Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanır. 27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler. Tiyatroyu halka sevdirmeye çalışırlar.
Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı.
UNESCO tarafından kurulan ITI’nin “sahne sanatları bağlamında, dünya çapında bilgi ve uygulama alışverişini arttırmak, gelişim sürecinde sanatsal yaratıcılığın ve üretimin gerekliliği konusunda toplumsal bilinci uyandırmak, insanlar arasındaki barış ve dostluğun sağlanması ve artmasını gerçekleştirmek adına karşılıklı anlayışı geliştirmek, UNESCO’nun hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak” gibi hedefleri, Dünya Tiyatro Günü’nde bir kez daha hatırlatılmaktadır.
Dünya Tiyatro Günü tiyatro dünyasındaki insanlar için sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülmektedir. Dünya Tiyatro Günü’nde yapılan etkinlikler, uluslararası işlevlerinin yanı sıra ulusal ve bölgesel tiyatro gruplarının bir araya gelmesinde de rol oynamaktadır.
Dünya Tiyatro Günü’nde seyirci arasındaki bağı kuvvetlendirmek için birçok oyun ücretsiz olarak sergilenir ve günün önemine dikkat çekmek amaçlanır.
Her yıl tiyatro ya da tiyatroyla ortak çalışan diğer sanat disiplinlerinden gelen başarılı bir sanatçı, Dünya Tiyatrolar Günü için bir konuşma yapmaya davet edilir. Uluslararası Bildirge olarak görülen bu konuşmanın metni 20’den fazla dile çevrilerek pek çok gazetede yayınlanır. Aynı zamanda bu bildiri, dünya üzerindeki birçok tiyatro grubunun oyunundan önce okunur. Pek çok televizyon ve radyo kanalı bu bildirgeyi beş kıtanın her köşesindeki dinleyicilere ulaştırmayı ve konuya dair farkıdanlığın artmasını hedefler.
Paris’te Uluslar Tiyatrosu’nun da açılış günü olan 27 Mart, kabul edilişinin ardından, her yıl Uluslararası Tiyatrolar Birliği’nin şu an sayısı 100’ü bulan dünya çapındaki merkezlerinde çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam etmektedir.
Sanattan mahrum bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. (Kemal Atatürk)
Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez. (William Hazlitt)
Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir. (Sabahattin Kudret Aksal)
Tiyatro öteki sanatların üstünlüğü, sadece eğlence olarak kalmayıp, genel ahlakı temizleyip araştırılmıştır. (Recaizade Ekrem)
Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır. Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur. Tiyatro evrene benzer. İnsanı doya doya güldürür. Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur. (Namık Kemal)
Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. (Muhsin Ertuğrul)
Özel tiyatrolarda provalar ve seyirciyle buluşmalar başladı ama sorunlarına uzun süren işsizlik ve parasızlık eklendi. Ödenekli tiyatrolar sanat adına kendi imkanlarıyla az kişilik oyunlarla idare ediyorlar.
Öte yandan İnsanın yüreğini ısıtan şeyler de olmuyor değil hani.Mersin Şehir Tiyatrosu, Gaziantep Şehir Tiyatrosu ve İzmir Şehir Tiyatrosu kuruldu.Yönetimdekiler bilebilseler tiyatronun insana dair en büyük yatırım olduğunu eminim sıvarlar kolları… Tiyatro insana düşünce ve ruh zenginliği olarak geri döner.
Tiyatrocular büyük bürokratik engellerle boğuşuyor ve bir yandan da büyük fedakarlıklarla sanatını icra etmeye çalışıyor. Bu da bize geniş kapsamlı bir “Türkiye Tiyatro Yasası”nın gerektiğini göstermiyor mu?
Allahtan yerel yönetimlerin tiyatro sanatına gözle görülür destekler verdiğinin farkındayız.Adaletin olmadığı ve şiddetin kol gezdiği bir dünyada hala umutsuzca devlet desteği bekliyoruz.
Yazar ve tiyatro eleştirmeni Seçkin Selvi, kaleme aldığı 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’nde, “Tiyatro insanlığın dünyaya açılan gözüdür” diyor.
Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı.
Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı bilinmiyor, Araştırmacılar; tiyatronun ilkel insanların av dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar.
Daha sonraları belirli günlerde, belirli bir yerde toplanmaya başladılar. Bu toplantıda içlerinden bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler anlatır, taklitler yapar, şarkılar söylerdi.Bir süre sonra tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıktı. Daha canlı, daha ilgi çekici konular bulundu. Böylece oyunlar, sanat niteliğine kavuştu.Tiyatro da meslek haline geldi.
Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Konusu bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biridir.
Tiyatroda oynayanla izleyen arasında yakın, sıcak bir iletişim vardır. İlk çağlarda yazılı metin yoktu.Yeteneğine güvenen oyuncular ortaya çıkıp,tuluat yapardı.Tuluat; oyuncuların o anda düzenledikleri hareketleri, tasarladıkları sözleri söylemeleridir. Tuluat, sahnesiz ve metinsiz bir tiyatro oyunudur.
Bir süre tiyatro sözsüz oynandı. Oyuncular olayları, el, kol, gövde, bacak ya da yüz hareketleriyle anlatırlardı. Bu sözsüz tiyatroya pandomima denir.
Bizde tiyatro olgusu; çok eskilere dayanan orta oyunu ile onun gölge oyunu biçiminden başlar. Gölge oyunu arkadan ışıklandırılan beyaz bir perde üzerine belli tipteki kuklaların hareket ettirilmesi ve konuşturulması ile yansıyan Karagöz oyunlarıdır.
Bugün köylerimizde, çok eski geleneklerden kalma bir alışkanlıkla tiyatroya çok benzeyen eğlenceler düzenlenmektedir. Buna oyun çıkarma denir.Benim çocukluğumda dayım toplardı köyün gençlerini oyunlar düzenlerdi.Tiyatro yeteneğimi dayımdan almışım demekki 40 ımdan sonra eğitimini alıp Brodway sahnelerşnde Türk klasiklerini oynama şansına eriştim.
Tiyatro oyunculuğu özel eğitimi gerektiren bir meslektir. Tiyatro öğretimi konservatuar denilen okulda yapılır. Tiyatro; yazarların dram, komedi, trajedi türünde yazdıkları eserlerin sahnede oynanması sanatıdır. Tiyatro gösteri sanatı olarak tanımlanır. Belli başlı türleri şunlardır:
Komedi: Oyunların, insanların, durumların gülünç yönlerini gösteren bir tiyatro yapıtıdır. Komedinin belli başlı türleri şunlardır:
Vodvil, hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılar bulunan hafif güldürüdür.
Fars, olayların aşırı abartıldığı, taklitlerin sık sık tekrar edildiği bir komedi türüdür.
Trajedi: Konusunu tarih, ya da efsanelerden alan acıklı sahne yapıtıdır.
Dram: Yaşamımızda var olan umudu, sevinci, acıyı, bir arada sunan tiyatro oyunudur. Dram şiir ve düz yazı ile yazılabilir.
Tiyatrolar; devlet tiyatroları, halk tiyatroları, bulvar tiyatroları, açık hava tiyatroları ve şehir tiyatroları gibi isimlerle anılır.
Tiyatro eğitimi alırken bize tiyatroyu şöyle tarif etmişlerdi.”İnsanı,insana,insanla anlatan bir sanat dalıdır”.Unutmadığım bir başka şey de tiyatronun bir ekip işi olduğu,kişisel hareket ettiğinde oyunun başarısını tehlikeye atacağındı.
Tiyatro aslında yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler. Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği anlamamıza yardımcı olur. Tiyatro; Sorunlarımıza ışık tutar. Tiyatro, insanlar arasında halkın içinden doğmuş bir sanattır. Tiyatro hep iyiden,güzelden hoştan yana olmuştur.
Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken düşündürür. Tiyatro insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber düşünmek gibi insanca duygular aşılar.
Ülkem adına,sansür ve otosansürsüz,sanatçılar için ifade verme kapılarının yerine oyun salon kapılarının açıldığı, tiyatro adına oyuncuların desteklendiği bir dönemin gelmesini umutla bekliyoruz…
Dünya Tiyatro Günümüz Kutlu Olsun…
Bir yanıt yazın