Dünyayı saran en tehlikeli gelişme: Hava kirliliği.
Uzmanların ortak görüşü:
“Yaşanan değişik hastalıkların temelinde hava kirliliği ve bu kirlilikten kaynaklanan virüsler bulunuyor. Covid-19 gibi yeni hastalıklar da her an kapımızı çalabilir.”
Hava kirliliği ile mücadelenin yetersiz olduğu, küresel bu soruna daha köklü çözüm bulunması gerektiğine de dikkat
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünya genelinde insanların neredeyse tamamının kaliteli hava standartlarında olmayan havayı soluduğuna dikkat çekerek fosil yakıt kullanımını azaltma yönünde daha fazla adım atılması çağrısı yaptı.
Solunum ve kan dolaşımı sorunlarına neden olan kirletici maddelerin, havaya salınmasında rol oynayan fosil yakıtlar, her yıl önlenebilir milyonlarca ölüme yol açıyor.
WHO, hava kalitesi standartlarına ilişkin değerleri içeren yönergesini sıkılaştırmasından yaklaşık altı ay sonra Pazartesi günü yayınladığı açıklamada, hava kalitesine ilişkin veritabanını da güncelledi. Veritabanının güncellenmesinde dünya genelinde 6 bin kent, kasaba ve köy belediyesinden gelen bilgiler kullanıldı.
Küresel nüfusun yüzde 99’unun, hava kalitesi standartlarının altında hava soluduğuna işaret eden WHO, kötü hava solunumuyla birlikte havadaki parçacıkların akciğerlere derinlemesine işlediğini, atar ve toplar damarlara girdiğini ve hastalığa neden olduğunu kaydetti. WHO’ya göre dünyada hava kalitesinin en kötü olduğu bölgeler Doğu Akdeniz, Güneydoğu Asya ve Afrika.
WHO Çevre İklim Değişikliği ve Sağlık Dairesi Başkanı Dr. Maria Neira “Bir pandemiden kurtulduktan sonra kirli hava nedeniyle 7 milyon önlenebilir ölüm kaydedilmesi kabul edilebilir değil. Yine de hala temiz ve sağlıklı hava yerine çevrenin kirletilmesine katkısı olan çok sayıda yatırım yapılıyor” dedi.
Kirli havada yer alan PM2.5 ve PM10 olarak bilinen iki tür parçacığa ilişkin verilerin yer aldığı veritabanı, ilk kez azot dioksitin zemin ölçümlerini de kapsama aldı. Veritabanının son versiyonu 2018 yılında yayınlanmıştı.
Azot dioksit çoğunlukla araç trafiği kaynaklı yakıt tüketimi sonucu ortaya çıkıyor ve en çok kentsel alanları etkiliyor. Azot dioksite maruz kalmak astım, öksürük, hırıltılı solunum ya da solunum güçlüğü gibi belirtileri tetikliyor. Bu durum hastane ve acil servise başvuruların sayılarının artmasına neden oluyor. Azot dioksitin en yoğun olduğu bölgeyse Doğu Akdeniz.
Havaya salınan parçacıkların kaynağı ulaşım, enerji santralleri, tarım, atıkların yakılması, sanayi ve çöl tozu gibi doğal kaynaklar. Gelişmekte olan ülkeler bu sorundan en çok etkilenenler. Hindistan PM10, Çin’se PM2.5 olarak bilinen parçacıkların dünyada en yoğun olduğu ülkeler.
WHO’dan yapılan açıklamada “Parçacıklar, özellikle de PM2.5, akciğerlere derinlemesine işleme ve kan dolaşımına girme, kalp-damar sistemi, beyin damarları ve solunum üzerinde olumsuz etkiye yol açma özelliğine sahip. Parçacıkların başka organları da etkilediği ve hastalıklara neden olduğuna ilişkin kanıtlar da ortaya çıkıyor” denildi.
Hindistan’ın Yeni Delhi kentindeki araştırma kurumu Bilim ve Çevre Merkezi’nden hava kirliliği uzmanı Anumita Roychowdhury, bulguların hava kirliliğiyle mücadele etmek için yapılması gereken değişikliklerin dev boyutunu ortaya koyduğuna işaret ediyor.
Anumita Roychowdhury, Hindistan’ın ve diğer ülkelerin hava kirliliğiyle mücadele için büyük değişiklikler yapması gerektiğini, bunlar arasında elektrikli araçlara geçiş, fosil yakıtlardan uzaklaşma, yeşil enerji girişimlerine hız verme ve atık türlerini ayrıştırmanın olduğunu söylüyor.
Yeni Delhi’deki düşünce kuruluşu Enerji Çevre ve Su Konseyi, Hindistan’ın PM2.5 türü parçacık yükünün yüzde 60’dan fazlasının konut ve sanayi kaynaklı olduğunu ortaya çıkardı.
Enerji Çevre ve Su Konseyi’nin hava kalitesi programı sorumlusu Tanushree Ganguly, sanayi, otomobil, biyolojik atıkların yakılması ve konut enerjisi kaynaklı emisyonların azaltılması çağrısında bulundu.
Bir yanıt yazın