gelmeyen unuttuğum olacaktır biliyorum. Bugün totaliter rejimlerde adalet ve demokrasi dolaysız özde bir biçimde yaşama şansı yoktur. Adalet yargı talimat alırsa. Yargı bağımsızlığından. Yargının tarafsızlığından ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığından söz edilemez. Adaletin çürüdüğü bir ülkede Devlet ayakta kalamaz…
Bugün küçücük bir heyecan bile kalmamış hayatımızda. Otuz milyondan fazla insanın açlık ve yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede adalet ve demokrasiden söz etmek mümkün mü? Yaşam biçiminin tümüyle siyasetin teslim aldığı bir ülkede, muhalefetin masallara sığınması ne acı. Beni en çok düşündüren de cehaletin sınırsız yaşandığı teslim aldığı toplum olmak. Şimdi muhalefete düşen tarihi bir görev var. Toplumu inandırmak bilgilendirmek eğitmek adalet demokrasi gerçeğini anlatmak. Kim cumhurbaşkanı olacağı değil, halkın nasıl mutlu olacağının huzur ve insanca yaşama hakkının özgür olmanın refahın adının konulması. Hayat şartlarının zorlaştığı gelecek kaygısı içinde olan halkın yaşadığı travmanın döngüsünde biteviye çırpınan bir toplum gerçeğinin unutulmaması gerekiyor. Türkiye’yi zor yıllar bekliyor, ama kendisine umut bağlanan CHP inandırıcılıktan uzak adeta masal edebiyatı yapmaya devam ediyor.
Prof. Dr. Levent Seçer
Bir yanıt yazın